Top
Ali Esad Göksel

Ali Esad Göksel

aliesadgoksel@htgazete.com.tr

13/06/2010

Turkish delight geri mi döndü?

Şimdi son beş on yıldır, gelişmiş toplumlar konuyu gündemin ortasına yerleştirdiler. İş şu anda nerelere geldi biliyor musunuz? İngiltere’de “katı yağ ve türevlerinden” ek bir vergi alınması tartışılıyor. Bundan böyle “malum mamulatın” üzerinde “sıhhatinize zararlıdır” ibaresi yer alması zımni bir kabul görmüş durumda. Hayata geçmesi eli kulağında, bugün ya da yarın... Gün geçmiyor ki, küresel ölçekte bu konu tartışılmasın. Sizlere trajikomik bir “vakıa”yı hatırlatalım.

ZAYIFLIK GURUSU 117 KİLOLU AMCA
Hayat bazen eğlenceli olabiliyor! Birileri halimize bakıp eğleniyor olabilir mi?... Kim bilir? Henüz çok olmadı. Dr. Atkins sizlere ömür. Bu da ne? Tababet merakı yeni mi demeyin. Merhum doktor ilgi alanımız içinde. Doğrusunu isterseniz kendisi ve nadide fikirlerine kayıtsız insan; daha spesifik konuşursak cinsi latif yoktu. Hem de 10 yıllardan beri. Merhum doktor zayıflama sevdalılarının gurusu. “Şimdi, böyle muhterem bir adamın vefatı için eğlenceli demek ayıp olmuyor mu?” dediğinizi duyar gibiyiz. Haşa, öyle değil! Kendini bilen hiç kimse bir ölümü elbette eğlence konusu yapmaz. Ama doktorun vefatı ile ortaya çıkan daha önce bilemediğimiz küçük bir detay var ki... Nasıl söylesek “kara mizah” gibi: Merhum 117.5 kilo imiş. Bu da zayıflamış hali. Vefatından sonra ortaya çıktı. Şimdi... Kendisinden “medet” uman “müritlerine” zayıflama reçeteleri ihsanla geçinen bir insanın kaç kilo olduğu hiç kuşkusuz haber... Acaba onun vaaz ettikleri ile kilo atmaya didinenler merhumun kilosunu öğrenince ne hissetti? Bilemiyoruz. Peki doktor huzur içinde atıştırmaya devam ederken müellifi olduğu sayısız diyet kitabına gözü kayınca ne düşünüyordu? Onu da bilemiyoruz. Elbette buraya bir nefeste gelinmedi. Yüzyıllarca “balıketi ve ötesi” makbul addolundu. Ne zaman ki maliyetler okunur oldu. Muhasebe o gün başladı. O güne dek, “Tombulluğun Tarihi” aynı zamanda artık eşiğine ayağımızı attığımız “Avrupa’nın Estetik Tarihi” gibidir.

YAĞ EŞİTTİR GÜZELLİKTİR!
Bakın G. Rebora “Avrupa Mutfağı’nın Kısa Tarihi” kitabında anlatıyor: “Yağ fışkıran her şey iyi kabul edilirdi. Rembrandt ve Rubens’ten başka İtalyan ressamları ve daha az tanınmış binlercesi de, selüliti adeta kutsuyorlardı. Şişmanlar güzeldi. İtalyan Rönesans saraylarının hemen hepsinde, başınızı kaldırıp tavandaki fresklere baktığınızda, kiliselerdeki melek tasvirlerine ya da malikânelerin duvarlarında Eros resimlerine benzeyen, bazıları çok genç lordlar ve hanımefendilerin hayranlık verici tasvirlerini görebilirsiniz.” O zamanlar Avrupa’nın her yerinde, “şişman” makbuldü. Albrecht Dürer’in resimlerindeki zayıf, bir deri bir kemik kalmış insanlar köylülerdi. Nereden nereye, şöyle söyleyelim. Belki de ilk muhalefet Boticelli’nin Venüs’üdür. Bu tablo o günün anlayışı içinde, bugüne gönderme yapmak gerekirse bir tarz “Kate Moss övgüsüdür.” Konu elbette sadece estetik bir süreçten ibaret değil. Ortalama insan ömrünün uzaması ile ilgili beklentilerin artışı, en nihayetinde yaşadığımız süreyi de daha sıhhatli geçirme arzusu bugünü belirliyor.

BU ÇOCUKLAR KAÇ YIL YAŞAR?
Alman Der Spiegel Dergisi tam da bunu anlatıyor: Yağ “genç körpe vücutları” yaşlı kılıyor. O fazladan kilolar, kalp hastalıklarını, bağırsak kanserini, karaciğerde yağlanmayı ve omurgada problemleri tetikliyor. Artık “diabetes mellitus”tan mustdarip hastalara bile rastlanıyor. Bu yaşlılık şekeri olarak bilinen illet beş yaşında çocuklarda görülmeye başlandı. WHO, Dünya Sağlık Teşkilatı uyarıyor. Pek yakında bundan böyle “açlıktan” olduğu kadar “abartılı tokluktan” da ölüm olacak. İngiliz “yağ araştırmacıları” insanlık tarihinde ilk kez ebeveynlerinden daha kısa yaşaması olası bir nesilden söz ediyorlar: Bugünün çocukları. Artık bu yaş grubuna bir isim de takıldı: “XL nesli”. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde çocuklardaki “obezite” eğiliminin “terör” kadar can alıcı sonuçları olabileceği tartışılıyor. Elbette önlemler de: Bundan böyle Arkansas Eyaleti’nde öğrenciler karnelerinde ağırlıkları ve vücut ölçüleri endeksini de görecekler. Notlandırılmış olarak!

BİR DİRHEM ET KAÇ BİN DERT?
Peki bizim ne yapmamız gerek? Öncelikle Avrupa Topluluğu’nun konu ile ilgili norm ve önlemlerini devreye sokmalıyız. Hatırımda, malum bir fast food zinciri yöneticisi övünüyordu. Kuruluşlarının doğum gününde. Türkiye’de sattıkları hamburgerlerini üst üste koysalarmış Kuala Lumpur’daki Petronas Towers’ı dörtle katlarlarmış. Ne diyelim? En iyisi işe eğitimle başlamak. Önlem alanları yüreklendirmek Küresel ölçekte sadece çocuklara yönelik sıhhatli beslenme mönüleri devrede. Umarım Türkiye’ye de girecektir. Bu ve benzeri teşebbüsler her köşeye yayılacak tsunami gibi... Fast food’u da önüne kattığı gibi silip süpürecektir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları