Top
08/10/2014

Tarkan’ın yangın merdiveni kaçışı

SİZİ bilmem ama ben bu bayram bol bol ev ziyareti, arkadaş gezmesi yaptım. Tabii haliyle de bol bol yedik içtik. Ama bunun yanı sıra keyifli muhabbetler de yapıldı. Bir arkadaşım kızının Tarkan konserinden çekilmiş videosunu izlettirirken “Geçen gün karşılaştık Tarkan’la annesine geldi” dedi. Meğer Tarkan’ın annesi, benim arkadaşımla aynı apartmanda oturuyormuş. Tarkan’la da sık sık karşılaşıyorlarmış. Birçok kez asansörü kullanmak yerine yangın merdivenini kullanıp kimselere görünmeden gidiyormuş Tarkan. Ben de “Tarkan görünmemek için yapmıyordur, spor olsun diye merdivenden iniyordur” dedim ama arkadaşım “Yok yok asansörde biz de karşılaştık. Tabii apartmandan inince birçok kişi görüyor. Biz de görünmemek için gittiğini düşündük” dedi. Yani apartman komşularının algısı böyle anlayacağınız. Tarkan yangın merdiveninden kimseye görünmemek için iniyor. Ama eğer yanında sevgilisi varsa ve annesine getirmişse tabii kimsenin görmesini istemez. O durumlarda kaçıyor olabilir.

 

Bayramda en çok duyduğum şeyler

- “Ah delirmek üzereyim, bu ne trafik.” Evet maşallah trafik hem havada hem karada boldu.
- “Her gittiğim evde kavurma vardı.” Evet maşallah bu bayram da bol kavurmalı oldu.
- “Gazetelere, haberlere bakamadım. Hayvanlara nasıl işkence yapıldı.” Maalesef artık birilerinin bu duruma bir el atması gerekmiyor mu? Yani bu işi bilmeden kurban kesenlere çok büyük cezalar kesilse. Ve belediyenin organize ettiği yerlerin dışında kurban kesenlere de büyük cezalar verilse. Yoksa gerçekten gördüğümüz görüntüler korkunç ve dini vecibelerini yerine getiren insan durumu değil.
- “Çok yedim ve kesinlikle çarşamba itibarıyla rejime giriyorum.” Evet maalesef ben de çok yemek yedim bu bayram. Ama tabii genellikle pazartesi günü başlayan rejim ritüeli çarşambaya kaydı bayram nedeniyle. Yani bugün memleketin birçok kesimi diyette.

 

Bari bayram günleri kötülüğe ara verilse

BAYRAMDA küsler barışır, kötüler biraz kötülük yapmayı bırakır öyle değil mi? Yok olmuyor demek ki. Kötü kötüdür ve iyi olmasına da imkân yoktur. İlla bir kişiden, hatta kişilerden bahsetmeyeceğim. Şöyle etrafınıza bir bakının. Hatta son yıllarda yaşadığımız olaylara da bakın. Dünyaya bakın. Kan dökülmeye devam ediyor. Gözyaşı durmuyor. Büyüklerimiz “Ah ah biz neler yaşadık. Her dönem oluyor” diyor. Tamam yaşadınız ama artık yaşamasak. Artık savaş olmasa. Artık kötülük olmasa. Bir gökyüzü altında din, dil, ırk ayrımı olmadan yaşasak. Neden birileri sürekli kavga ediyor ve biz neden bu çarkın içinde ezilen toz tanecikleri oluyoruz. Maalesef artık bayramlar bile bu kötülükleri durdurmaya yetmiyor.

 

Cem Yılmaz’ın filmi

“PEK Yakında”yı izlemedim. Bu hafta izleyip düşüncemi paylaşacağım. Ama etraftan keskin bir şekilde “Olmamış” ya da “Çok güzel olmuş” sözlerini duyuyorum. Henüz ortasıyla karşılaşmadım. Arası deresi olmadı. Nasıl bir filmle karşılaşacağımı kestiremiyorum. Yani “Eh idare eder” olmadan “Olmuş” ya da “Olmamış” diyeceğim onu biliyorum.

 

Kızıyoruz ama takip ediyoruz

SON yıllarda sosyal medya ile birlikte “Kızıyorsunuz, sevmiyorsunuz ama takip ediyorsunuz” tadında yazılar yazıyorum hep. Çünkü sosyal medyada da en çok eleştirilen insanlar en çok takipçisi olan insanlar. Şeyda Coşkun da onlardan birisi. Kadın çok eleştiriliyor. Hatta yaptığı hiçbir şey onaylanmıyor. Ama bir sürü takipçisi var. O kadar kişiyi yazıyorum, o kadar kişi ile röportaj yapıyorum ama en çok Şeyda’ya yorum geldi. Röportaj sonrasında genellikle “Onunkisi hayat mı be, kuru fasulye yemeden hayat geçer mi?”, “Gerçekten çok zayıf mı?”, “Gerçekten hiçbir şey yemiyor mu?” gibi sorular bitmedi anlayacağınız. Kızıyoruz, nefret ediyoruz ama merak etmekten kendimizi alamıyoruz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp