Yürürlükteki “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası”na göre “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.” (Anayasa, madde 104/1)
Cumhurbaşkanı seçilmek için “kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşı” olmak gerekir (madde 101/1). Kimlerin milletvekili seçilemeyeceği de Anayasa'nın 76. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilmiştir. Bu kurallar birlikte ele alındığında bir milletvekilinin cumhurbaşkanı olabilmesi için 40 yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış olması gerekir.
Cumhurbaşkanlığına adaylık konulamaz, kimse kendini aday gösteremez. Adaylık için öneri yapılabilir. Aday gösterilir, bunu da yirmi milletvekili ile son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde 10'u geçen siyasî partiler ortak aday gösterebilir (madde 101/3). Açık anlatım, bağımsız adaylık yoktur.
Görevdeki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün seçildiği zaman yürürlükte olan “yedi yıllık” süreyi tamamlamasına karşın yeniden seçilmesine ilişkin tartışılan Anayasa Mahkemesi kararıyla açılan ve iktidar partisi ile muhalefet partilerinin karşılıklı söylemleriyle gıcırdayan kapıdan kimin gireceğini halk belirleyecektir (madde 101/1). Anayasa'da 31.5.2007 günlü, 5678 no.lu yasanın 4. Maddesi'yle yapılan değişiklikle öngörülen bu açılımın ne ölçüde yararlı olacağı 10 Ağustos'ta ilk turu yapılacak seçimin sonunda saptanacaktır.
Gözlenen durum
Anlaşma, uzlaşma ve dayanışmadan çok atışma, çatışma, kapışma ve tartışma içinde olan partilerin ortak aday göstermesi olasılığı bulunmamaktadır. İktidar partisinden kurtulmak için yerel seçimlerde bu yaşamsal ilişkiyi kuramayan partilerin cumhurbaşkanı seçiminde bir araya gelmeleri olanaksız görülmektedir. Ülkeyi, ulusu, devleti düşünmeyi partilerinden öne almadıkça dayanışma içinde en uygun adayı belirlemeleri güçtür. Yirmi milletvekilinin cumhurbaşkanı adayı göstermesi de partilerinin olurunu almadan gerçekleşebilecek bir olgu değildir. Milletvekillerinin adayı yine partilerinin olur verdiği adlar olacaktır.
Şimdiden kimi adlar konuşulup yazılmakta, kimileri de kendilerini aday olarak tanıtmaktadır. Uygar bir yurttaş girişimi olan bu çıkışlar kınanamaz. Ancak, cumhurbaşkanı adaylığı ad, varlık, siyasi güç, parti kararı ve desteği gibi ölçülerle sınırlı basit bir durum olarak değerlendirilemez. Eğitim, deneyim, kişilik, lâik Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine, Anayasa'da öngörülen ulusal ve yaşamsal ilkelere içtenlikle bağlılık, saygınlık aranmalı, ulusun değerlerine ve adına duyarlı, çoğunluğun “Benim cumhurbaşkanım” diye güven duyup benimseyeceği, partizanlık gölgesi bulunmayan biri seçilmelidir. Mustafa Kemal ATATÜRK'ün katına O'nu tanımayan, yadsıyan, değerini bilmeyen, ilkelerine özen göstermeyen, yönünü ve yolunu tersine çeviren biri asla getirilmemelidir. Devletin saygınlığıyla bağdaşmaz.
Anayasa değişikliğinden sonra 102/5. maddenin öngördüğü cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yöntemleri ve ilkeleri düzenleyen yasa 19.1.2012 günlü, 6271 no.lu olup 26.1.2012 gününde yürürlüğe girmiştir.
Süreç
“Süreç” sözcüğünü sevdikleri anlaşılan AKP'liler cumhurbaşkanı seçimi için de A. GÜL ile RTE arasındaki konuşmaları karar için zorunlu sayıyorlar ama parti olarak Başbakanı yeğlediklerini de söylüyorlar. Partizanlıkta birbirini aratmayacak bu ikiliye katlanmanın güçlüğü yine konunun bilincinden uzak seçmen çoğunluğuyla çözümlenecek. İktidar partisinin baskı biçimindeki tutumu ile muhalefet partilerinin dayanışma kültürü düzeyi, umutları kırmaktadır.