Top
12/01/2023

Diyarbakır annelerini görmezden gelmek için kimden talimat aldınız?

Yıl 2014. Suriye'de DEAŞ PKK-YPG'nin işgal ettiği bölgelerin üzerine salınmış, PKK'nın DEAŞ'la mücadele eden bir örgüt olarak meşruiyet kazanması gibi bir proje yürürlüğe girmişti. Zaten tıpkı PKK gibi DEAŞ denilen taşeron terör örgütü de küresel sistem tarafından icat edilmişti. Üstelik bu gerçek sonrasında dönemin ABD Başkanı Trump tarafından da ifşa edilmişti.

Tam bu dönemde dünyada sistematik bir PKK övgüsü başlamış, medyadan modaya ve Hollywood'a kadar tüm aparatlar devreye sokulmuştu. O kadar ki alakasız bir şekilde aktrislerin eline HDP Eş Başkanı'nın yazdığı paçavralar bile tutuşturulup poz verdiriliyordu.

Dahası da oldu. Yine alakasız bir şekilde moda dergileri bile devreye sokuldu. Fransız moda dergileri PKK'nın kadın teröristlerinin fotoğraflarını kapaklarına bile bastılar. Bazı meşhur hazır giyim firmaları terörist kıyafetlerinden "ilham aldığını" söylediği giysileri piyasaya bile sürdü.

Sanki dünyanın en çok kadın katleden terör örgütü PKK değilmiş gibi; kadın öğretmenleri, doktorları, işçileri öldüren PKK değilmiş gibi kadın hakları ve özgürlüğü temalı bir pazarlama kampanyası vardı.

Bu sadece Batı'da da değildi. Türkiye'deki mandacılar da çoğu muhalif televizyoncu, gazeteci veya ünlü güruhu da bu PR'ın parçası olmuşlardı. ABD PKK'ya yalnızca binlerce TIR silah göndermiyor aynı zamanda da tüm yumuşak güç unsurlarını PKK için seferber ediyordu.

İşte PKK'nın kadın hakları ve özgürlüğü zemininde yapılan tüm o pazarlama ve reklam kampanyaları bir hadise ile çöktü. PKK uzantısının milletvekilleri, il ve ilçe başkanlıkları kanalıyla kaçırdığı çocukların anneleri bizzat o uzantının karşısında hem de kendisini en güçlü hissettikleri Diyarbakır'daki il başkanlığı binasının önünde eyleme başladılar. Önce bir anne sonra da diğerleri... Tabii bu aynı zamanda Türk Devletinin terörün nasıl belini kırdığını da gösteriyordu. Zira PKK daha öncesinde bölgede farklı siyasal ve toplumsal hareketleri cinayetlerle bastırmış ve bir korku imparatorluğu kurmuştu.

Bir kadın hareketinin PKK'ya meydan okuması tarihi bir gelişmeydi. O annelerin mücadelesi 1200 günden fazla süredir devam ediyor...

PKK'ya ve onun uzantısına karşı annelerin verdiği mücadeleyi savunan milliyetçi-muhafazakâr-demokrat kesimlerden bu eyleme destek gelirken birbirinden farklı muhalif gruplardan ise 1200 gündür gık çıkmıyor. Muhalif partiler ittifak yaptıkları HDP'nin korkusundan sesini çıkaramıyor, annelere destek vermiyor; ziyaretler, halaylar, kahvaltılar ise terör örgütü uzantısıyla birlikte yapılıyor.

Sadece muhalif siyasetçiler değil, Türkiye'nin kültürel, akademik, entelektüel aktörlerinin ve ünlülerinin de destekleri çok fazla görülmüyor. En saçma sapan konularda bile kıyameti koparan şarkıcı-oyuncu-komedyen-manken tayfası da üç maymunu oynuyor.

Bunda PKK'ya karşı çıkıp Diyarbakır annelerine destek verdiklerinde reklam ve oyunculuk ajanslarının, muhalif belediyelerin, büyük sermayenin, medyanın ve daha önemlisi kendi mandacı sosyal çevrelerinin tepkilerinden çekinip para musluklarının kesileceğini düşünenler çoğunlukta.

Önemli bir kısmı ise Türkiye'nin kültürel hegemonyasına paralel olarak zaten Türk ve İslam karşıtlığında PKK ile paralel noktaya düştükleri için umursamıyor, tersine PKK'ya sempatiyle bakıyor.

Kadınların direnişine sözde feministlerden de destek gelmiyor. Onlar PKK uzantısıyla birlikte eylem yapmayı tercih ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Nevşehir'de Prof. Dr. Adem Palabıyık koordinatörlüğünde, Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz ve Medya Platformu'nun ev sahipliğinde düzenlenen 1. Evlat Nöbeti Kongresi'nde de bu durum gündemdeydi.

Kongreye Hülya Koçyiğit, Ahmet Yenilmez gibi sanatçıların katılımı değerliydi. Lâkin davet edilen bazı sanatçı, yazar veya medya yorumcularının daveti reddettiği, Diyarbakır annelerinin yanında olmak istemediklerini ifade etmeleri yukarıdaki durumu gösteriyordu.

PKK ile mücadele sadece askerin veya polisin yapacağı bir şey değildir. PKK'nın kültürel, akademik, ideolojik ve siyasi uzantılarıyla da mücadele etmek Türkiye'nin akademisyenine de sanatçısına da gazetecisine de düşen bir vazifedir. Bu vazife bir bağımsızlık ve demokrasi vazifesidir.

Vazifesini yapanlara selam olsun.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp