Top
16/01/2023

Güçlendirilmiş kaos sistemi ve Türklük

Geçtiğimiz pazartesi de bu köşede yazdığım gibi %0,1'lik bazı muhalif partiler Türk milletinden bulamadıkları desteği küresel sistemden bulmak için bir Türklük tartışması açmışlardı. Hayatları boyu Batı sisteminden ve onun yerli uzantılarından 'aferin' almak için uğraşan bu kişilerin en son PKK kanalında Türk ordusuna hakaret etmiş Tabipler Birliği Başkanı'na şirin görünme çabaları da Türk milletinin gururu Selçuk Bayraktar'a ve millî savunma sanayimize saldırmaları da şaşırtıcı değil.

Şimdi bu 0,1'lik partilerin "anadilde eğitim" tartışması açmalarının da şaşırtıcı olmaması gibi. Aslında "anadilde eğitim" meselesi de Anayasa'dan Türklüğü çıkarma tartışması gibi hem büyük bir tarihsizliğe hem de 'millet' kavramından bihaber olmaya tekabül eden bir cehalete dayanıyor.

Ulus-devletler ve milletlerle ilgili bir takım Batı merkezci ve bir yanı neoliberalizme diğer yanı da post-modernize yaslanan bayat genellemeleri Türkiye'ye ve Türk milletine uyarlamaya çalışan bir varsayım var. Sanki Türk milleti modernleşme döneminde birilerinin aklına birden gelmiş ve birileri tarafından icat edilerek tasarlanmış bir kimlikmiş, Türkiye de yine sonradan inşa edilmiş suni bir devletmiş gibi bir varsayım bu. İşte temel tarih tezi bu olan tarihsiz, kimliksiz self-oryantalistlerin sanki Türkçe yüzyıllardır Üsküp'ten Kerkük'e; Halep'ten Kırım'a, Bakü'den Saraybosna'ya kadar bu coğrafyanın pazarının da devletinin de ilim ve edebiyatının da ortak dili değilmiş de son yüzyılda dayatılan bir yapay dilmiş gibi zannetmeleri normal. Tüm imparatorluk kurmuş milletler gibi Türk milletinin de Türk millî kimliğinin de modern öncesi dönemde etnik kimlikleri veya farklılaşmaları aşan bir ortak kültür ve medeniyet paydasında tarihsel ve toplumsal süreçlerle inşa olduğunun farkında değiller. Bu birileri tasarladığı için böyle olmadı; bin yıllık tarihsel ve toplumsal hikâyemiz doğal yatağında bir nehir gibi bu şekilde aktığı için böyle oldu.

Bir üst kimlik olan Türk milletine mensubiyet, akrabalık, kültürel ve siyasal birliktelik gibi çeşitli yollarla 1000 yıl bağlı olan kardeş etnik grupların etnik dilleri de şüphesiz bir kültürel değer ve zenginliğimizdir. Onların korunması için son 20 yılda yapılanlar da çok önemlidir. 12 Eylül gibi antidemokratik travmaların mirası olan yasakların kaldırılması da mühimdir. Mesela anadilin öğreniminin seçmeli derslerle sağlanması bu bakımdan değerlendirilmelidir. Lâkin henüz daha anadilin öğretimi ile anadilde eğitimi kavramsal olarak birbirinden ayırabilecek derinlikten yoksun insanların etnik dillerin öğretilmesini değil de ondan farklı bir şekilde aynı ülkede iki farklı dille tüm derslerin verilmesini isteyerek aslında aynı topraklarda iki yabancı halk yaratmak istedikleri de ortadadır.

Mesela İstanbul'da aynı okul binasında birbirinin dilini anlayamayacak hâle getirilmiş çocukların birbirinden yabancılaştırılmasının, 1000 yıllık tarihsel toplumsal hikâyeye ve kardeşlik hukukuna atılmış bir dinamit olacağı gibi istihdamdan hukuka, devlet işlerinden kültür hayatına birlikte yaşamı sürdürmenin imkânsızlaşacağı ucube bir durum yaratacağı açıktır.

Bizim Kürt kardeşlerimizin dillerini, kültürlerini korumak, elbette, alt kimlikleri ne olursa olsun, tüm Türk milletini oluşturan herkes için mühimdir; mevcut seçmeli derslerin ve kursların geliştirilmesi de bu bakımdan önemlidir. Lâkin farklı dillerde matematik, edebiyat, fizik, kimya, tarih derslerini öğrenip; Türkçeyi de bizim çocuklarımıza bir 'yabancı dil' olarak öğretmek isteyen irade bu topraklardan Kürt kardeşlerimizi tecrit etmek istemekte; birtakım emperyalist projelerin sözcüsü olmakta ve ayrıca Güney Afrika'daki gibi ırk temelli bir apartheid sistemi önermektedir. Kafaları ırk ve etniste temelli çalışan bu kafanın Türkiye'yi bir ırk ve etnisiteler federasyonu sanması; bütün vizyonlarının bununla sınırla olması şaşırtıcı değildir.

Kürt kardeşlerimizin iş hayatına katılımlarından, bilimsel ve akademik hayattaki varlıklarına; eşit vatandaş olarak hayatlarını her alanda eşit fırsatlarla sürdürmelerine kadar tüm haklarına karşı bir durum yaratacak bu ırk temelli anlayışı savunanların Batılı emperyalistlere şirin görünmek adına tüm Türkiye'ye karşı bir pozisyon aldıkları gibi bizim Kürt kardeşlerimize karşı da bir pozisyon aldıklarını göstermektedir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp