Top
Ayşe Özek Karasu

Ayşe Özek Karasu

akarasu@htgazete.com.tr

03/04/2011

Afetten, siyasetten bunalanlara alternatif mekânlar

Dünyanın en yaşanası ülkeleri hep Norveç, Kanada filan çıkar ya. Aslında “dünyanın en büyük ülkesi” Mauritius’muş. Nedenini Nobel’li ekonomist Stiglitz anlatıyor. Hükümet kuramama rekoru kıran Belçika da büyük ülkeymiş bence.

Kişi başına düşen milli gelirin yeniden 10 bin doların üstüne çıktığını öğrenince, “Ödemeler nereden yapılıyor?” diye esprileştik aramızda.
Süper büyüme hızında dünya beşinciliği, milli gelirde tırmanma tamam da, dünyanın en yaşanası ülkesinde oturmuyoruz.
Daha yaşanası yerler var. Mesela Mauritius. Sadece doğa bakımından cennet klasmanında olduğu için değil. Columbia Üniversitesi’nden Nobel’li ekonomist Joseph Stiglitz geçenlerde bir makale yayınladı Mauritius üzerine. Memlekete gitmiş, bir süre kalmış. Diyor ki, “1.3 milyon nüfuslu Mauritius dünyanın en büyük ülkesi.”
Evet ebadı küçük, tropik bir adacık ama, Stiglitz’e göre yaptığı işler büyük. Çünkü her vatandaşına üniversite dahil ücretsiz eğitim sağlıyor, okul servisleri çocukları bedava taşıyor, kalp ameliyatı dahil bütün sağlık hizmetleri ücretsiz ve halkın yüzde 87’si ev sahibi. Üstelik öyle aman aman zengin olmadığı gibi, sosyal devlet kasası yüzünden iflasın eşiğinde de değil.
Şimdi diyeceksiniz ki, “1.3 milyon nüfuslu ülkeyi babam da refah içinde yaşatır!” Ona bakarsanız Gabon ile Cibuti’nin nüfusu da aşağı yukarı o kadar. Ama halleri ortada. Gabon’u, Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaretinden biliyoruz. Memleketin balıkçısı, kürekten kurtulmak için Çankaya’dan gelecek motoru bekliyor.
Stiglitz, “ABD ve Avrupa’nın Mauritius’tan öğrenecek çok şeyi var” diyerek mucizenin sırrını anlatıyor:
Elmas madeni, petrolü, hiçbir doğal kaynağı yok. Ama ekonomisi 30 yıldır yüzde 5 büyüyor. 1968’de İngiltere’den bağımsızlığını kazandığında 400 dolar olan kişi başına gelir, bugün 6 bin 700 dolara çıkmış. Çünkü 50 yıl önce şekere dayalı olan ekonomiyi, turizm, finans ve tekstil sektörleri ile çeşitlendirmişler. Şimdi de ileri teknoloji yatırımlarına geçiyorlarmış.
Birçok küçük ülkenin aksine, akıllılık edip savunma harcamalarının lüzumsuz olduğunu da keşfetmişler. Bir de çok katmanlı etnik, dini ve siyasi yapıdan güçlü bir demokrasi çıkarmışlar. Herkese eşit eğitim fırsatıyla sağlanan sosyal uyum sayesinde.
Ama tabii Mauritius’un sömürge döneminden miras bazı sorunları var. Mesela ABD’nin, Mauritius’a bağlı Diego Garcia Adası’nı, İngiltere’den kiraladığı için Mauritius’a beş para ödemeden askeri üs olarak kullanması. O kadar sorundan bir şey olmaz, ekonomi rahat ya.

HÜKÜMETSİZ HAYAT
Siyasette rahatlığın merkezi ise şu sıralar Belçika. Bakmayın, ülke parçalanıyor edebiyatına. Geçen hafta 290 günle Irak’ın, hükümet kuramama rekorunu kırdılar. Seçim 2010 Haziran’da yapılmıştı. O günden beri hükümet kurulamıyor. Siyasi kriz var ama, vatandaşın haberi yok. Kahvelerde, barlarda “Nasıl kurulacak bu hükümet?” muhabbeti yapılmıyor. Farkında olanlar protesto ediyor; öğrenciler, ülkenin birleştirici unsuru diye meydanlarda kızarmış patates yiyor, hizmet sektörü çalışanları palyaço kılığında gösteri yapıyor.
“Acaba bazı ülkeler siyasi liderlik olmadan daha mı iyi yönetiliyor?” diye soranlar var. Çünkü ülkede işler tıkır tıkır yürüyor. Bütçe başarıyla bağlandı, Libya operasyonuna F-16 bile gönderdiler. Piyasalar başta telaşlıydı. Alıştı, duruldu. Portekiz’in, İrlanda’nın aksine ekonomide alarm zilleri çalmıyor.
Belçika demişken; orada EM-DAT adlı bir merkez var. 1900-2009 arası bütün doğal afetlerin kaydı bulunuyor EM-DAT’ta. Depremden kasırgaya, yıkıcı sellerden kuraklığa 11 bin doğal afet görünüyor. Listeye göre afetten muaf ülkeler Estonya, Katar, Bahreyn, BAE ve Andorra.
Dünyanın en felaket yoğun ülkeleri ise Etiyopya ve Bangladeş. Daha kötüsü, bu ülkelerin etkisiz eleman olması. İkisini silip atsanız, global ekonominin ruhu duymaz. 9.0’luk deprem ve tsunami Bangladeş’te olsa, hâlâ konuşuyor olur muyduk acaba? 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp