Top
14/12/2023

İslam Dünyası'nın sessizliği

İsrail haftalardır Gazze'de gözlerimizin önünde büyük bir katliam yapıyor. Bu katliamı tüm dünya seyrederken başta ABD olmak üzere pek çok Batılı devlet de İsrail'e destek veriyor. Öyle bir destek ki uçak gemilerinden silah ve para yardımlarına kadar giden tam teşekküllü bir destek... Bu katliamı durdurmak için Batılı devletlerin veto yetkisine sahip olduğu Birleşmiş Milletler gibi ulus-ötesi yapılanmalardan İsrail'e yönelik bir yaptırım gelmediği gibi dişe dokunur bir tepki de uzun süre gelmedi. Öte yandan Batı ülkelerinde yaygın eylemlerin, boykotların yapılması (katılımcıların çoğunluğunu göçmen kökenli Müslüman nüfus oluştursa da) belli oranda hükûmetler üzerinde hissedilen bir baskıya dönüştü.

Peki, tüm bunlar olurken İslam Dünyası ne yapıyordu?

Türkiye, Katar ve bir iki devlet hariç tüm İslam Dünyası olan biteni sessizce izliyordu. Müslümanlarla ve dünyanın çeşitli yerlerindeki insanlara yapılan her türlü zulümde olduğu gibi Filistin'de yaşanan katliamlara karşı da dimdik durup mücadele veren Türkiye'yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yalnız bırakan İslam Dünyası yine bir teslimiyetçiliğe büründü.

Daha kötüsü bazı körfez ülkelerinin hem Müslüman Kardeşler hareketinin devamı olarak gördükleri hem de İran bağlantısından ötürü Hamas'ın Gazze'de bitirilmesinden memnun oldukları, bu nedenle İsrail'in katliamlarına zımni bir biçimde desteklediği de konuşuldu.

Sürekli olarak İsrail'e karşı tehditler savuran, İsrail'i yok etmekle bile tehdit eden İran ve başta Hizbullah, Esad Rejimi, Haşdi Şabi gibi İran uzantılarının tam da İsrail'in bu katliamları sırasında ortadan nasıl toz olduğu da görüldü.

Yani geçmişte ne Nasır'ın İsrail'le iki kere savaşı göze aldığı o güçlü iradesini ne Enver Sedat'ın İsrail'i savaşta yenmesini sağlayacak o cesaretini ne de Kral Faysal'ın sadece bir Siyonist Mescid-i Aksa'yı yaktı diye İsrail'e destek veren Batı ülkelerine büyük bir petrol ambargosu uygulayacak o inancını görebildik. Bunları bırakın, sembolik tepkiler, diplomatik adımlar bile göremedik.

Bu arada göremediğimiz başka biri daha vardı. Sahi sürecin başından itibaren Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı gören var mı? En son 7 Ekim'den hemen sonra "Ben buraya bir insan olarak değil bir Yahudi olarak geldim" diyen ABD Dışişleri Bakanı'na emlak tavsiyesi verirken görülen Mahmud Abbas'ı tarih nasıl hatırlayacak? Kendi halkının yüzüne bakmaya utanmayan Abbas ahirette Yaser Arafat'ın yüzüne nasıl bakacak?

Şimdi artık ABD Başkanı Biden'ın İsrail'in durması gerektiğine dair açıklamalarıyla katliamcı İsrail'in Batı için yavaş yavaş taşınması ağır bir yüke dönüştüğü görülüyor. Vaziyetin hem bir ekonomik faturaya hem artan gösterilerle bir toplumsal faturaya hem de Batı ve ABD imajı bakımından bir sembolik faturaya dönüştüğü görülüyor. Dahası Hamas'ın direnişinin de İsrail'e bedel ödettiği ve zorladığı da görülüyor.

Yani rüzgâr İsrail aleyhine dönmeye başlamış durumda ve belli ki bir süre sonra İsrail'e "dur" denilecek.

Peki, o kadar zaman o kadar bebek, çocuk, kadın ölürken İsrail'i durduracak olanın İslam Dünyası değil de Batı olması; Batı'nın da kendi imajı ve çıkarları için İsrail'i ancak binlerce kişi katledildikten sonra durdurmak zorunda kalmasından İslam Dünyası, bilhassa da Arap Rejimleri utanmayacak mı?

Bırakın İsrail'i durdurmayı, Müslüman Arap çocukları Filistin'de göz göre göre katledilirken katilleri engellemeye dair bir teşebbüste bile bulunmamayı, soykırım karşısında bir duruş sergilemekten kaçınmayı Arap Rejimleri kendi halklarına, çocuklarına nasıl açıklayacak? Kendi rejimlerini bundan sonra hangi toplumsal ve siyasal meşruiyet üzerinde devam ettirecekler?

Tarih sizi unutmayacak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp