Top
Yekta Güngör Özden

Yekta Güngör Özden

yektagozden@sozcum.com

18/04/2016

Toplumsal barış

Eşsiz önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK'ün “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” özdeyişinin anlamına yaraşır tutum ve davranışlar yerine, soy ve inanç bağını öne alarak “yurt ve yurttaşlık” kavramlarına aykırı girişim ve kalkışmalarla kıyılan toplumsal barış, siyasal ayrımcılıklarla, giderek unutulmaktadır. Siyasal partilerin bu konuda gereken özeni gösterdiklerini savunmak güçtür. Ulusal dayanışmanın yaşamsal değerini bilincine yerleştirenler, sorun durumuna gelen toplumsal barışın önemini yadsıyamazlar. Komşuluk ilişkilerinden birlikte yaşama erdemine uzanan çizgide, bireyler arasındaki anlayış, yakınlık ve hoşgörüden değişik kesimlere değin uygarlık düzeyini yansıtan barış olgusu, her yurttaşın sorumlusu olduğu bir insanlık yapısıdır.
Çirkinlik içeren tartışmalar, gereksiz kavgalar, karalamalar, suçlamalar, ahlâk ve hukuk dışı yönelişler, sakıncalı eğilimler ve partizanlıkla gerçekleştirilen ayrımcılıklar, karşıtlıklar, yaşama sevincini, yaşam aydınlığını karartmakta, ölümle biten olaylar acıyı yoğunlaştırmaktadır. Savaş alanına dönen güneydoğuya büyük kentlerdeki terör olayları eklenmiş, iktidar ve muhalefet kesimi birliktelik ve dayanışma yerine kendi görüşlerini savunarak soruna çözüm bulmayı ötelemişlerdir. Birbiri ardına gelen şehit haberleri siyasal sorumluların örnek olacak davranışlar yerine direnmeleri nedeniyle kanıksanan, olağan olaylar sayılmaya başlanmıştır. İktidar, algı değişikliği yaratarak sorumluluğunun gereklerini yerine getirmekten kaçınmakta, koyu partizanlığıyla toplumsal barışın uzağında kalmaktadır.

ZARARLILAR

İnsanlıkla ilgisi olmadığı, dinden anlamadığı, dinsel gereklere uymadığı, dindarlığı sözden öteye geçmediği, yalan-dolan ve çıkarcılıkla inanç sömürüsünü meslek edindiği açık, bağnaz, yobaz, goygoycu, şakşakçı ve şaklaban, beyinsel ve ruhsal bozukluklarını yansıtan kimileri, tutarsızlıkları, çelişkileri, aykırılıklarıyla toplum zararlısı durumundadır. Tutum ve davranışlarıyla kirletip kararttıkları ortam, bozdukları düzen ve neden oldukları yıkımdan sorumludurlar. Yüzsüzlük, pişkinlik ve kimi güçlerle oyalama, savuşturma ve unutturma oyunlarının sürmesi olanaksızdır. Yol açtıkları yıkıntılar içinde yaşamak umutsuzluğa ve karamsarlığa düşürmemelidir. Ahlâkın, hukukun, erdemin aydınlığı, tüm kötülüklerin üstesinden gelecektir.
İktidar yandaşı medyanın ayrımcı, yalan yayınlarıyla saldırılarını sürdürerek verdiği zarar giderek büyümektedir. Bizi “28 Şubat'ın sorumluları” içinde göstermek düzenbazlığına düşenlere gerçekleri anlatmak, basın ahlâkını anımsatmak boşunadır. İktidar yandaşlığıyla yalnız gözleri değil vicdanları da kararmıştır. Yurttaşlarımıza saygımız gereği kesin gerçeği bir kez daha yineleyelim: Bizim 28 Şubat olayından önce hiçbir şeyden bilgimiz, haberimiz yoktu. Nisan 1997 sonunda Refah Partisi'ne karşı açılan kapatma dâvasının geleceğini bile bilmiyorduk. Ancak, açıklanan ve zamanın Başbakanı Necmettin ERBAKAN tarafından Bakanlıklara gönderilen yazılardaki durumları olumlu ve yararlı olarak karşıladık. 1 Ocak 1998'de emekliye ayrılırken Erbakan'ın gönderdiği teşekkür ve kutlama yazısı yansızlığımızın ciddî kanıtlarından biridir. Kendileri gibi düşünüp davranmayanları düşman bilen ve öyle gösteren yandaş medyanın toplumsal barışı yaralayanların başında olduğu bilinmelidir. Yalanla yaranma çabası, yalanla siyaset yapmak ve kazanıma girişmek ahlâk dışıdır, soysuzluktur.

ANIMSATMA

Dün, Köy Enstitüleri kuruluş yasasının 76. yıldönümü idi. Ulusal aydınlanmanın kaynaklarından biri olan bu kurumlara 1954'de son verildi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları