Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

04/05/2019

Açık söyleyin; bu kadını erkeğe benzetiyorsunuz

Uluslararası Tahkim, Güney Afrikalı şampiyon atlet Caster Semenya’ya “testosteronunu düşüreceksin” dedi, noktayı koydu ama tartışma bitmedi. Diğer “hiperandrojenik” kadın atletler gibi doğuştan gelen biyolojik özelliği haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle alındı karar. Ancak hormonlara ayar verme girişimi bizzat Semenya’ya ayrımcılık niteliği de taşıyor. CAS kadın atletler adına “orantılı ayrımcılık” dese de işin aslı “cinsiyet ayrımcılığı”… Erkekler dahil birçok sporcu ve bilim insanı CAS’ın dayanak alabileceği yeterli bilimsel veri olmadığını, bu hormonal avantajın kabul edilmesi gerektiğini, içtihadın diğer spor dallarında kadınların önünü kesecek şekilde yaygınlaşabileceğini söylüyor. Mesela kimse Michael Phelps’in 2.10 metrelik kol açıklığına, Usain Bolt’un bacaklarına müdahale etmedi ama onlar da avantajdı. Güney Afrika’ya gelince; Semenya’nın savaşını yeni bir Mandela mücadelesi olarak görüyorlar.

Bir dönemin yıldızı Avustralyalı yüzücü Ian Thorpe doğal palet ayaklara sahipti. Sıkı çalışmanın yanı sıra 52 numara ayakların da toplam beş Olimpiyat altın madalyasında payı vardı. Kimse ayakları rakiplerinden büyük diye pisinden silmeye kalkmadı Thorpe’u. Aynı durum 2.10 metre kol açıklığına sahip Michael Phelps için de geçerli. Kollarının yatay boyu, 1.95’lik kendi boyunu geçen Phelps 23’ü altın 28 madalyayla bütün zamanların en fazla Olimpiyat madalyası kazanan sporcusu olarak tarihe geçti. Lakabı “Uçan Balık” da olsa “balık” olmadığı kesindi. 800 metrede duble Olimpiyat şampiyonu Güney Afrikalı atlet Caster Semenya da “erkek” değil. Her ne kadar yüksek testosteron düzeyi kaslarını, kemik yapısını daha güçlü ve yoğun da kılsa, kadın olarak dünyaya gelmiş, kendini kadın olarak tanımlıyor, kadınca yaşıyor, “kadın” olarak koşuyor.

Ama Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) kadın atletlerin müsabakalara katılabilmesi için testosteronu düşürme şartını getiriyor. Bunun üzerine Semenya, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’ne gidiyor ve CAS geçen 1 Mayıs’ta hükmünü veriyor, IAAF’yi haklı buluyor. Semenya’nın tanrı vergisi hormonlarına mal olan kararın gerekçesinde; “Bu gerekli, makul ve orantılı bir ayrımcılıktır” diyor CAS. Ayrımcılığı kabul ediyorlar ama nasıl bir ayrımcılık?

8 Mayıs’ta yürürlüğe girecek kural uyarınca Semenya gibi “hiperandrojenik”, yani “Cinsiyet Gelişim Farklılığı” (DSD) olan kadın atletler 400-800 mesafelerini koşabilmek için doğum kontrol hapı gibi hormon baskılayıcı kullanmak zorunda kalacaklar. CAS, testosteron etkisiyle ilgili yeterli veri olmadığı gerekçesiyle IAAF’nin 1500 metre için kuralını yeniden gözden geçirmesini istedi. Semenya “Mücadeleye devam” diyor ama zor bir takvim var önünde. Eylül ayında Doha’daki Dünya Atletizm Şampiyonası’na katılabilmek için şimdiden hormonlarına müdahale etmek zorunda. CAS kararını götürebileceği bir üst yargı merci, İsviçre Federal Mahkemesi. Onun için de bir ay süresi var. Bu arada federal mahkemenin CAS kararlarını genelde onadığı biliniyor.

“FARKLI OLDUĞUM İÇİN BANA GÜLÜYORLAR…”

Tanrı vergisi hormonlarıyla dün son koşusunu yapan Caster Semenya, CAS kararı sonrası attığı tweet’inde önce “Bazen tepki göstermemek en iyi tepkidir” diye yazdı, hızını alamadı sonrası da geldi; “Farklı olduğum için bana gülüyorlar, ben ise onlara gülüyorum çünkü aynılar” şeklinde.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp