Top
26/04/2024

Taksim tartışmaları

1 Mayıs, emekçilerin birlik ve dayanışma günüdür. Genel olarak ülkemizin bütün meydanlarında barışçıl gösterilerle kutlanıyor. Ancak azınlıkta olsa bir kesim bu dayanışma gününü tartışmaların olduğu bir güne dönüştürmek istiyor. Tartışmaların odağında Taksim Meydanı'nda kitlesel kutlama talebi var. Elbette her sendika taleplerini ve kararlarını kendileri belirler. Valiliklerde kitlesel kutlama alanlarına dair kararını verir.

1997 yılının 1 Mayıs'ında DİSK'in Taksim meydanında yaptığı mitingde savcılık iddianamesine göre 34 emekçi katledilmişti. Karanlık eller devreye girmiş, emekçilerimiz canlarını kaybetmişti. DİSK kanlı 1 Mayıs'ta yaşanan olaylar nedeniyle, Taksim'in kitlesel kutlamalara açılmasını talep ediyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2009 yılında 1 Mayıs'ı resmi tatil yaptı. 2010 yılında 32 yıl aradan sonra Taksim kitlesel kutlamalara açıldı. Ardından 2011 ve 2012 yıllarında da Taksim'de kitlesel kutlamalar yapıldı. 2013 yılında Taksim ve civarında başlayan inşaat çalışmaları nedeniyle kitlesel kutlamalar için emekçilere başka alanlar gösterdi. Taksim 2013 yılından bugüne kitlesel kutlamalara açık olmamasına rağmen sınırlı sayıda katılımcıyla Taksim anıtına çelenk koymak ve emekçileri anmak mümkün.

Taksim meydanı dışında kutlama yapamayacağını söyleyen DİSK, acaba şimdiye kadar 1 Mayıs'ı sürekli Taksim'de mi anmış? Veriler öyle olmadığını gösteriyor. 12 Eylül darbesinden sonra alanlarda kutlamaların başladığı dönemde Taksim'de kutlamaları yok. 1990'lı yıllardan 2006 yılına kadar sol partilerinde iktidar ortağı dönemler dahil 1 Mayıs'ı İstanbul'un farklı yerlerinde kutluyor DİSK. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olduğu 2007 yılında DİSK, 1 Mayıs'ı Taksim dışında kutlamak olmaz diyor. Danıştay saldırısının yapıldığı, 27 Nisan muhtırasının verildiği bir ortamda yaklaşan 1 Mayıs'ta Taksim gerginliğinin çıkarılması manidar.

1 Mayıs'ı resmi tatil yapan da 32 yıl aradan sonra Taksim'i kitlesel kutlamalara açan da mevcut iktidar olduğunu hatırlatalım. Peki Taksim alanı açıldığında ne oldu? Elbette kaos ve çatışma oldu. İşçi ve memur konfederasyonlarının tamamı 2010 yılında ortak kutlama kararı almışlardı. Her konfederasyon başkanının 5 dakika konuşması üzerinde anlaşılmıştı. Buna rağmen marjinal sol örgütler kürsüyü ele geçirmiş ve sadece DİSK ve KESK temsilcilerinin konuşmasına izin verilmemişti.

Dönemin Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu'nun konuşması kesilerek kürsü işgal edilmişti. Yaşanan arbedede dönemin Memur-Sen Genel Sekreteri Mahmut Kaçar'ın kolu kırılmıştı. Bu olaylardan sonra ülkemizin en fazla üyeye sahip konfederasyonları Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen ülkemizin farklı illerinde 1 Mayıs'ı kutlamaya başladılar. Bu yıl Türk-İş Bursa'da, Hak-İş Kocaeli'de, Memur-Sen Samsun'da, Kamu-Sen ise İzmir'de 1 Mayıs'ı kutlayacaklar.

Marjinal sol örgütler 1 Mayıs'ı çatışma ve kaos ortamı oluşturarak propaganda aracı olarak görüyorlar. Önceki yıllarda da 2010 yılında yaşananlarda bunu ispatlıyor. 1 Mayıs'ta maske takarak terör örgütlerinin propagandasının yapıldığını da gördük. Bugün aynı şekilde marjinal sol örgütlerin 1 Mayıs çağrı metinlerine baktığımızda sanki insanları savaş meydanına çağıran bir dil kullandıklarını görüyoruz. 2024 yılı 1 Mayıs'ına MLKP-, DHKP-C ve PKK medyasının tam destek verdiği de gözden kaçmıyor. O yüzden Taksim'i talep edenler barışçıl gösteriler olacağını düşünse de marjinal sol örgütlerin kaos ve çatışma peşinde olduğu unutulmamalıdır. Zaten 1 Mayıs'ta gördüğümüz çatışma görüntülerinin neredeyse hiçbirinde işçi, memur ve emekçiler yoktur. Çoğu marjinal sol örgütlerin kadrolu eylemcileridir.

Türk solu/sosyalistleri ile emekçiler arasında hep mesafe vardır. Bu mesafenin göstergelerinden biri 1 Mayıslarda Türk solunun/sosyalistlerinin Taksim tartışmalarıdır. Zira 1 Mayıs'ın hangi alanda kutlanacağı emek kesiminin önemli bir bölümünün gündeminde değil. Hatta 2015 yılında terör baronu olan Selahattin Demirtaş, Taksim'in işçiler için Kâbe olduğunu anlamına gelen sözler söyleyerek emekçilerle aralarındaki mesafenin ne kadar uzak olduğunu göstermişti. Emekçilerin hayat pahalılığına yönelik yaşadığı gündelik sorunlarıyla ilgilenmek yerine bu tür ideolojik tutumlar sergilemek mesafeyi daha da açıyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp