Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

27/03/2011

Peki kadınlara musallat inatçı lekeler ne olacak

Başbakan, reklam piyasasındaki emperyalist ve faşist zihniyetin kadını istismar ettiğini söyledi. Ama, otobüs duraklarına astırmadığı reklamdaki kadın kadar, inatçı lekelerle mücadeleye mahkûm edilen temizlik obsesyonundan mustarip kadınlar da o zihniyetin eseri

Kadın dediğin komşusunun mobilyasını, penceresini, tenceresini kıskanır. Temizlik maddelerinin faziletleri üzerine kendi kendine konuşmalar yapar. Kahve ve çimen lekeleri üzerine endikasyon testlerine girişir. Kocasının gömlek yakalarındaki çıkmayan kirden yakınır. Ancak kocasının boynunu neden temiz tutmadığını sorgulamaz. Kimbilir, belki beceriksiz diye çemkirmesinden korkar.
Makinesinin kireçlenmesini önleyecek malzeme kullanmadığı için, servis elemanından azar işitir. Evdeki çarşafı, perdesi öyle güzeldir ki, dışarı çıkası gelmez.
Ya da kadın dediğin, ince ve boylu, ışıl ışıl uzun saçlı ve seksidir; sürekli fleksivolüm ve provitaminli şampuanlarla saçlarını dolgunlaştırır, bacak tüyü alır baş döndürür, beyaz pantolon giyebilecek kadar üstün pedler kullanır. Aksi takdirde varlığı sıfıra iner. Hayattaki badirelerin yegâne çıkış yolu dolgun saçlar, pürüzsüz bacaklardır. Farklı reklamlardan her uzvunun nasıl olması gerektiği empoze edilir.
Kadınlar ya ev kadınıdır ya da seksidir. Nadiren ikisi bir araya da gelir. Son yılların reklamlarında türeyen, ev işini, çocuk yetiştirmeyi ve kariyerini bir arada kotaran kadın da, kullandığı ürünlerin eseridir.
Kadınların sadece kocalarına, çocuklarına yaranması yetmez. Komşu kadınlarla da yarıştırılırlar. Bu kadınların kimisi en iyi leke sökücüyü bilmeyecek kadar ebleh çıkar. Kadınların sevilesi yaratıklar olması için, ya temizlik obsesyonu bulunan azılı bir ev işi canavarı ya da tek kırışıksız, göbeksiz bir varlık olması gerekir. Eğer bu ideallere uymuyorsa utanıp sıkılmalı, suçluluk duymalıdır. “Çocuğuma yanlış ürün mü alıyorum?” diye de ödü kopmalıdır.
Kadınların büyümesi yasaktır. Tuhaf çelişki ama, hem seksi hem de bir bakire masumiyetinde olması beklenir. Çikolata yiyenlerin hayatında genelde erkeklere yer bulunmaz, yedikleriyle orgazm olurlar.
Reklamlardaki kadın konsepti de büyük ölçüde Amerikan icadıdır. 2. Dünya Savaşı’nda kadını iş piyasasına çekmek için “We can do it” sloganıyla, pazulu Rosie karakterini yaratan Amerikan sistemi, savaş sonrası erkekler dönünce, istihdam dengeleri gereği ev kadını stereotipini icat etmiş, reklamlar kanalıyla yürütülen bu formül dünyaya başarıyla yayılmıştır.

AYRIMCILIĞIN AYRICALIĞI
Erkekler göbekli, gerdanlı dolaşırlar ama, reklamlara bakarsanız şişmanlık sorunu olanlar sadece kadınlardır. Kilo problemini de kendi kendilerine konuşup dururlar. Bir dönem kadınların bağırsak tembelliğine birebir probiyotik yoğurtlar vardı. Herhalde erkeklerin böyle bir problemi yoktu.
Yaşlanma problemi de sadece kadınların derdidir. Kırışık kremi reklamlarına genç kızların çıkarılmasını saymıyorum bile.
İnsanı esas dehşete düşüren, son buzdolabı reklamlarından biri. Kadının geçkinliği, beyaz eşyanın köhneliğiyle karşılaştırılıyor; düşünün. “O dolap zamanında ne güzeldi” mealinde bir şeyler söylerken, kamera kadının gençlik resmine kayıyor. “Şimdi daha güzelleri var” diyor. Yani o dolapla birlikte kadını da rahatlıkla çöpe atabilirsiniz.
İleri yaşa geldiğinizde reklamcının kadın konseptini çözersiniz. Ancak o reklamlar, gençlerin kafasında stereotipler yaratır. Öyle mitoslarla örülü bir dünya çizilir ki, orada çirkin, şişman, yoksul, engelli insanlar yoktur.
Cinsiyet, sosyal statü ve fiziksel özellikler üzerinden ayrımcılık gerçek hayatta tacize girer. Reklamlarda ise ayrımcılığın ayrıcalığı vardır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp