Top
Yekta Güngör Özden

Yekta Güngör Özden

yektagozden@sozcum.com

31/03/2016

Neler oluyor…

Yakınlarımızla görüşmelerimizde ve söyleşi (sohbet)lerimizde ülke sorunlarını tartışırken birbirimize sorarak almaya çalıştığımız sonuçlardan önce “Neler oluyor?” diyerek söze girişildiğinde “Neler olmuyor ki..” karşılığı öne çıkıyor, çoğunluk alıyor.
Çelişkiler, aykırılıklar, bozukluklar her alanda ve her konuda birbirine eklenip sorunlar zincirini oluşturuyor. Yalnız siyasal alandakileri ele alsak sıralayıp saymaya sayfalar yetmez. Sağlık, ekonomi, kentleşme, bilim, eğitim, hukuk, yargı, spor, sanat, ulaşım, trafik, tarım, sanayi, ticaret, yerleşim, hayvancılık, orman, kıyı, güvenlik, ilâç, yapım, yol, köprü vd. hepsinde çağın gerekleriyle bağdaşmayan olumsuzluklar yaşamı derinden etkilemektedir. Yönetimin işlem ve eylemleri, yanlı ve amaçlı uygulamaları kişisel ve toplumsal tepkilere neden olacak boyutlara varmıştır. Yurttaşların yakınmaları, haksızlık ve hukuksuzluklar için yargı yerlerini doldurmaları bugüne kadar erişilmeyen çizgidedir. Sorunlardaki artış ve çözümlenememe gerçeği, duygu ve düşünce yaralarına neden olmaktadır.

KİMİLERİ

Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana Cumhurbaşkanlığı bugünkü kadar tartışma konusu olmamış, cumhurbaşkanları bu ölçüde eleştirilmemiş, olumsuz yaklaşımlar asla bu derecede görülmemişti Günümüzdeki olumsuz tepkilerin sayısı, geçen 11 cumhurbaşkanına yönelik olanların toplamından fazladır. Günümüz cumhurbaşkanı durumun sorumlusudur. RTE bey Amerika'da “Rıza Bey” ile ilgili bir şeyler yapabilecek mi?
Yasama organına yönelik eleştiriler de böyledir. Dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin Meclis'te bekleyen dosya sayısı da böyledir. Yargı organlarındaki dosyalara yer bulmak güçleşmiştir. Özellikle icra dosyalarına… Gereksiz gizli duruşma, ilgisiz katılma kararları, hukuksuzluk yansımaları ile yargıya baskı, etkileme, ölçüyü iyice kaçırdı, yetmedi medyaya baskıyla birlikte yoğunlaştı. Atatürk adlarının kaldırılması caddelerden okullara uzandı.
Üniversitelerde akademisyenlere ilişkin soruşturma, gözaltı ve tutuklamalar 1960'taki “147'ler olayı”nı aratacak düzeydedir. Bilimsel bakımsızlık düşlerde kaldı.
Çanakkale'deki 18 Mart ile Şehitleri Anma ve Devlet Övünç Madalyası Töreni'ne Anadolu Ajansı ile TRT dışındaki basın kuruluşlarının alınmamasına ilişkin akreditasyon uygulaması, partizanlığın ve yandaşlığın günümüzdeki durumunun ibretlik kanıtlarından biridir.
Bizim yöneticilerimiz ve yandaşları siyaset yapmaktan iş yapmaya zaman bulamıyorlar. Yaptıkları siyaset de gerçek siyaset değildir. Sokrates'in dediği gibi “Siyaset ahlâkı bozar” gerçeğinin yanında siyaset adaleti de, ekonomiyi de, bilimi de, sanatı da, sporu da, çok şeyi bozuyor. Yalnızca siyasetin diline bakmak bu bozuklukları ve etkilediklerini saptamaya yetiyor, dış ilişkilerdeki karmaşa sürüyor.

DAHA NELER

Haremin okul olduğu savı tartışılıyor. “90 yıllık enkaz” sözü düzeltilmeye çalışılırken bunun “Darbelerle ilgili olduğu” söyleniyor. O zaman neden 90 yıl? Demek ki cumhuriyetin kurulması ve bu olguya götüren Ulusal Kurtuluş Savaşı da darbe sayılıyor. Düzeltmeye çalışırken kusuru yoğunlaştırıp pekiştiriyorlar.
Aydın'da imam hatip okullarındaki kız ve erkek öğrencilerin ayrı binalarda bulunmasına çalışılıyor. Medyada iktidar korkusuyla kimi proğramlar kaldırılıyor, kimi yazarlar işten çıkarılıyor. İktidar, eski ortağına üyelikle suçladığı görevlileri yargıya veriyor. Heykelinin dikilmesinden sonra Said-i Kürdi adına imam hatip okulu açılıyor.
Hukuk devleti sözleri ve savunmalarının gerçekle ilgisi yok. Yükseköğretim kurumlarında sıkmabaş (türban) yasağına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmıyor. Anayasa tanınmıyor. Öte yandan 4-8 yaşındaki kız çocukları sıkmabaşa sokuluyor. İntihara sürükleyen tâciz olayları artıyor.
MİT Müsteşarı da AKP milletvekili adaylığı için ayrılıp seçime girmeden yeniden müsteşarlığa atanmakla iktidar bağı belirginleşmişti. Eski filmler yeniden gösterilirken oyun aynı, oyuncu aynı iken elindeki rakı kadehi kola bardağına dönüştürülüyor. Oynanmayan bir şey kalmadı.
Ne demeli? Neler olmuyor ki.. Neler olmaz ki.. Hele “Teröre, ölümlere alışmalıyız” sözündeki düşüklük ve saçmalık.. Şehitler her gün artıyor, analar daha çok ağlıyor, iktidar hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi geziyle, sözle, muhalefete çatmakla zaman dolduruyor. Hepimize yazık oluyor…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları