Top
Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil

yozdil@hurriyet.com.tr

10/01/2023

Çelenk

Yarbay Ali Tatar'ın cenazesine gelmedi.

Albay Murat Özenalp'in cenazesinde yoktu.

Tuğamiral Cem Aziz Çakmak'ın cenazesine çelenk bile göndermedi.

Aradan az geçti…

Çetin Altan öldü.

Derhal taziye mesajı hazırlattı.

Asrın iftirasını manşet yapan, bu memleketin Atatürkçü yurtsever kahraman subaylarını “cami bombalayan, halka ateş açan, dinsiz katiller sürüsü, fuhuşçu casuslar” şeklinde sunan The Taraf gazetesinin kurucusu, genel yayın yönetmeni, başyazarı Ahmet Altan'a gönderdi, “değerli babanızın sonsuz yolculuğa uğurlanışını büyük üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım, duyduğunuz acıyı yürekten paylaşıyor, size sabır ve başsağlığı diliyorum” dedi.

Aradan az geçti…

Hasan Karakaya öldü.

Genelkurmay başkanlarına “gizli yahudi” diyen, Atatürk'e kin kusan, karşıdevrimci gazetenin yayın yönetmeniydi, başyazarıydı, Akp politikalarına karşı çıkan insanlara “pezevenkler, kaltaklar, orospular, köpek oğlu köpekler, kitapsızlar” diyen gazeteciydi.

Derhal taziye mesajı hazırlattı.

Atatürk düşmanı, köktendinci gazeteye telefon açtırdı.

“Haksızlığa karşı en zor zamanlarda konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan asla taviz vermemiştir, Türk gazeteciliği açısından yeri doldurulmayacak bir boşluk oluşmuştur” denilmesini sağladı, “genelkurmay başkanlığı adına başsağlığı” diledi.

Aradan az geçti…

Nuri Pakdil hastalandı.

Atatürk'e “firavun” diyen, 29 Ekim 1923'ü, yani cumhuriyet ilan edilmesini “değerlerimizden kopma dönemi” olarak nitelendiren, sanki biz Türkler budistmişiz gibi “ne mutlu Türküm diyene” demeyip “ne mutlu müslümanım diyene” diyen, Türk kimliğiyle müslüman kimliğini karşıt kavramlarmış gibi gösteren dinci yazardı.

Koşa koşa evine ziyarete gitti.

Nuri Pakdil'i çocukluğundan beri okuduğunu filan anlattı.

Arada az geçti…

Mehtap Yılmaz hastalandı.

“Atatürk'ün kız çocuklarına alkol içirerek, ırzına geçtiğini” söyleyen, “Atatürk'ün manevi kızıyla yattığını” söyleyen, Fethullah Gülen'i eleştirenlerin “psikopatik düşmanlar” olduğunu söyleyen, kumpas tetikçisi bavulcu gazeteci Mehmet Baransu'nun “ruhu iyi bir insan” olduğunu söyleyen gazeteciydi, köktendinci gazetenin yazarıydı.

Derhal hastaneye gitti.

Geçmiş olsun ziyaretinde bulundu.

Bu ziyaret medyada haber olunca, eleştirilince, Mehtap Yılmaz eleştirenler hakkında yazdı, “kuyruğuna bastıklarım” dedi, “rögar fareleri” dedi, “kurbağalar gibi vıraklıyorlar” dedi, “kuçu kuçular” dedi, “havlıyorlar” dedi, “enik ciyaklaması” dedi, “boyunları tasmalılar” dedi, “sokak köpekleri” dedi, “habis Chp'liler” dedi.

Aradan az geçti…

Anayasal hakları çiğnenerek, düşman esirlerine bile reva görülmeyen bir muameleyle, demans hastası olduğu halde, artık nerede bulunduğunu idrak edemez olduğu halde, kaburgası kırık vaziyette hapiste tutulan, 85 yaşındaki korgeneral Vural Avar, demir parmaklıklar arkasında son nefesini verdi.

Bizimki cenazeye gelmedi.

Çelenk bile göndermedi.

Taziye telefonu bile açmadı.

Aradan az geçti…

Adalarımızı işgal eden Yunanistan'ın milli savunma bakanı Nikolaos Panagiotopoulos'un 81 yaşındaki annesi vefat etti.

Bizimki derhal taziye telefonu açtı.

“Sevgili Niko, sana ve ailene başsağlığı diliyorum, annen nur içinde yatsın” dedi.

Cenaze törenine çelenk gönderdi.

Hulusi beyle gezmeye bile gitmem dediğim için, beş ay hapis cezasına çarptırılmıştım.

Aradan az geçti…

Şöyle bir düşünüyorum da, iyi ki gitmemişim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları