Top
26/02/2024

28 Şubat darbesi-1

28 Şubat 1997 tarihinde bir darbe bildirisi yayınlandı. Geçmiş dönem darbelerinde televizyondan bildiriler okunurken bu kez MGK toplantısı sonrasında kararlar kamuoyuna açıklandı.

MGK'da alınan kararlar normalde gizlidir ve basına dağıtılması suçtur. Buna rağmen aynı gün MGK kararları basına dağıtıldı. Bu durum bile yapılanın darbe olduğunu gösteriyordu. Medya kuruluşları ise kararları muhtıra olarak verdiler.

Vesayet odakları, sendikalar, meslek odaları, üniversiteler, medya kuruluşları, barolar ve iş dünyası el ele vererek milli iradeye karşı "topyekun savaş" başlatmışlardı. Ülkeye yaklaşık olarak 380 milyar dolar ağır bir ekonomik bedel ödettiler. Başörtülü kadınlara uyguladıkları yasaklarla eğitim, çalışma ve siyaset haklarını ellerinden aldılar. Binlerce başörtülü kadını işten çıkardılar. Millete rakamlarla hesaplanması zor ağır bir sosyal bedel ödettiler.

Çok büyük bedeller ödenmiş 28 Şubat darbesinin halen toplumda yeterince anlaşılmadığını ve ödenmiş bedellerin unutulduğunu görüyoruz. O dönemin zulümlerini başka kesimler yaşamış olsaydı binlerce eser, rapor, kitap, yayın, film ve belgesel yapılırdı.

Darbeyi başlatan MGK bildirisinin açıklanmasının üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen darbecilerin değişmediğini üzülerek görüyoruz. Dönemin darbecilerinin önemli bir bölümü yaptıkları insanlık dışı uygulamalardan nedamet duymadıklarını söylüyorlar. O günlerde darbeye zemin hazırlamak için kullandıkları şeriat, mürteci, laiklik karşıtlığı gibi kavramları bugün de çeşitli vesilelerle farklı zeminlerde kullanıyorlar.

'Refah Partisi'nin eylemleri darbeye zemin hazırladı' yalanı sürekli kullanılıyor. Erbakan Hoca'nın liderlik ettiği Refah Partisi'nin 1995 yılında yapılacak genel seçimlerde başarılı olacağı tahmin ediliyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı 1995 genel seçimlerinin hemen öncesinde yaptığı konuşmalarda Refah Partisi'ne karşı oldukları mesajını veriyordu. Seçim sonrasında da "Refah Partisi'nin iktidar ortağı olmasına kesinlikle karşıyız!" demişti. Vesayet odakları darbe yapacaklarını kafaya koymuş, sesli olarak dillendirmeye başlamışlardı.

Darbenin sivil ayağını oluşturan kesimlerin nasıl harekete geçirildiğini dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya hatıralarında anlatıyor. Erkaya; "Bu sefer işi silahsız kuvvetler çözsün dedim. Bu mesaj alındı. Bundan sonra, sivil toplum kuruluşları bütün güçleriyle harekete geçti. Sendikalar, Atatürkçü dernekler, üniversiteler ve basın harekete geçti. Mesela ben Rıdvan Budak'ın (DİSK Genel Başkanı) başında bulunduğu sendikanın bu alandaki faaliyetlerini, çok büyük eylemler ortaya koyduğunu hatırlıyorum" diyor.

6 Şubat 1997 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan "Siviller ATO'da komutanlarla bir araya geldiler" başlıklı haber dikkat çekiciydi. Zira haberde "Askerler darbeyi sivillerden bekliyor" ifadesi darbede sivillerin kullanılacağını belirtiyor. Dönemin DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak, MGK bildirisine destek verdiği açıklamasında "MGK rejim tehlikesinin üstüne gitmiştir. Aynen destekliyor ve katılıyoruz. Ama bundan sonrası sivillerin işidir. Silahlı Kuvvetler görevini yaptı. Sıra sivillerde" diyordu. Dönemin TİSK Başkanı Refik Baydur ise yazdığı "Bizim Çete" kitabında 28 Şubat darbesinde etkisi olan beşli çete olarak bilinen kuruluşlarla darbeye nasıl zemin hazırladıklarını anlatıyor...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp