İçişleri Bakanı, neredeyse her gün bir çetenin çökertildiği bilgisini paylaşıyor sosyal medya hesabından.

İstanbul'da bir başsavcı, adliyede dönen fırıldakları, rüşvet çarkını, yargıdaki çürümüşlüğü anlatan ihbar mektubu yazıyor HSK'ya.

Türk futbolunun 'imparator'u ve bir devre damga vurmuş öğrencilerinin adı fon dolandırıcılığı davasına karışıyor. Vergi kaçıran topçuların, parayı kurtarmak için bir de devletlü kapıları aşındırdığı öğreniliyor. Milyonlarca doları daha fazla kazanç için düzenbaz bankacıya el altından teslim eden ünlü futbolcu "Bu benim servetin altıda biri. Tek üzüldüğüm şey kimsenin arayıp geçmiş olsun dememesi" diyerek üste çıkmaya kalkıyor. 2,7 milyon lirasını kaptıran iş adamının avukatı "Müvekkilim aslında muhafazakârdır, hiç faiz getirili hesabı yoktu" diye savunma yapıyor.

Seçiller, Enginler, Dilanlar, Tayyarlar, kara para aklayanlar, bahis çeteleriyle vurgun yapanlar, orasını burasını açıp saçanlar... Haber bültenleri fenomenlerin rezilliklerinden geçilmiyor.

Kürsülerden, meydanlardan namuslu siyaset edebiyatı yapıp iktidar partisini hedef alanlar daha kendi içlerindeki kayıp milyonların hesabını veremiyor. "Liyakatsizlik ve kayırmacılık, gençlerin ülkeye dair umutlarını yok ediyor" diyen muhalefet liderinin, partisini oğluna teslim ettiği ortaya çıkıyor. Ahlaksızlıkları ayyuka çıkmış kimi adamların milyonları bastırıp milletvekili listesine girdiği belirleniyor.

Polisler rüşvetten gözaltına alınıyor. Nikâh memurlarının para karşılığı yabancılara nikâh kıydığı tespit ediliyor... Daha neler neler. Ve biliyoruz ki bu, göremediklerimizin, bilemediklerimizin milyonda biri bile değil.

Bunlar toplum için bir gösterge midir, testi içindekini mi sızdırıyor bilmiyorum. Ama haberlere bakılırsa çürümüşlük almış başını gidiyor.

Dolandırıcılık, yolsuzluk, usulsüzlük yadırganmıyor, nepotizm tavan yapmış, tamahkârlık sıradanlaşmış, ahlâksızlık, arsızlık, yüzsüzlük örnek gösterilir olmuş, helali-haramı ayırt eden azalıyor. Böyle bir toplum iflah olur mu?

İsrafa bak!

Partisindeki akçeli işleri ifşa ettiği gerekçesiyle "kesin ihraç” istemiyle disipline sevk edilen İyi Partili Ümit Dikbayır, geçen Saymaz'a açıklama yaparken "Ankara, İstanbul belediyeleri Millet İttifakı’nda olmasa 29 Ekim böyle kutlanabilir miydi?" dedi.

Peki, İBB'nin Cumhuriyet kutlamaları için kaç lira harcadığını biliyor musunuz? Söyleyeyim 553 milyon lira... Evet yanlış duymadınız yarım milyar lira. Ankara'yı bilmiyoruz. Bir yanda partideki israftan bahsediyor diğer yandan israfı alkışlıyor. Bu ne yaman çelişki!

Besleme hain

Dünyanın en karanlık siyasetçilerinden ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, 100 yaşında öldü. Yahudi kökenli Kissinger'ın şöyle dediği söylenir: "Biz ülkemizdeki vatan hainlerini öldürürüz. Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini ise bulup besleriz. Hepsini birer kahramana dönüştürüp önemli adamlar hâline getirir ve kendi hesabımıza çalıştırırız. İşte ABD'nin gücünün sırrı budur."

Kissinger'ın Kıbrıs Planı

Henry Kissinger, siyasetteki kariyerini kazanca tahvil eden bir isimdi. Gazeteciler onunla konuşmak için danışmanlık şirketine binlerce dolar vermek durumunda kalıyordu. Vaktinde Mehmet Ali Birand da Kissinger'ın kapısını çalar. Birand, Ahmet Ertegün'ü aracı yaparak ulaştığı Kissenger'a mülakat sırasında Kıbrıs'ı sorar.

Kissenger şunu anlatır: "Müzakereler sırasında Makarios'a 'Türkler aldıkları toprağın yüzde 25'ini sana versin, sen de barış anlaşması imzala. Daha fazla ısrar etme ve iki bölgeli, iki toplumlu Kıbrıs'ı kabul et' dedim. 'Ben kabul ederim ancak, Rauf o kadar toprağı bana vermeye razı olmaz' cevabını verdi. 'Rauf'u sen bana bırak. Ben Türklerle anlaşıp, kabul ettiririm. Yeter ki sen razı ol' dedim. Zamana ihtiyaç olduğunu söyleyerek kalkıp gitti. Sanırım aklı yatmıştı. Bir de Atina ile konuşup kendini garantiye almak istiyordu. Ama öldü!"

"Kissinger Planı" uygulansaydı, Kıbrıs'ın dörtte biri Türklerde, dörtte üçü Rumlarda olacaktı. Ama olmadı. Sonra malum "Annan Planı" uygulamaya sokulmak istendi. O da olmadı.