Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

28/05/2009

Hastasıyım Clive Owen'ın

Tamam adam hoş ama, hastası olan ben değilim; George Clooney. Clive Owen'ı takıntı derecesinde beğeniyormuş. Şu bizim başarıyı çekememe, kıskançlığı aşırı belli etme durumuyla ne kadar tezat. Hele yakışıklı olmayan adamların birbirini çekememezliği hiç çekilmiyor.

"O tam bir film yıldızı. Baştan aşağı seksapel..." Bizim Işıkara Hoca'dan iyi olmasın, ara sıra "bütün zamanların en seksi erkeği" seçilen George Clooney söylüyor bu lafları. İki yıl önce. Clive Owen hakkında. Geçenlerde Julia Roberts, bir dergiye "Bütün aktörler Clive'a hayran. Çünkü o bir İngiliz. Çünkü o pop kültürün akışına kapılmıyor. George Clooney bile ona takıntılı" diyor.
Böylelikle hayranlık tescilleniyor. Amerikan magazin siteleri "Üzgünüz George, adam bir kadınla evli" diye espriler yapıyor.
Ama, bunda matrak bir taraf yok. Seksapeliyle ünlü bir aktörün başka bir aktörü seksi bulması, bizim hiç karşılaşmadığımız ciddi bir durum.
Bizimkiler ikişer film çekiyor, sonra çekememezlik başlıyor. Üstelik seksi bile değiller.
Alın Cem Yılmaz-Şahan Gökbakar çekişmesini. Recep İvedik zerrece hazzedilecek bir tipleme değil. Ama tutuyor. Magazinciler de iki komik arasına çanak tutarak kendine malzeme çıkarıyor.
George Clooney sadece Clive Owen'a değil, Johhny Depp'e de hayran. Bir yerde şöyle diyor: "Çok iyi, zeki bir aktör. Ona sırf 'yakıyorsun ortalığı' demek için mektuplar yazdım."
Bond efsanesi Sean Connery, son Bond Daniel Craig için "Müthiş bir seçim. Çok iyi bir aktör, karaktere yeni bir soluk getirdi" diyor. Oysa yeni Bond'u beğenmemesi işten bile değil. Eskisi daha "cool", yenisi daha vurdulu kırdılı. Craig de, Connery için "Benim ideal Bond'um, büyük hayranıyım" diyor. Magazinciler için, olası bir genç-geçkin rekabetine tutacak çanak kalmıyor.
Bizim eski tüfek aktörler ise değil rekabete, parodilere bile katlanamıyor. Malkoçoğlu Cüneyt Arkın'ın, Kahpe Bizans'a nasıl bozulduğunu hatırlayın.
Tiyatrocular da dalaşıyor. Levent Kırca, Ali Poyrazoğlu'na "pornocu" diyor. Beriki "Başarısız, hüzünlü karga" diye karşılık veriyor.

OSCAR İLTİFATLARI

Son Oscar törenindeki iltifatları izlerken, toplum olarak içinde yaşadığımız kıskançlık girdabı iyice hüzün veriyor. Oscar kazanmış beş aktör, gecenin beş adayını direkt hitapla överken Robert de Niro'nun, Sean Penn'e muzipce söyledikleri, iltifatın zirvesi: "Nasıl oldu da bunca yıl, heteroseksüel rollerini kapabildin?" Penn, Milk filmindeki eşcinsel rolünde öyle başarılı ki, o gece Oscar'ı alıyor. Aynı birebir hitapta Shirley MacLaine, en iyi yardımcı oyuncu adayı Anne Hathaway'i öyle bir övüyor ki, kızın gözünden yaşlar geliyor. En iyi kadın oyuncu Oscar'ını alan Kate Winslet, "Meryl Streep ile aynı kategoride olduğumuza inanamıyoruz" diye çiçek atıyor.
Sözler içten mi, değil mi bilmiyorum. Ama çok sahici duruyor. Örnekler uzayıp gidiyor. Leonardo Di Caprio, Katrina felaketzedeleri için yürüttüğü çalışmadan ötürü Brad Pitt'e hayran olduğunu söylüyor. Parlak kadınlar da, yıldız adaylarına sıcak. Angelina Jolie, Slumdog Milyoner'in oyuncusu Freida Pinto'ya bayıldığını söylüyor.
Herkes birbirine hayran olunca, onları kapıştırmak da kolay olmuyor.
Bizim medyanın kapıştırma kültürü ise artık sinema ve sahneden edebiyata sıçramış durumda. Elif Şafak romanında, koskoca Adalet Ağaoğlu'nu neredeyse "pencere pervazına yastık atıp sokak seyreden ev kadını" pozisyonuna getirince, Ağaoğlu haliyle sinirleniyor. Önce Elif Şafak için "Kurgudur, yapar" diyorum. Ama o çizdiği "Simetrik kurabiye dizen ev sahibesi Adalet Hanım" tablosunun ne kadar sinir bozucu olabileceğini anlıyorum.
Yezit yezit yaparsan, iltifatın sinir bozucu cinsi de olabiliyor.


Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp