Top
29/01/2024

‘Lider'siz liderlik

Tarihin ilk çağlarından beri tarihi liderler yazmıştır. Galip de olsalar mağlup da olsalar tarih onları kaydetmiştir. Zira insan topluluklarını bir arada tutan, herhangi bir insan yığınından ayırıp kolektif bir dayanışmayla, örgütlenmeyle hareket etmesinde pek çok toplumsal bağ ve ilişki biçimi rol oynadığı gibi liderlik de toplumların tarihinde önemli bir role sahiptir.

Modern dönemde de liderler ve liderlik tipleri dönüşmüştür. Bireyleşmenin, demokratikleşmenin ve anayasal düzenlerin hâkim olduğu modern dünya zannedilenin aksine liderliğin önemini ortadan kaldırmamış, halkların doğrudan yönetime müdahale ederek kendi liderlerini kendilerinin seçmesine dolayısıyla liderlik konusunda beklentilerin yüksek kalmasına sebep olmuştur.

Türk milletinin modernleşme sürecinde de her daim liderler belirleyici olmuş, güçlü liderlik toplum tarafından talep edilen bir mevhum olmuştur. Birtakım neoliberal yaklaşımlar yakın geçmişte liderliği önemsizleştirmeye, siyasal ve ideolojik hareketlerdeki liderlerin rolünü küçümsemeye ve hatta itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır. Yönetim kavramı yerine yönetişim kavramını gündeme getirmeleri de "güçlü liderlik" kavramını otoriterlikle özdeşleştirmeye çalışmaları bundan ileri gelmektedir. Fransa'daki Macron da ABD'deki Biden da biraz bu söylemin yüceltmeye çalıştığı figürlerdir.

Türkiye'de geçtiğimiz genel seçimlerde yaşanan tartışmalarda da bunların izleri görülmüştür. Aylar boyu Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorulduğunda "önemli olan lider değil, masa"; "mühim olan aday değil, prensipler" (o da ne demekse) gibi lafların arkasında bu saçma sapan söylemin etkisi de bulunmaktaydı. Adaylık konusunu gündeme getirenlere sanki çok ayıp bir şeyden bahsediyormuş gibi muamele yapanlar günün sonunda adaylık için birbirleriyle kavga etmeye, ağza alınmayacak hakaretler etmeye başlamışlardı.

Neticede de tüm dünyada ve özellikle de Türkiye'de güçlü liderliğin toplumlar tarafından talep edildiği bir ortamda bu liderlik kavramını küçümseyenler seçimleri kaybetti. Yetmedi, Türkiye'yi yönetmeye layık görülmüş ve sonrasında seçimi kaybetmiş cumhurbaşkanı adayı kendi partisinde de tuhaf bir kurultaydan sonra koltuğunu kaybetti.

Sonrasında yaşananlar ise daha enteresandı. Genel başkan seçilen kişinin partinin lideri olduğuna kendisi dahil kimse ikna olamadı. İstanbul Belediye Başkanı'nın maddi gücüyle kazandığı kurultay sonrası belediye başkan adaylarının belirlenmesinde bile o belediye başkanı kadar belirleyici olamayan kişiye ittifak ortakları olan PKK uzantısı dahi "eş başkan" diye hitap etti. Belediye başkanı konuşurken kürsüyü ona bırakmak istemediğini, tüm kamuoyuna esas liderin O olmadığını gözlere sokarcasına ilan etti.

Hem tüm dünyada güçlü liderliğin tekrar popüler hâle geldiği, hem de Türkiye'de Erdoğan liderliği gibi güçlü liderlik modelinin belki de en somut örneğini sergileyen bir rakibin bulunduğu bir dönemde CHP'nin lidersizlik hâli yalnızca cumhuriyetin en eski partisi olan CHP için değil tüm Türk siyaseti için acıklı bir görüntü ortaya koyuyor.

Bu durumda CHP'nin bir siyasi başarı kazanmasının, lidersiz bir partinin büyük bir netice almasının imkânsıza yakın olduğu görülüyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp