Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

05/12/2010

Amerikan usulü AYI MANZUMESİ

Hadi gelin şu Wikileaks kriptolarını edebi açıdan inceleyelim. Amerikalı diplomatlar neler neler döktürmüş, mesela Bavyera'yı tarumar eden ayı Bruno'nun bir avcının elinde son nefesini verdiğini nasıl da ballandıra ballandıra anlatmışlar
Aman avcı, vurma beni... ABD'nin Münih Konsolosluğu'nun Berlin'deki büyükelçilik üzerinden Dışişleri'ne gönderdiği kriptoda bir bu cümle yok.
Ancak Bruno'nun talihsiz bir şekilde vurulması neticesinde Almanya Alpleri'ndeki yabani ayıların geleceğini de belirsizlik bulutlarının kapladığına dair her türlü süslü cümle mevcut.
2006 yılının yaz ayları. Almanya, Dünya Kupası'na ev sahipliği yapıyor. Gelgelelim, siyaset ve milyonlarca Alman, Bruno'ya kilitlenmiş durumda. Sınır aşarak Almanya'ya giren Bruno, son 170 yıldır Bavyera'da görülen ilk ayı.
Münih'teki Amerikan Konsolosluğu da duruma kayıtsız kalamıyor. Döşeniyor telgrafı. Der Spiegel'in Wikileaks'ten yayınladığı belgenin özet bölümünde deniliyor ki: "Ayının siyaset sahnesinde yarattığı kargaşayı ve Almanların çevre duyarlılığını anlatmak istiyoruz..."
İyi de bunu anlatmak için 3 cümle yeterli. Fakat konsolosluk memuru, Almanların tabiatla ilişkisine dair derin bir ruhsal analize girişiyor. Bruno'nun önce, dönemin Bavyera Başbakanı Edmund Stoiber tarafından nasıl sevecenlikle karşılandığını ama, vatandaşın koyunlarını paralamaya başlayınca nasıl "problem ayı" haline hatta Finlandiya'dan ekstra avcı, Colorado'dan özel ayı kapanı ithal edildiğini ve maalesef bir seher vakti Bruno'nun, ölümü avcı suretinde karşısında bulduğunu yazıyor.
Amerikalı diplomata göre Bruno vakası şunu gösteriyor: "Almanlar geleneksel olarak yeşili seviyor, ancak modern toplumun yabanıl hayatla ilgili problemleri var. Tabiata, ancak kontrol altında tutabildikleri sürece katlanabiliyorlar."
Seher vakti ölümü, avcı suretinde karşısında bulan ayı... Buna edebiyat denmez de ne denir? Diplomatlar, yazmalıdır? Dışişleri Bakanlığı'ndakilerin vakti, bu manzumeleri okuyacak kadar bol mudur?
URSUS NON GRATA
Tabiat bilgisi yetmiyor, ayıdan yola çıkarak Bavyera'nın yabancılarla ilişkisine de sözü getiriyor kripto yazarı: "İçişleri Bakanı Beckstein'ın da sıkça belirttiği üzere yabancılar, ancak Alman kültür ve geleneklerine uyum sağladığı sürece hoş karşılanırlar... "
Velhasıl, ayı Bruno koyun ve tavuklardan sonra bir çocuğun yavru tavşanını da parçalayarak, Alman kültürüne uyum sağlayamadığını iyice belli edince, "ursus non grata" ilan ediliyor. "Ursus" Latince ayı demek. Gerisi malûm; istenmeyen ayı.
"Persona non grata"yı hadiseye uyarlayan diplomat, ayı öldürüldüğünde kopan kıyameti de etraflıca aktarıyor. Çevre bakanına gelen ölüm tehditleri, istifa çağrıları, Bild Gazetesi'nin "Bruno'ya devlet töreni yapalım" önerisi, bu elim kaybın Prenses Diana'nın ölümüyle kıyaslanması, Bruno'nun doldurularak müzede sergilenecek olması...
Amerikan gazetecileri güzel hikâye anlatır. Belli ki diplomatları da öyle. Ya gazetecilere özeniyorlar ya da kariyer basamaklarını hızlı çıkmak için dikkat çekmek amacıyla kalem cambazlığı yapıyorlar. Seksi ayrıntılarla salça katıyorlar.
Mesela ucu bize de dokunan Bakü kriptoları. "İlham Aliyev, Türkiye'den fazla hazzetmiyor" dedikodusu, Dışişleri için önemli bilgidir diyelim. Aliyev'in, Putin-Medvedev ikilisiyle ilgili görüşleri de öyledir. Ancak Aliyev'in "İki kelle aynı tencerede kaynamaz" sözü eklenince durum biraz değişir. Amerikalı belli ki bu deyişten hoşlanmış, kriptosuna iliştirmiştir. Sonuç, gayet süslü püslüdür.
ŞEHVETLİ SARIŞIN
Kazakistan Lideri Nazarbayev'in at merakını anlatırken, "Damadının 41. doğum gününde Elton John piyano çaldı"; Dağıstan'daki Müslüman düğününde içkinin nasıl da su gibi aktığını anlatırken, "Düğünde sahneye çıkacak şarkıcı birkaç gün önce vurulduğu için gelemedi" gibi çekici ayrıntılar eklemek de Amerikan kripto uslubunun bir parçası.
Sarkozy ayrıntısı da manidar: "Cıva gibidir. Danışmanları gazabından öyle korkar ki, Eyfel'in Türk bayrağı renginde ışıklandırıldığını görmesin diye uçağın rotasını değiştirttiler."
Ya da Kaddafi'nin yanından hiç ayırmadığı Ukraynalı hemşire meselesi. Bir liderin metres tuttuğu telgrafa yazılır mı, bilmiyorum. Hadi yazılır diyelim. Peki Galina Kolotnitska adlı o hemşirenin "şehvetli bir sarışın" olduğunu iliştirmek de neyin nesi? Ya da Kaddafi'nin 35 basamağı zor çıktığı şeklindeki kripto bilgisinin, Ukraynalı hemşire ile bir ilgisi var mı?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp