Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

10/04/2011

Ebru sanat mıdır kuş dili dil midir?

Kültür mirası diye UNESCO'ya verdiğimiz listeler sınırları zorlamaya başladı. Son listede ebru sanatı (?) ile kuş dili var. Tamam İspanya da Kanarya Adaları'ndaki kendi kuş dilini, dil sayıyor ama orada okullarda zorunlu ders!

Önüme gelene sordum; çoğunluk şu 'aganigi'li lisan zannediyor kuş dilini. Redaksiyon şefimiz Recep Coşkun hariç.
Malum olduğu üzere Giresun'un Kuşköy ve Karabörk beldesinde bir yamaçtan diğerine ıslıkla konuşulan bir dil aslında.
Islığın şen ve hafif havasını ağırlaştıran bir diyalekt tartışması bile var bu köy ile belde arasında. Karabörklülerin iddiasına göre Kuşköylüler anlaşılması zor bir lisanda konuşuyor. Karabörk ve Kuşköy'de yaşayan Karabörklüler ise daha öz Türkçe kullanıyor.
Dilbilim, dilbilim olalı böyle karmaşık tartışma görmemiştir. İnsan hiç bilmediği Japonca ile Türkçe gramer arasındaki benzerliği bile daha kolay kavrayabilir.
Karabörk Beldesi sayfasında İbrahim Cırıt'ın yazısından aynen aktarıyorum: "Kuşköy'ün ıslıkla bir ilgisi yoktur. Kuşbükü'nden gelir ve Pontus Rumları'ndan kalma bir isimdir. Kuşköy halkı bu dili Karabörklüler'den öğrenmiştir. Kuşköy ıslığı, Karabörk ıslığının kalıplaşmış bir kopyasıdır."
Şimdi meselenin daha karmaşıklaştığı noktaya geliyoruz. Islık dilinde alfabenin 29 sesinden ancak "i, o, ö, f, k, ç" taklit edilebiliyor. Bunlar kalıplar yapılıp anahtar kelimeler oluşturuluyor. Örneğin "çöççö" kalıbı "söyle" demek. Uçan kaçan her nesnenin tek adı bulunan Bantu dili gibi, birkaç kavram için aynı ıslık kalıbı kullanılıyor. Yani ancak bildikleri ortak konuları konuşabiliyorlar.

KASTANYETLERİ GETİR
İspanya'nın Kanarya Adaları'ndan Gomera'da yaşayanlar da öyle yapıyor. Mesela, "Julio'ya söyle, kastanyetleri getirsin" diye ötüyor Pablo, Ines'e. Daha derin konulara giremiyorlar. Ama yine de "Cep telefonu, internet kullanmıyoruz" diye övünenler var. Dedikodu ve aşk meşk işleri dışında her işe yaradığını söylüyorlar. Çünkü ne şakıdığını herkes duyuyor.
Kuş dilinin oradaki adı "Silbo Gomero", 3 km öteden duyulduğu söyleniyor. Bizdeki kuş dili ile Yunanistan, Çin ve Meksika'daki örneklerinden daha gelişmiş bir dile sahip oldukları iddiasındalar.
Olabilir tabii. 2500 yıl önce Afrika'dan adaya göçenler getirmiş dili. Dört sesli, dört sessiz içeriyor, 4 bin kelime oluşturuluyor. Şimdi ölmesin diye 14 yaşından itibaren çocuklara öğretiyorlar. 1999 yılından beri okullarda zorunlu ders.
İleri derecede Silbo Gomero'ca şakıyan insan sayısının azalması sebebiyle, korunması gereken kültür mirası olsun diye UNESCO'ya başvuruyorlar. Nitekim kabul ediliyor da.
Sanırım biz de bundan hevesleniyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2012 "İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası" listesine aşure, mesir macunu, Türk kahvesi, ebru sanatı, Hıdırellez, Ahlat taş işçiliği, Sabantoy ve Sarıkeçililer'in yanı sıra kuş dilini de konduruyor. Burada maksat kültürel mirası koruma altına alıp, yaşamasını sağlamak.
Kırkpınar yağlı güreşleri, Nevruz, Mevlevi Sema töreni, Alevi-Bektaşi Semah'ı daha önce listeye girmişti. Onlar tamam. Önümüzdeki kasım ayında karara bağlanacak "nazar boncuğu" ve "keşkek"e de kabul. Aşure de âlâ.
İyi de genelde dil meselesini çözemediğimiz ortamda, kuş diliyle UNESCO'ya gitmenin âlemi ne?
Maksat, bu geleneğin cep telefonuna direnmesini sağlamakmış. Belgeseli de çekiliyormuş. Kuşaktan kuşağa aktarabildikleri kadar aktarsınlar. Gomera Adası'ndaki gibi zorunlu ders yapsınlar.
Ebru'ya gelince. Bilindiği kadarıyla sanat değil, zanaattır. İçinde sığır ödü bulunur ve kitap ciltlerini süslemeye yarar. Artık ebrulu kitap ciltleri yapılmadığına göre, bundan UNESCO'ya ne? Duvara asalım diye mi korunacak?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp