Top
29/02/2024

Bizim hikâyemizi kim anlatacak?

Kendi hikâyesini anlatamayanların hikâyesini başkaları anlatıyor. Bizim tarihimizin hem akademyada hem de sinema ve dizilerde nasıl anlatıldığına baktığımızda Batı'nın küresel, Batıcıların da yerel kültürel hegemonyası ile karşı karşıya kalıyoruz. Başkaları anlattığında da hegemonyaları sayesinde söylemlerini hâkim, manipülasyonlara dayalı anlatılarını da hakikatmiş gibi kabul ettirme ve tüm dünyada zihinlere öyle yerleştirme gücüne sahip olduklarını unutmamak gerekiyor.

Bu nedenle Türklerin kendi tarihlerini anlatmaya başlamaları sadece psikolojik ve kültürel bir yeniden üretimin ötesine geçmekte, Türk ve İslam karşıtı hâkim söyleme, hegemonyaya karşı bir meydan okuma anlamını taşımakta. Yani sadece genel anlatıdaki bir boşluk doldurulmuyor hem Batı hem de Türkiye içindeki Batıcıların başta İmparatorluk dönemi olmak üzere Türk tarihi ile ilgili hegemonik kara propagandasına karşı bir mücadele de veriliyor.

Son yıllarda Batı'da Türk tarihi ile veya günümüz Türkiye'si ile ilgili manipülatif sinema filmlerinin ve dizilerin sayısının artması da aslında Türk karşıtlığının daha da sistematik hâle geldiğini gösteriyor. Bunda kuşkusuz Türkiye'nin güçlenmesinin, Batı hegemonyası tarafından bu güçlenmenin daha fazla bir 'tehdit' olarak görülmesinin de payı var.

Geçtiğimiz günlerde bir Hollywood filminde Fatih Sultan Mehmed'in "binlerce insanı kazıklara oturtup öldüren bir katil sultan"mış gibi gösterildiğini görünce ara ara yaptığım bu tartışma tekrar gündemime geldi. Üstelik bırakın tarihte Fatih Sultan Mehmed'in böyle bir şey yapmasını, binlerce Türk sivili kazıklara oturtup katliam yapan Kazıklı Voyvoda Vlad Tepes ile olan mücadelesi de biliniyor. Gerçi sözde "Türk" görünümlü Batıcı yazarların, tarihçilerin, siyasetçilerin Fatih Sultan Mehmed'e ve diğer Türk hakanlarına nasıl iftiralar attıkları hatırlandığında düşmanlığı sadece dışarıdan beklememek gerektiğini de bilmek gerekiyor. Tam da bu konuları gündeme almayı düşünürken TRT'nin Fatih Sultan Mehmed'i anlattığı "Mehmed: Fetihler Sultanı" dizisinin gösterime girmesi bende büyük bir heyecan yarattı.

Millî kültür davamıza böylesine sahip çıkan, kendi hikâyemizi hegemonlara bırakmadan bizim anlatmamız gerektiği inisiyatifiyle hareket eden TRT "Selahaddin" dizisinin ardından Fatih Sultan Mehmed dizisini de hayata geçirerek Türk tarihinin dev bir şahsiyetini daha hem milletimize hem de dünyaya anlatmaya başlıyor.

İlk bölümüyle hem tarihle dizi senaryosunu buluşturabilen başarılı bir senaryo ekibinin (Ozan Bodur Beyefendi'ye tebrikler) hem de yönetmenlikten oyunculuğa kadar baştan aşağı üst düzey bir ekibin varlığını gözler önüne seriyor. Oyuncu kadrosu da dev isimlerden oluşan dizinin yapımcılığını da Eyüp Gökhan Özekin üstleniyor.

Günümüzde sadece İstanbul'un fethi ile ilgili ismi anılan ama ondan da daha önemli olan bir imparatorluk sisteminin kurucusu yönü bulunan Sultan Mehmed ülkemizde bile ne kadar biliniyor? Kadim Türk devlet töresinden gelen birtakım problemleri aşarak, kısa ömürlü Türk devletlerinin yerine altı asırdan fazla sürmüş bir dünya imparatorluğunun ortaya çıkmasında kurduğu hukuki ve idari sistemle büyük payı olduğu ve belki de Türk tarihinin en büyük siyasi lideri olduğu çok da fark edilmiyor. Eski Türk devletlerinden gelen veraset geleneği ile ilgili meseleleri ortada kaldırması ve Türk devletlerinin kronik sorunu olmuş yerleşik-göçebe ikiliğine son verecek süreci yürütmesi, bürokratik ve ekonomi-politik teşkilatlanmayı oluşturmasıyla bu büyük bir sistem kurucusunu anlatmak büyük önem taşıyor.

Türk tarihini dünya medeniyet ve siyaset tarihinin zirvesine çıkaran İmparatorluğumuzun siyasal, bürokratik, hukuki ve stratejik çerçevesini oluşturmuş Sultan Mehmed'i Türk dizi sektörünün geldiği aşama ile popüler bir anlatıyla sunmanın zamanı gelmişti. Kendi hikâyemizi anlatmamızın...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp