Top
Ali Esad Göksel

Ali Esad Göksel

aliesadgoksel@htgazete.com.tr

10/08/2009

Müridlerin canı cehenneme!

Teslimiyet ve aidiyetlerin damgasını vurduğu bir çağda yaşıyoruz.
Oysa yaratıcılığın söyleyeceği söz tükenmedi ki!
Şayet şimdi gerçekten yeni sözler söylemek zamanı ise!
Gelsin yeni sözler!

KURTLARLA DANS…

Geçtiğimiz günlerde Londra’da National Gallery’de bir “Picasso Sergisi” vardı. Belli ki büyük bir mesai verilerek hazırlanmış çarpıcı, eğlendirici, eğitici bir sergi! Sergiyi dolaşırken içimin coşku ile dolduğunu, “milli galeri’den” dışarı çıktığımda puslu gökyüzüne meydan okuyacak kadar ışıl ışıl bir ruh halinde olduğunu hatırlıyorum. O sıra dışı yaratıcılık herhalde bakmayı, görmeyi bilen herkesi kucaklayabilecek bir haleye dönüşmüş olmalı…

Serginin başlığı “Geçmişle Dans” idi. Ama belki de daha çarpıcısı büyük İspanyol yaratıcısının şu yargısı: “Müridlerin canı cehenneme, önemli olan söyleyecek sözü olanlar!”

BU SANATÇI KAÇ KİŞİ?

Picasso, modern çağın en göz alıcı sanatçısı. Güzel Sanatların nerede ise her alanında eser vermiş. Şöyle söylemek de mümkün: Pablo Picasso belki de bütün zamanların en çok üreten sanatçılarından. Hem sanat yaşamı, hem de tüm magazincilerin iştahını kabartacak kadar hareketli özel yaşamı ile bu denli gözler önünde olan birisini ele alan kitaplar yayınlanması normal. Nitekim Picasso hakkında da "sayısız kitap" yazıldı.

Londra’daki sergiyi takiben kendi, kitaplarıma da baktım. Bunlar arasında Picasso'nun yaşam heyecanını, neşesini en çok yansıtanlardan birisi de "Picasso'nun Sofrası". Ermine Herscher'in yazdığı kitabı üç devreyi ele alıyor: İspanya Dağların İspanyası, Barselona ve Deniz / Paris, Bohem Hayat Güzel Mahalleler / Midi, Gün Işığında, Yaşamak ne güzel. Her üç bölümde de o bölüme ait yemek tarifleri, resim ve fotoğraflar var: Kitap "görsel bir şölen" gibi...

İNANÇ VE HAYAL GÜCÜ!

Sanatçının, ruhunun derinlerine, günlük yaşamının seyrine de göz atabiliyoruz. Örneğin bakın İspanya döneminde, Akdeniz sahili günlerine " Ramón'la Picasso, ilk tanışmadan sonra ayrılmaz ikili olurlar. Zengin ve hevesli Ramón inançsız ve hayal gücünden yoksun resimler yapar. Fazla yeteneği yoktur. En büyük tutkusu denizdir. Ramón'un "Nabucodonosor" (Nabukadnezar) adını verdiği bir yelkenlisi vardır ve yaz boyunca Katalonya kıyılarına yelken açar. Picasso'nun Barselona'ya yeniden döndüğü 1899 yılında, Ramón, Punt del Sortell kıyısında güzel bir "primitif" ev inşa ettirir. L şeklinde bir mimarisi ve manastır havasında dekoru olan bu evde Els Quatre Gats'daki arkadaşlarını ağırlar; hep birlikte Barselona'nın çalkantılı yaşamından uzakta "yabani yaşam"ın keyfini çıkartır ve Robinson'culuk oynarlar.

SAĞDAN SOLA BEŞ HARF! ÜZÜMLE YAPILIYOR?

"Plajda ızgara üzerinde ateş dansı yapan sardalyaların kokusu": 35 yıl sonra bile Picasso bu "sardinades'lerin", Katalan usulü pişmiş sardalyaların kokusunu içine çekecektir. Küçük bir koyun kumları üzerinde çalı çırpıyla yakılan ateş, daha yeni tutulmuş balıklar, Katalan usulü çeşni için limon yerine biraz sirke ve bir porrón beyaz şarap: İşte size lezzetli bir sardalya içinn gerekli malzemeler... Közde pişmiş ve elden ele gezen şarap eşliğinde elle yenen barbunyalar da çok lezzetlidir. Ressam, büyük bir iştahla, ateşin sıcaklığıyla nar rengi "kabukların" çıtırdayışını anımsar. Bir başka yerde, küçük balıkçı köylerinde çöpte midye ya da domates ve beyaz şaraplı sos eşliğinde sunulan ince kıyılmış çiğ jambonla doldurulmuş kalamar güveç yenir. Çöpte midye, Pichot'nun ailesine ait bir villanın bulunduğu Cadaques'in en önemli yemeğidir. En üst düzey ziyafetse sarsuela dev peix i marisca'dır! (balık ve istiridye zarzuela'sı / Katalan usulü deniz mahsulleri tabağı). Ağır çukur tabaklar içinde, yağda kızartılmış ince ekmek dilimleri üzerinde çok sıcak servis edilir. Ve sıcak lokmalar, yudumlanan beyaz şarapla buluştuğunda adeta ağzın içinde havai fişekler patlar!"

KATALAN SARDALYALARINA İSPANYOL AÇILIMI

Eskabeş usulü sardalya

Malzeme (4 kişilik)

1 kg sardalya, 2 diş sarımsak, 2 soğan, 2 havuç, 1 tatlı kaşığı domates püresi, 20 cl zeytinyağı, 1 bardak beyaz şarap sirkesi, 1 bardak tatlı beyaz şarap, yarım arnavut biberi, 2 defne yaprağı, 2 sap taze kekik, tuz ve çekilmiş karabiber

Sardalyaların baş kısımlarını kesip kılçıklarını çıkarın. İyice yıkayıp süzgece alın. Bir tavada 5 çorba kaşığı zeytinyağını kızdırın. Kızgın yağda sardalyaları önlü arkalı kızartın. Kağıt havlu üzerine alıp fazla yağını çektirin ve soğumaya bırakın.

Sarımsak, soğan ve havuçları temizleyin. Soğanları enine yuvarlak dilimler halinde kesin. Havuçları rendeleyin. Arnavut biberini kıyın. Defne yapraklarını küçük parçalara ayırın.

Kalan yağı bir tencerede kızdırın. Soğanları ilave edip kısık ateşte sote edin. Havuç, beyaz şarap sirkesi, 1 bardak tatlı beyaz şarap, sarımsak, arnavutbiberi, defne yaprakları, kekik ve domates püresini ekleyin. Tuz ve karabiberle tatlandırın. 10 dakika karıştırarak pişirin.

Karışımın üçte birini servis tabağına alın. Üzerine sardalyaların yarısını yerleştirin. Karışımın yarısını üzerine döküp bir sıra daha sardalya dizin. Kalan karışımı sardalyaların üzerine gezdirin. Alüminyum folyo ile kapatıp buzdolabında 3 gün marine edin. Soğuk olarak servis yapın.

DİKKAT! YENİLEMEZ!

Ünlü eleştirmen John Berger "Ressam Pablo Picasso'nun Pırıltı ve Sefaleti" kitabında sanatçının İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Güney Fransa'da, Midi'de aldığı evi bir natürmortla ödediğini nakleder.

Yani der Berger "Picasso öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, artık onun için paranın bir ehemmiyeti kalmamıştır. Elde etmek istediği her şeyi resim çizerek alabilmektedir."

Bu insana Anadolu Arkeolojisi’nin ibret verici Midas Efsanesi'ni hatırlatmaz mı?

Midas'ın dokunduğu her şey altın olmaktadır. Yine de efsanenin traji komik sonunu hatırlayın, Midas açlıktan ölür. Neden mi: Altını yiyemez de ondan…

Belki de Picasso'nun hayatı yaşamaya duyduğu hırs da bu idi: Hepimizin efsaneden çıkarması gereken ders...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları