Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

30/10/2016

Vatandaş İngİlİzce konuş’

Avrupa Birliği’nden çıkış muamelesine sert girdiler. Daha boşanma olmadan, çocukların velayetinden kurtulmak için harekete geçtiler. Başbakan Theresa May’in açıklamasına bakarsanız, İngiltere’nin resmi ayrılık prosedürü Mart 2017’de başlayacak, Mart 2019’da tamamlanacak. Ancak halen paylaştıkları AB vatandaşlığına karşı şimdiden bariyer çekiyor; İçişleri Bakanı Amber Rudd’un talimatıyla yabancıları fişlemeye girişiyorlar. Londra’daki okullar, eğitim gören yabancı öğrenci sayısını İçişleri Bakanlığı’na bildiriyor. Evlere form gönderiliyor, velilerden çocuğun doğum yeri ve uyruğuyla ilgili bölümleri doldurması isteniyor. Aynı uygulama işyerleri için de geçerli; çalıştırdıkları yabancı oranını bildiriyorlar bakanlığa. Ama Londra’da öyle mahalleler var ki, sınıflardaki yerli sayısını bildirseler yeridir, çünkü çoğunluk göçmendir, yabancıdır. Örnek eski ama halen geçerli. İlkokul 5’i Londra’da okudum. Kıbrıslı Türk ve Rumların çoğunlukta olduğu Kuzey Londra’da, Harringay’de. Şimdi demografik yapısı değişti, Ortaoğu ve Afrika kökenliler de çokça eklendi. Hatırladığım kadarıyla sınıfta iki İngiliz, bir de İskoç vardı. Gerisi Pakistanlı, Etiyopyalı, Yunanlı, her iki kesimden Kıbrıslı ve tek Türkiyeli olarak ben. Küçük sınıflardan uyum problemi olanlar büyüklere emanet edilirdi. Benimki Nijeryalı Chioma’ydı. Çocukla iletişim mümkün değildi, sadece ısırıyordu. Ama sonunda kızın yüzünü güldürmeyi başarmıştım. Şimdi ise onları fişliyorlar, bilmiyorum sonunda yüzleri güler mi! KORKU İKLİMİ Haziran referandumunda yüzde 51.9 “çıkış” kararıyla ortadan yarılan toplumda ırkçı nefreti yansıtan vakalar tırmanıyor; duvar yazıları, sokaklarda dağıtılan “yabancılar evine” broşürleri, kapılara sürülen köpek dışkıları şeklinde. Daha ilk hafta, nefret suçlarıyla ilgili şikâyetlerde bir önceki aya göre yüzde 57’lik artış meydana geliyor. Bu şikâyetler sadece sosyal medya kaynaklı değil, doğrudan saldırıları da içeriyor. Avrupa medyasına yansıyan haberlere göre Alman, İtalyan ya da Fransız, farklı dili olan AB vatandaşlarına yönelik yoğun bir “çek git” baskısı var. Topluma entegre olmuş iyi eğitimli kesimi de hedef alan bir baskı. Akademisyenler dahil birçok AB vatandaşının ülkeden ayrılmayı düşündüğü söyleniyor. 2004’te AB’nin doğuya genişlemesiyle İngiliz pazarına giren Polonyalılara karşı uç veren nefret iyice ete kemiğe bürünüyor. “Polonyalı böcekleri aramızda istemiyoruz” pankartları ortalığa saçılıyor. 1 milyonluk nüfusla en kalabalık grubu oluşturan Polonyalılara sürekli “Ne zaman dönüyorsunuz” diye soruluyor. 43 yıldır İngiltere’de yaşayan Karen adlı Alman’ın bir İngiliz radyo programında yardım isteyen içler acısı sesi hâlâ kulaklarımda. Kadın ağlayarak diyor ki: “1973’te evlenerek geldim, burası benim memleketim. Kocam öldü. Komşularım şimdi bana çek git diyor. Kapıma köpek dışkısı attılar, 3 gündür evden çıkamıyorum. Çok korkuyorum. Bir zamanlar Alman aksanımdan hoşlananlar şimdi bana konuşmayı öğren diyor. Ben nerelere giderim, Almanya’da kimseyi tanımıyorum ki...” Bu imdat çığlığı, vicdanlı ve duyarlı insanların yüreğine dokunuyor elbette. “Karen yalnız değilsin, seni kucaklamak istiyoruz” mesajları yağıyor. Bugüne kadar 72 milletten kırık dökük her türlü aksanı kaldıran Londra sokaklarında ansızın bir İngilizce hassasiyeti hasıl oluyor. Yine bir Alman hikâyesi, 13 yıldır Londra’da yaşayan avukat Carmen Prem, Die Welt’e anlatıyor: “Referandumdan birkaç gün sonra atmosfer değişmeye başladı. Otobüsle eve dönüyordum, şoför yolculardan birine ‘İngilizce konuş!’ diye bağırdı. Çocukların dadısına tembihledim, sokağa çıktığınızda Almanca konuşmayın diye...” Müslümanlar, siyahlar da yükselen yabancı nefretinden payını alıyor elbette. Ancak en absürd olay, İngiltere’de yaşayan Yahudilerin, nefret ikliminden kaçmak için Alman vatandaşlığına başvuruda bulunması. Nazilerden kaçıp İngiltere’ye sığınan Yahudi mültecilerin çocukları, torunları olarak Alman vatandaşlığı hakkı bulunan 400 kişi başvurmuş. Niyet muhtemelen Almanya’da yaşamak değil, AB ülkelerinde serbest dolaşım hakkına sahip olmak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp