Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

21/02/2023

Dezinfodemi ve kadın gazetecilere küresel nefret

Pandemide ayyuka çıkan komplo teorileri ve Kovid aşılarına dair yalan yanlış bilgilerin yayılması üzerine UNESCO tarafından üretilen bir kavramdı dezinfodemi. “İnfodemi”, yanlış veya güvenilir olmayan bilginin aşırı hızla yayılması, “dezinfodemi” ise dezenformasyon akışının hayati tehdit yaratan etkileri anlamında. Kovid-19 ortamında dezenformasyon ölümcül sonuçlarıyla siyaset veya demokrasi alanındaki dezenformasyona göre daha tehlikeli bulunduğu ve salgın önlemlerini zorlaştırdığı için bu kavrama gerek duyulmuştu.

“Dezinfodemi” şimdi bir başka alana daha adapte ediliyor: Sosyal medyada paralı ya da gönüllü trollerle bot hesaplardan gazetecilere yönelik dezenformasyon içerikli karalama ve linç kampanyaları artık küresel salgına dönüştü. Milliyetçi damarla aşırı sağ ve popülist siyasetin iftira ve komplo teorileriyle yayılan salgın hayati tehlike yarattığı için “dezinfodemik”.

İşte uluslararası habercilerin bir araya geldiği “Forbidden Stories” gazetecilik ağı öldürülen veya ölüm tehditleriyle, hapis cezalarıyla haberleri engellenen gazetecilerin geride bıraktığı haberleri tamamlamak üzere bir araştırma projesi yürütüyor. Grubun sloganı: Gazeteciyi öldürmek, haberleri öldürmez. Araştırma masasında 30 ülkeden, Der Spiegel, Guardian, Washington Post, Die Zeit, Le Monde, El Pais, Le Soir dahil çok sayıda medya kuruluşundan gazeteciler yer alıyor.

ÖNCE DİJİTAL LİNÇ SONRA KURŞUN

Yasak Haberler ağının araştırma projesi “Story Killers”, yani Haber Katilleri Hintli kadın gazeteci Gauri Lankesh’in 2017’de öldürülmesiyle başlıyor. Narendra Modi iktidarında yükselen aşırı Hindu milliyetçiliği ve faşizan dezenformasyon yayan troll ağı üzerine yazılar yazan Lankesh, sosyal medyada Hinduizm düşmanı bir terörist ve fahişe olarak yaftalandıktan sonra, 5 Eylül akşamı evinin girişinde motosikletli bir tetikçi tarafından üç kurşunla öldürülüyor.

Lankesh’in “Yalan Haber Çağında” başlıklı son köşe yazısı ölümünden sonra yayınlanıyor. Cinayetle ilgili aşırı dinci ve milliyetçi Hindu cemaati Sanatan Sanstha’nın 17 üyesi halen yargılanıyor. Forbidden Stories ağı hem davayı takip ediyor, hem de Lankesh’e sosyal medya saldırılarının kaynağı olan Postcard News adlı sitenin iki kurucusunu ve siyasi ilişkilerini araştırıyor.

Bu arada Hindistan cephesinde değişen bir şey yok. NDTV kanalının sunucusu Nidhi Razdan sosyal medyadaki güruhun nefret objesi. Pandemide Modi hükümetinin hoşlanmadığı en kritik soruları yönelttiği için. O gün bugündür dış güçlerin maşası olmakla suçlanıyor.

FİTİLİ ESAS KİM ATEŞLİYOR?

Kadın gazetecilerin maruz kaldığı dijital şiddet, erkek gazetecilerin uğradığı sosyal medya saldırılarını kat kat aşıyor. Saldırılar kadın düşmanı cinsiyetçi küfürlerle başlıyor, aile üyeleri dahil edilerek tecavüz ve ölüm tehditleriyle sürüyor, kadınlar vatana ihanetle veya kafir olmakla suçlanıyor. Bel altı vurmak için kadınların özel hayatı deşiliyor ki, ilişkileri üzerinden tartışma açılabilsin.

Mağdurların hikayeleri benzeşiyor; yaptıkları işten şüphe duymaya başlıyor, özgüven kaybına uğruyor, sonunda zehirli baskı iklimi yüzünden çalıştıkları yayın organları tarafından dışlanıyorlar. Kendi kurumlarında “Fitili sen ateşledin, sosyal medyadan elini eteğini çek…” gibi suçlama ve uyarılara maruz kalıyorlar. Sonunda ya kariyeri bırakıyor, ya da siyasi yolsuzluklar, troll fabrikaları ve organize çeteler üzerine yazmayı bırakıyor, daha düşük profilli elemanlar haline geliyor, hatta tehditler yüzünden ülkelerini terk ediyorlar.

Kuzey İrlanda, Kanada, Almanya ve Türkiye’de veya Pakistan ve Filipinler’de, Meksika’dan Brezilya’ya, Gana’dan Liberya ve Nijerya’ya kadın gazetecilere dijital şiddetin niteliği değişmiyor. Kadınlara uzanan nefret dilinin küfür sözcükleri hep aynı; burada sayamam…

Uluslararası Gazeteciler Merkezi (ICFJ) ve UNESCO’nun 215 ülkede 714 kadın gazeteciyle yaptığı araştırma her dört kadından üçünün online tacize uğradığını gösteriyor; bu tacizler sonucu her on gazeteciden dördünün görünürlüğü azalıyor – ekran gerisine alınıyor, imzası çekiliyor veya mesleki fırsatları kaybediyor. Kadın gazetecilerin susturulması basın özgürlüğüne karşı uluslararası düzeyde tehdit haline geliyor, kamunun çıkarı adına aktif bir ses yitirilmiş oluyor. Kendilerini feminist ve toplumsal çeşitlilik savunucusu olarak tanımlayan kadınlar özellikle hedef seçiliyor.

ICFJ araştırma direktörü Julie Posetti anlatıyor: “Parti güdümlü bazı sözde gazeteciler ve dezenformasyon ajanları belirli gazetecileri seçip itibarsızlaştırmak için saldırıya geçiyor. Sonunda kadın gazeteciler sadece hitap ettikleri kitlede değil işveren nezdinde de itibar kaybına uğruyor ve en kötü ihtimalle işlerinden oluyor. Tacize uğradıkları için bir de cezalandırılıyorlar.”

Kadın gazetecilere hücumun cazip bir tarafı da var; saldırıya katılanların sosyal medyadaki görünürlüğü artıyor, kadın düşmanlığı sayesinde daha fazla like ve share alarak ödüllendiriliyorlar.

Erkek gazetecilere yönelik sosyal medya linci sınırlı. Azılı dijital saldırılara hedef olan Pakistanlı kadın gazeteci Gharidah Farooqi’nin dediği gibi; “Erkekler sadece siyasi görüşleri üzerinden tacize uğruyor, kadınlar ise genital organları üzerinden…”

Farooqi’ye yaşatılan şey, taciz epidemisinin en canlı örneği. News One kanalında haber sunucusu. Canlı yayında her hareketi, her ifadesi, kıyafetleri ve dış görünüşüyle sosyal medyada alay ediliyor. Hem de yıllardır. Saldırılar 2014’te, İmran Han’ın parti kurup siyasete girmesinden sonra başlıyor. Gharidah Farooqi, partiyi ve mitinglerini izleyen tek kadın gazeteci. Zaten Pakistan’da habercilerin sadece yüzde 5’i kadın. İktidara bayrak açan yeni hareketi izlemesi Farooqi’ye ün kazandırıyor. Ardından partililerin taciz atışları geliyor. Dört yıl sonra İmran Han başbakan oluyor, saldırılar yoğunlaşıyor.

Farooqi 2019’da Yeni Zelanda’daki cami saldırısında 51 Müslümanı katleden teröristin bir yıl önce Pakistan’a geldiği haberini yapınca vatan haini ilan ediliyor. Tecavüz ve ölümle tehdit ediliyor, fake çıplak fotoğrafları porno sitelerine konuluyor, ünlü ve güçlü erkeklerle yatabilmek için gazetecilik yaptığını, çocukları istismar ettiğini iddia eden videolar dolaşıma giriyor. Dönemin Başbakanı İmran Han, uluslararası medya örgütleri tarafından kınanan tacizler sorulunca şu yanıtı veriyor: “Erkek egemen alanları işgal etmeye kalkışırsa sonucuna katlanır…”

Farooqi saldırıları durdurmak için hiçbir girişiminden sonuç alamıyor. Hayatı kısıtlanıyor, evden işe işten eve. Neyse ki işini sürdürebiliyor. Ancak kurban kesimini eleştirdiği için halen yargılanıyor. Suçlu bulunursa, yasaya göre idam cezası verilebiliyor. Sokakta fiziksel saldırı korkusu da var. Ona destek verenler şunu söylüyor: Gazetecilik suç değildir!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp