Top
Yekta Güngör Özden

Yekta Güngör Özden

yektagozden@sozcum.com

15/01/2015

Yine dil sorunu

Temelini ATATÜRKÇÜ düşüncenin oluşturduğu TÜRK DEVRİMİ‘ne günümüz iktidarının öncekilerini anımsatan saldırılarının yenisi TÜRKÇE konusunda olmuştur. Kendi dinsel düzenlerini gerçekleştirmek için başvurdukları düzenleme ve uygulamaların yeni halkası Türk dilinin özgürlüğüyle ulusal niteliğiyle oynamak, böylece arapçaya geçişi kolaylaştırmaktır. İktidar odağı günümüz cumhurbaşkanı, bu konuda önceki söylediklerini kendisi yalanlamış, “Türkçe ile felsefe yapılamayacağı” savında bulunmuştur.
Bir kez, cumhurbaşkanının ilgi ve bilgi alanında olmayan dil konusu öyle herkesin üzerinde düşünce yürütüp öneride bulunacağı yalınlıkta değildir. Eğitimcilerin, dil uzmanlarının, yazarların, sanatçıların, yazın dünyasının sorunudur. Sonra, okuma ve yazma alışkanlığı, konuşma düzgünlüğü olmayanların tartışacağı bir konu da değildir. Dahası, tarihsel evreleriyle aşamaları gözardı edilerek bilgiçlik taslanacak bir dal değildir.
1923'ten 1928 yılına değin sürdürülen, içtenlikli ve yapıcı tartışmalara konu olan yazı devrimini “Bir gece” ile anlatmak büyük bir yanılgı ve yanlışlıktır. Yürürlükteki Anayasa'nın “İnkılap kanunlarının korunması” başlıklı 174. maddesinin 6. sırasında yer alan 1 Kasım 1928 günlü, 1353 no.lu Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun'un Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülemez. Ancak yasama organı değiştirip kaldırabilir. Yine Anayasa'nın 103. maddesine göre Cumhurbaşkanı “..Atatürk ilke ve inkılaplarına.. bağlı kalacağına.. Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda” namus ve şerefi üzerine andiçer. Konunun duyarlık ve özen isteyen yanına bundan iyi kanıt olamaz. Yasanın adı, harflerin arap değil, Türk harfleri olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Hamza EROĞLU‘nun Türk İnkılap Tarihi adlı 4. baskısı yapılan kitabının 211-213 sayfalarında harf devrimi ayrıntısıyla anlatılmaktadır.
Filistin lideri Mahmut ABBAS‘ı önceki Türk devletleri askerlerinin üniformaları giydirilerek kaçaksaray merdivenlerine dizilmiş 16 askerle bir tür ilkokul müsameresi görünümüyle karşılayan Bay RTE yine Osmanlı özlemiyle üniversiteler için “yerleşke” yerine medrese yapısı “külliye”yi önermiş. Ne acı ki Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı çağrısını ayakta alkışlayan bilim sanlılarla siyaset adamları olmuştur. Eleştiriye katlanamayıp toplantıdan ayrılan partizan bakanları da bu dönemde izliyoruz.

Önemli

İktidar başının, Türk tarihini yeterince bilmediği ve bu konuları yeterince anlamadığı ortaya çıkıyor. Pırıl pırıl, arı-duru ve çoğunlukla Türkçe kullanan şairleri, bilim ve inanç adamlarını gözardı etmektedir. Türkçenin yazım ve kullanım kolaylığını, cumhuriyet döneminde eğitimdeki açılımı, yayımlanan eserleri, özellikle felsefe konusundaki yayınları, çalışmaları bilmemektedir. En önemlisi, ATATÜRK‘ün “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Ulusu dilini de yabancı boyunduruğundan kurtarmalıdır” buyruğunu unutmaktadır ya da hiç görmemiş, duymamıştır. Dil devrimi, bir Atatürk atılımıdır, bir cumhuriyet yücelişidir.
Kimi bilinçli yazarlar, Dil Derneği Başkanı ile Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı, alanlarına ilişkin tepkilerini açıkladılar. Biz de dilcilerimizden Ali CAN‘ın bir anlatımından özet vererek katılıp destekliyoruz:
“Türk sözlüğünde 104.481 sözcük var. Türkçe 89.689, Arapça 6.463, Farsça 1.374, Fransızca 4.974, öbür diller (İngilizce, Almanca, İtalyanca, Ermenice) 1.815. Kaynak, internette “Türkçenin Dirilişi Hareketi Sitesi -06/2014. Şemsettin Sami‘nin Kamus-ı Türki'sinde 30 bin sözcük var. 15.700'ü Arapça- Farsça, 1.600'ü öbür yabancı diller. Ş. Sami bu sözlüğüne 1900'lü yılların başında yazın ve konuşma dilinde kullanılan sözcükleri almış. XL. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Türk adlı yapıtında Türkçenin arapçadan, XV. yüzyılda Ali Şir Nevayi Muhakemetü'l Lügateyn adlı yapıtında Türkçenin Farsçadan daha az yetkin olmadığını anlatmışlardır.”
Türkçeye yönelik eleştirilerin hiçbir haklı yanı yoktur. Özel amaçlarını gerçekleştirmek için dolaylı yollar izleyenlerin sataşmaları, karalamaları ve karşıtlıkları, kendi çarpıklıklarıdır. Ulusal yapıyı ve dokuyu bozmayı sürdürüyorlar.

Dilimiz

Kürtçülerin ana dil savaşımı yürüttükleri bir ortamda Türk dili karşıtlığı yurtseverlikle, yurttaşlıkla, akılla bağdaşmaz. Dilimiz zengindir, tatlıdır, doyurucudur. Son oniki yılda nice İngilizce sözcük dilimize girdi. Buna aldırmayanların Türkçe karşıtlığı bağışlanamaz. Dil kişiliktir, kimliktir. Özbenliktir. Bağların en güçlüsüdür. Kentleri, özellikle güneydoğuda, savaş alanına dönen ülkemizde “..huzur ve güvenlik var..” diyen yöneticiler, polise ve jandarmaya saldırıları önleyemezken dilimize savaş açmalarıyla bindikleri dalları kesmektedirler. Ulusal bilinç parçalanamaz, öz dil savsaklanamaz.
12 Eylül yönetiminin elkoymasından önceki Atatürk‘ün Türk Dil Kurumu yöneticileri ile Dil Derneği yöneticilerinin çabalarını ve duyarlıklarını yürekten kutluyoruz.

Anıtsatma

Paris'teki gerici kıyımın derin üzüntüsünü yaşarken Avrupa'lıların ırk,din, mezhep ve ülke ayırmadan her türlü teröre karşı olması beklentimizi yineliyor, ayrımcılığın dostlukla bağdaşmadığını, insanlığın her şeyin üstünde olduğunu belirtiyoruz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları