Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

17/04/2011

O bebekler hiç ölmese

OECD’nin Topluma Bakış 2011 raporunda yoksullukta ilk üçte, yardımseverlikte en sonda, işsizlikte yükseklerde ve ömürde kısa çıktık. Ancak bunlardan da önemlisi bebek ölümlerindeki felaketimiz; binde 17 ile birinciyiz. Ondan sonra da evde kadın emeğinin sömürüsü geliyor. Bizden başka mutfakta 74 dakika geçiren yok.

Bakış açısında herkes serbest tabii. OECD’nin Topluma Bakış 2011 raporundaki verilere sosyal adaletsizliğimiz, ömrümüzün kısalığı ya da çalışmaya ne kadar vakit harcadığımız yönünden yaklaşmak mümkün.
Mesela, en yüksek gelir eşitsizliği olan üç ülke: Şili, Meksika ve Türkiye. İşsizlik rekoruna yakınız. Zorunlu eğitim için çocuk başına 1246 dolar harcıyoruz. OECD ortalaması ise 8 bin 70 dolar.
En kısa ömür de bizde. Gerçi 1983-2008 arasında ortalama yaşam süresini en fazla artıran ülke Türkiye. Ancak 73.6 olan ortalama yaşam süresi en alt sırada. Japonya 82.7 yıl ortalaması ile birinci.
Biz de gazetede, “Yardımseverlikte neden geriledik?” meselesini “Polemik” konusu olarak işledik.
Raporu, dileyen dilediği yerinden tutar. Ancak haberi, “OECD raporu Erdoğan’ın 3 çocuk çağrısına destek veriyor” diye paketlemek benim aklıma gelmezdi. Haber kimi gazete ve internet sitelerinde bu konsept içinde çıktı.
Malum, Türk kadınının doğurganlık ortalaması 2.1. Nüfusu düşürmeden yenilemek için yeterli bir oran. OECD ülkeleri arasında en iyi konumda olduğumuz alan da bu.
Bebek ölümlerine gelince OECD sınırlarını aşıp Üçüncü Dünya’ya doğru yuvarlanıyoruz. Her bin bebekten 17’si ölüyor Türkiye’de. Bu öyle bir rakam ki, OECD ortalamasının tam üç katı.

RAPORDAN ÜÇ ÇOCUK MESAJI
Şimdi gelelim, OECD raporundan 3 çocuk mesajı çıkaran zihniyete. Diyor ki; “Türkiye, üye ülkeler arasında her bin doğumda 17 çocuk ölümü ile başı çekiyor. Bütün bu verilerin ışığında, geçmişte sık sık eleştiri ve alay konusu olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni evlenenlerden en az üç çocuk yapma isteği, önümüzdeki yıllarda daha bir önem kazanacağa benziyor.”
Yani bin bebekten 17’sinin ölmesi sorun değil. Kadınlar daha çok doğursa, o ölen bebeklerin yerine yenileri gelir!
Peki, o bebekler ölmese daha iyi olmaz mı? Mesela Lüksemburg’da binde 1.8. Bizde de öyle olamaz mı?
Orada bir yanılgı da var. Başbakan’ın sözü eleştiri konusu olabilir ama, alay konusu asla!
Bebek ölümleri faslında ilginç bir detay da var. Türk halkının ancak yüzde 64’ü içme suyunun kalitesinden memnun. Bu da ortalaması yüzde 86.1 olan OECD’deki en düşük memnuniyet düzeyi. Tüm dünyada genelgeçer kural ise şu: Eğer bir ülkede bebek ölümlerinin oranı yüksekse suyun kalitesi ile ilgili memnuniyet düzeyi düşük oluyor.

MUTFAKTA BİRİ Mİ VAR?
Rapordaki hakikatin üstünü örten bir bakış açısı daha var: “Türkler günün 74 dakikasını yemek pişirmeye ayırıyor!”
Hayır, ona öyle demezler. “Ücretsiz kadın emeği en fazla sömürülen ülkeler arasında Türkiye ilk sırada” derler. Rapor öyle söylüyor. OECD ülkeleri içinde en uzun çalışma süresi, 3 saati ücretsiz, 7 saati ücretli olmak kaydıyla Meksika’da. Ücretsiz çalışmaya ev işi, yemek pişirme, temizlik, alışveriş giriyor.
Türkiye’de ise 4 saat ücretsiz, 4 saat ücretli çalışılıyor. Yani 4 saatlik kadın emeği karşılıksız kalıyor, günde 74 dakikasını yemek pişirmekle geçiriyor. Bu bir rekor. Çünkü OECD ortalaması 50 dakika.
Alışveriş de ücretsiz çalışmaya giriyor. OECD ortalaması 23 dakika. Alışverişe en fazla vakit harcayanlar ise günde 32 dakika ile Fransızlar.
Fransız kadınlarının yaptığı 32 dakikalık alışverişin sadece mutfağa dair olmadığına bahse girerim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp