Kendine göre herkes haklı, kendine göre herkes kusursuz ve başarılı. Bu, bir boş avunmadır. Kimi zaman da savunmadır. Ama gerçekçi olmak, olumsuzluklarda yerini, payını unutmamaktır. Güç olsa da bu bir erdemliliktir.
Son zamanlarda karşılaşılan kimi durumların sorumluları büyük bir pişkinlikle aldırışsızlık içindeler. Hiçbir kötü sonucu üzerlerine almıyorlar. Federal Almanya Şansölyesi Angela MERKEL'in “Türkiye müttefikimiz ama dostumuz değil!” sözü dış ilişkilerdeki bozulmanın ilginç bir kanıtı.
Diyarbakır merkezde Sur İlçesi'nin “Dağkapı Meydanı”nın adı Şeyh Sait Meydanı yapılıyor, devlet uyuyor.
Teröristler yalnız güneydoğuda ve güneyde değil, başta İstanbul büyük kentlerde cirit atıyor, otobüslere saldırılıyor, yapım yerlerinde işverenlerin taşıtları yakılıyor, kentlerarası yollarda kimlik denetimi sürdürülüyor günlerce. Önleyen, engelleyen yok. Operasyonlardan sonuç yok.
Lice'ye terörist heykeli dikiliyor, taşkınlıklara girişiliyor, yetkililer, sorumlular bilgisiz. ATATÜRK heykellerine ve büstlerine saldırılıyor (önceleri fotoğrafları çöpe atılıyordu) yine kimsenin gerekenleri yaptığı yok. Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun ATILGAN'ın bu konuda bize ulaşan tepkisi iktidarı uyarıyor.
Ne kadar ağır. Şüpheli tutulan emniyet görevlilerinin alt sıradakiler tarafından ellerinin kelepçelenerek, başlarına bastırılarak taşıtlara bindirilip karakola ve adliyeye götürülmeleri.
Kimi bilim adamlarının, yazarların, gazetecilerin, milletvekillerinin, sanatçı bilinenlerin, devlet görevlilerinin RTE'ın buyruğunda kuyruk olmaları, ne kadar iç karartıcı.
Tüm bu durumlar ve benzerleri iyi değerlendirilmeli gerçekçi davranılmalıdır. Emre KONGAR'ın Cumhuriyet'teki yazısının başlığı “Üniversitelerde Kuzuların Sessizliği” (22.8.2014) bir eleştiriyi anımsattı. “Kuzu olsa meler. Melemiyorlar bile”
“Gerçekleri konuşmaktan korkmayınız” ATATÜRK.
Gerçekçi olmanın onuru, erdemi ve yararı ölçülemez. Önceki cumhurbaşkanı A. Gül, vedâ konuşmasında “.. hukuka bağlı kalışından (!)” söz etmişti. Resmî Gazete ile Terazi adlı hukuk dergisinden tuttuğum notlara göre, döneminde, Anayasa Mahkemesi 300'e yakın iptal kararı verdi. Bunların 100'den fazlası cumhurbaşkanının onayladığı yasalara ilişkindi. RTE çuvala dönüştürülen torba yasayı Anayasa'nın 89. Maddesi'ndeki süreyi hiç kullanmadan yayıma göndermekle A. Gül'ü bir kez daha geride bıraktı. AKP içindeki hazırlıkların ve dayanışmanın yeni-taze örneği gelecek günlerde daha nice hukuksuzluklarla karşılaşacağımızın belirtisidir. Üstelik, bireysel başvuru kararları iptalin dışındadır.