Top
01/03/2024

“Çözüm süreci” seçimden sonra mı?

HDP/DEM'in önde gelen yöneticilerine ne zaman mikrofon uzatılsa çözüm sürecinden bahsetmeye başlıyorlar; bu yöndeki beklentilerini her fırsatta dile getiriyorlar.

DEM'in kıdemli isimlerinden Ahmet Türk, geçen hafta "Kürt meselesini Kılıçdaroğlu çözemez, Erdoğan çözer" sözleriyle CHP'nin de hayli tepkisini çekti.

Ahmet Türk'ün bu sözleri üzerine tekrar "DEM, AK Parti'yle mi görüşüyor" iddiaları gündeme getirildi.

Bu arada CHP ve müzahir medyası da DEM'lileri gördükleri her yerde "AK Parti'yle pazarlık mı yapıyorsunuz" diye sıkıştırmaya başladı.

DEM ile "kent uzlaşısı" adı altında seçim işbirliği yapan CHP neden endişe ediyor, belli değil. DEM'in "ikili oynamasından" korkuyor herhalde.

DEM'in İBB adayı ve partinin en etkili ismi Meral Danış Beştaş ise Cansu Çamlıbel ile yaptığı söyleşide 31 Mart sonrası için AK Parti ile "çözüm süreci" kapsamında görüşmeye hazır olduklarını belirtti. Beştaş "Seçim sonrasında diyelim ki böyle bir ortam oluştu, tabii ki varız çözüme. İktidar tarafından böyle bir adım atılırsa tabii ki görüşürüz. Meselenin artık konuşarak ve diyalogla çözüm yoluna girmesi noktasında irade koyuyoruz. Zaten 2013'te de meseleye aynı şekilde yaklaşmıştık" dedi.

Beştaş'ın CHP'ye yönelik eleştirileri de hayli sertti: "CHP'de Kürt meselesine yaklaşımda ve dilde en azından sorunları gören ve çözüm önerilerini ifade eden bir değişim gördüğümü söyleyemem. Birçok önemli şehirde CHP bize düşmanlık yapan siyasetçileri yeniden aday yaptı. Bu tercihler Genel Merkez'de bir yaklaşım ortaya koyuyor."

Özgür Özel'in TBMM'deki basın toplantısında DEM'in 1 Nisan sonrası için AK Parti'yle görüşme hazırlıkları yaptığını ifade etmesi de dikkat çekiciydi.

Özgür Özel'in sözleri şöyleydi: "DEM Parti'nin izlediği stratejide kendi sözcüleri, milletvekillerinden okuduğumuz AK Parti ile 1 Nisan sonrasına yönelik, yani kayyum atama meselesi başta olmak üzere, çeşitli görüşmeler yapılıyor."

"Çözüm süreci"yle ilgili söylenecek en gerçekçi söz herhalde "aynı nehirde iki defa yıkanılmaz" şeklinde olur.

"Çözüm süreci" buzdolabına kaldırıldıktan günümüze 11-12 yıl geçti. Türkiye çok değişti. Bölge ve dünya değişti. Geriye takılıp kalmanın anlamı yok; aynı şartları bulamazsınız.

Ayrıca Erdoğan ucuz pazarlıklar yapacak bir lider değil. Şantajla, tehditle yaklaşılacak biri hiç değil. Ne PKK ne FETÖ terörüne pabuç bıraktı bugüne kadar. Bunu görmek için son 15 yıla bakmak yeterli.

Fakat yeni dünya koşulları -her devleti olduğu gibi- Türkiye'yi de siyasal ve toplumsal birliğini daha da güçlendirmeye zorluyor. Bölücülüğü, ayrılıkçılığı izole edip demokratik birliği sağlamayı gerekli kılıyor. Türkiye yeni yüzyılını inşa ederken güçlü bir orduya olduğu kadar etkili yumuşak bir güce de büyük ihtiyaç duyuyor. İkisi birlikte yürümek zorunda; atlanılmaması gereken nokta burası.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp