Top
Ali Esad Göksel

Ali Esad Göksel

aliesadgoksel@htgazete.com.tr

15/12/2009

AYVALIK BİR YERYÜZÜ CENNETİ, AMA DİKKAT

Ayvalık özel bir yer. Sadece tabiatı ile değil. Tarihi ve insanı ile de! Böylesine çarpıcı bir coğrafyanın turizm dünyasının gündeminde yer almaması şaşırtıcı. Ama öte yandan da sevindirici! “Nasıl yani?”, diyeceksiniz. Nasıl oluyor da, şu az keşfolunma mevzuuna hem üzülüyor, hem de memnun oluyoruz? Öyle ya. Tuhaf değil mi?

Değil, anlatalım. Sadece aziz vatan coğrafyasında değil, küresel ölçekte, ne zaman bir yer keşfolunup da meraklı akınına uğrasa, orada ip sap kopuyor. Mahalli otantiklik, orayı cazip kılan el değmemişlik, elden kayıp gidiyor. Geleneksel doku yok oluyor. O mahale mahsus insani ilişkiler zedeleniyor. Büyük şehrin hoyratlığı baskınlaşıyor. Misafirperverlik, tanrı misafiri gibi kavramlar soyut birer nostalji faslına dönüşüveriyor. İşte benim Ayvalık’ın turizm endüstrisinin gözdelerinden biri haline gelmeyişine sevincim bu yüzdendir. Henüz!

Çünkü aziz vatandaşlarımız yeni yerler bulup tüketmeye mütemayil ve idmanlıdır. Alın size Bodrum! Alın size Marmaris! Alın size Çeşme! Bunların sevimli balıkçı köyü ölçeğinde duruşu daha dündü. Altyapısız metropolcük garabetine dönüşmeleri kaç yılda oldu dersiniz? Tanrı Ayvalık’ı korusun!

AYVALIK ZEYTİNYAĞI COĞRAFİ İŞARETE SAHİP

Ayvalık, hadi size itiraf edeyim, uğraşıp didinip kendi çapımda faydam olan, hizmet ettiğim bir yerdir: Artık coğrafi işaret sembolü olan Ayvalık Zeytinyağı’nın, bu standarttan nemalanması için biz de çok uğraşmış idik. Açıkçası bu mesaiyi şu ya da bu dostumuzun hatırı için de vermiş değiliz. Ayvalık Zeytinyağı’nın bu uygulamayı zaten hak ettiğine emindik. Öte yandan, coğrafi işaret uygulamasının da hem bölge zeytinyağı üreticilerine, hem de ulusal ölçekteki tüketiciye önemli faydalar sağlayacağına inanmıştık.

Başta Ticaret Odası Başkanı Rahmi Genç olmak üzere, Ayvalıklı sektör öylesine kenetlendi ki ne desek az. Nerede ise beş altı yıl oldu. Düzenledikleri Zeytin Hasadı Şenliği artık gelenekselleşti, bizi de bir nevi fahri hemşehri olarak davet ediyorlar. Geçen hafta orada idik. Çok hoş bir sürprizle karşılaştık. Bu kez hasadın başlangıcı törenleri için Ayvalık’ın bir köyünün meydanını seçmişler. Camiin altında uzanan uzunlamasına meydanda insanlar, eminim eski Yunan’da veya eski Roma’da, ya da belki Osmanlı’da “bu hasat” nasıl kutlanıyor idi ise aynı coşku ve zenginlikle yedi, içti ve eğlendiler. Meydanın bir yamacında Ayvalık’taki tüm lokanta ve pastahaneler marifetlerini sergilediler. Diğer kanattaki köy kahvesinin önündeki müzisyenler ise mahalli ezgileri seslendirdiler. Hemen yanımdaki masada, 70 yaşlarında bir çift oturuyordu. Birbirlerine şarkılar söylediler. Birbirlerinin elini tutup, gözbebeklerinin içine bakarak! Hipnotizma olmuş gibi onları seyrettim. “Böyle bir şey hala var mı?” diye! O kadar güzel, o kadar kendisi gibi, o kadar içten idi ki… Bütün kötümserlikleri aşarak bu coğrafya ve insanına olan imanımız tazelendi.

AĞAÇTAN İNSANA ZEYTİNYAĞI ANITLARI

Rahmi Koç’un yaptırdığı Ayvalık Kültür Merkezi, Muhtar Kent Kütüphanesi önündeki terastayız. Altımızda Cunda. Teras teras denize iniyor. Nefes kesici bir manzara.

İzmirli dostumuz Nedim Atilla ile fotoğrafçı İsa Çelik’in yaptıkları “Zeytinyağ Anıtları” adlı kitap önümüzde. Tuncay Özilhan bu hoş kitabı ortaya koymanın haklı gururu içinde, tevazu ile tebrikleri kabul ediyor.

Atilla’nın başındaki kalabalık hafif seyrelince, yanaşıyoruz. Hemen kitaba el atıyor: “Homeros’tan bu yana zeytin için söylenen bütün güzel sözlerle birlikte” diye imzalıyor. İsa Çelik’in başı da tıklım tıklım. Bu çok da şahit olunan bir şey değil. Fotoğrafçıya kitap imzalatmak. Oysa dedik ya Çelik’in başında nefes alınmıyor. İnsanlar iyi bir fotoğrafçının bir kitabı ne denli değiştirebileceğini görmüş, anında ödüllendiriyorlar!

DOĞRU BESLENİN SIHHATLİ VE UZUN YAŞAYIN

Nedim Atilla’nın kitabından hayati bir bölümü dikkatinize sunuyoruz:

Zeytinyağını esas alan, onun üzerine inşa olunan ‘Akdeniz Beslenme Piramidi’.

Yediden yetmişe hepimize lazım. Hepimize deva.

Buradaki ilke şu: Gözünüzün önüne bir piramit getirin. Tepedekileri nadiren yiteceksiniz. Tabana indikçe daha sık yiyebileceğiniz şeyler var. En alttakileri ise hergün tüketmelisiniz:

“Ayda birkaç kez kırmızı et, haftada birkaç kez balık veya kümes hayvanı… haftada en çok dört yumurta! Her gün ılımlı miktarlarda peynir ve yoğurt (az yağlı veya yağsız tipleri)… Bol miktarda taze meyve ve sebze, hububatlar, baklagiller, tohum cinsi yiyecekler ve kuruyemişler. Diğer yağlar yerine en önemli yağ olarak zeytinyağı. Yemeklerle birlikte ılımlı miktarlarda, örneğin erkekler için günde iki, kadınlar için günde bir kadeh kırmızı şarap… Piramidin en altında da, ekmek, makarna, pirinç, bulgur, kuskus, patates ve sarımsak…”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları