Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

05/06/2011

Turşu mu? Yok, daha neler!

Dünya Sağlık Örgütü’nün kanser uyarısına bakmayın. Cep telefonunun yüksek öldürme ihtimali bulunduğu tek yer direksiyon başı. O uyarıdaki esas problem turşuda! Cep’lerin bulunduğu düşük riskli kanserojen grubunda turşu da var. Cep histerisi daha seksi durduğu için turşu ayrımcılığa uğruyor.

Beyin kanserinin en öldürücü türü olan gliomaya yakalanmak için cep telefonunda 1640 saatten fazla konuşmak gerekiyor. Bu da 68 gün biteviye çaçaronluk anlamına geliyor. Böyle yaşayan var mı bilmiyorum. Eğer varsa tehlike şu: Alet kulağa yapışık vaziyette yaşayanların, hiç cep telefonu kullanmayanlara göre gliomaya yakalanma ihtimali yüzde 40 daha fazla.

Yeni teknoloji olduğundan mı nedir, cep telefonlarıyla ilgili kanser histerisi yıllardır sürer gider. Özellikle de Amerika’da. Cihazlara “kansere yol açabilir” uyarısı konulmasını isteyenler bile çıktı. San Francisco’da satılan cep telefonlarına radyasyon seviyesini iliştirme şartı getirildi. Sanki insanların hayatında başka tehlikeli maddeler yokmuş gibi. Mesela uçak yolculuğunda da radyasyon alınıyor ama biniş kartlarına uyarı yazmayı akıl eden çıkmıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, telefonların yaydığı elektromanyetik dalgaların kanserojen etkisi “olabileceğini” açıklayınca, tamamdır dedik, örgüt son noktayı koydu.

Ancak açıklamanın detaylarına bakarsanız işin aslı öyle değil. Bir kere, yeni bir araştırma söz konusu değil. Eskiler derlenip toparlanmış, yorumlanmış. Sonuçta da bir uyarı çıkmış. En düşük risk grubunda. Yani gündelik hayatımızda karşımıza çıkan en tehlikeli nesne değil telefonlar.

WHO çalışmasında, Avrupa’da yapılan ‘Interphone’ araştırması ağırlıklı olarak yer almış. Ancak glioma ve meningioma beyin kanserine yönelik bu araştırma biraz tuhaf. Az miktarda cep telefonunda konuşmanın, insanı beyin kanserinden koruyabileceği gibi bir sonuç çıkıyor. Glioma ve meningioması olan 2 grup, hasta olmayan grup ile karşılaştırılmış. Buraya dikkat: 10 yıl cep kullananların, hiç konuşmayanlara oranla meningiomaya yakalanma riskinin yüzde 20 daha düşük olduğu çıkmış. Gliomada ise bu oran yüzde 2. Hayatı boyunca 27 bin telefon konuşması yapanlar kansere karşı daha korunaklı çıkmış.

Interphone araştırmasına göre kanser riski çok yüksek olan tek grup 1640 saat konuşanlar. Araştırma tuhaf dedik ya; bu sonuca göre cep telefonu 1640 saati geçtiğin an ölümcül bir silah haline geliveriyor.

Cep telefonu, güneş ışınına maruz kalmaktan daha tehlikeli değil. Direksiyon başında çene çalmadığın sürece. Direksiyonun başında ya da dışında korunmanın yolu da belli; kulaklık.

KAHVE DE VAR
İyi de turşudan nasıl korunursun? Yememek dışında yani!

Dünya Sağlık Örgütü’nün cep telefonunu yerleştirdiği düşük risk grubunda DDT, deterjan gibi kimyasallar, egzoz gazı, turşu ve kahve de var. Çalışmanın bu bölümünü Asya’nın turşu-salamura aşkına borçluyuz. Çin’deki araştırmalarda, bazı bölgelerde yemek borusu kanseri vakalarının daha yüksek olduğu saptanmış. Yılın büyük bölümü taze sebze bulunmayan bu bölgelerde halk ağırlıklı olarak fermente gıdalarla beslendiğinden, turşular suçlu ilan edilmiş. Çin’in bu yörelerinde ev turşuları tuzlu suya kuruluyor. Fermentasyon sürecinde asitle birlikte kanserojen madde de açığa çıkıyor.

Kimi araştırmacılara göre sanayi mamülü hıyar turşuları pastörize olduğundan aynı tehlikeyi taşımıyor. Ancak tersini iddia eden de var. 2009’da Asya çapında yapılan bir araştırmaya göre de düzenli turşu tüketiminin yemek borusu kanseri riskini iki kat artırdığı tespit edilmiş. Bunun üzerine başka kanser türlerini de zavallı turşuya yüklemişler. Mesela Japonya ve G.Kore’deki yüksek mide kanseri vakalarını.

Adamların şanssızlığına bak; kansere karşı birebir denilen bütün sebzeleri herkesten fazla yiyorlar. Ama turşusu, salamurası derken kansere yakalanıyorlar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp