Top
11/03/2024

Fatih Erbakan, CHP'ye kazandırarak rüştünü mü ispatlayacak?

Güçlü babaların çocukları için hayat hep bir test niteliği taşır. Babalarıyla kıyas edilmekten kurtulamazlar. Sürekli teste tabi tutulurlar. Ve ister istemez kendilerini devamlı ispatlama baskısı altında hissederler.

Rahmetli Erbakan güçlü bir siyasi kişilikti. 70'ler, 80'ler ve 90'lar Türkiye'sinde adından söz ettirebilmiş, üstelik adını tarihe yazdıracak rolleri üstlenebilmişti.

Her ne kadar etrafı tekinsiz isimlerle dolu olsa da Türkiye için büyük hizmetlerde bulunmayı başarmıştı.

Ne var ki, Erbakan'ın en son kurduğu siyasi parti, tekinsiz insanların elinde yıllarca karşısında durduğu CHP'ye koltuk değneği olduğu için binde sıfırları görecek seviyelere kadar düştü.

Oğlu Fatih Erbakan'ın gönlü buna razı gelmediği için olacak, babasının adıyla özdeşleşen Refah Partisi'ni yeniden kurarak siyaset sahnesine çıktığına şahit olduk.

Fatih Erbakan kolları sıvayarak, babasının mirasını CHP ve 28 Şubatçılara peşkeş çeken Temel Karamollaoğlu'nun başında olduğu Saadet Partisi'yle, Milli Görüş'ü sömüren diğer siyasi aktörlere karşı tavır aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine teveccüh göstererek, Fatih Erbakan'ı da "Cumhur ittifakı"na dahil edip milletin karşısına çıkardı. Bu samimi destek Fatih Erbakan'ın YRP'sine karşı millette bir teveccüh oluşmasını da beraberinde getirdi.

YRP'nin aldığı yüzde 2,8'lik oy, Fatih Erbakan'ın zafer sarhoşluğuna kapılmasına yetmiş olacak ki, etrafını kuşatan teksinsiz insanların da aklına uyarak bu kez 31 Mart seçimlerinde Erdoğan'ın karşısına geçti.

Erbakan, buna bahane olarak da İstanbul'da iki tane ilçe belediyesini AK Parti'nin kendilerine vermemesini gerekçe gösterdi.

Bir siyasetçi için, dolayısıyla Fatih Erbakan için de aslında bu utanç verici bir pazarlık biçimiydi. Rahmetli Erbakan, oğlunun başka bir partiden bir iki ilçe belediyesi dilendiğini görse herhalde başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi şok olur ve çok üzülürdü.

Buna rağmen Fatih Erbakan'ın seçimlere istediği biçimde girmeye hakkı olduğunun altını çizelim.

Burada tek sorun, Fatih Erbakan'ın bütün seçim taktiğini Erdoğan'a, dolayısıyla dindarlara kaybettirme ve CHP'ye kazandırma üzerine kurması. Kendisinin kazanacağı her yerde şüphesiz seçime girebilir, bunun için CHP'yle bile ittifak yapabilir, bunda bir beis göremiyorum. Ancak partisinin gücünü dindarlara kaybettirip CHP'ye kazandırmak için seferber ettiğinde eleştirilmeyi sonuna kadar hak eder.

Dindarlara düşmanlık üzerine varlık bulan, kurulan CHP ve müzahir medyasının, yazar ve aydın kesiminin övgülerine mazhar olmak babasının gölgesinde kalan Fatih Erbakan'ın -bugüne kadar eksikliğini derinden hissettiği- duygularına iyi gelebilir; fakat bu, Erbakan'ı bir yerlere taşımaz. Temel Karamollaoğlu, Davutoğlu ve Babacan'ı bir yere taşımadığı gibi.

Erdoğan'a kaybettirmek için CHP'nin, hatta DEM'in kuyruğuna takılmak Fatih Erbakan'ın partisine de kendisine de hiçbir şey kazandırmaz. Rüştünü ispatlamak istiyorsa kendisinin, partisinin kazanacağı savaşa girer; dindarlara kaybettirerek, CHP ve DEM'e kazandırarak rüşt ispatı olmaz. Üstelik evdeki hesabı çarşıya da uymayacak; Dimyat'a pirince giderken eldeki pirinçten de olacak. Geriye rüştünü ispat etmek için çıktığı yolda bir utançtan gayrı elde bir şey kalmayacak. Erbakan Hoca'ya yazık değil mi?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp