Günümüz iktidarının işine geldiği zaman övgüler yağdırıp işine gelmediği zaman eleştirip karşı çıktığı yargı kimi işlemler, kararlar ve atamalarla karışıklık içinde bir anlamda varlık uğraşı verirken yerel seçimlerle gündeme gelen hukuksuzluk Batı ülkelerinin güvensizlik açıklamalarına neden olan boyutlara varmıştır. 12 Eylül 2010, amaçlı Anayasa değişikliğinden sonra hızını alamayan iktidar Meclis'teki çoğunluğuna dayanarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası'nı değiştirerek gerçekleştirdiği yapılanmayla yargıyı iyiden iyiye avucunun içine almıştır. Seçimlere ilişkin yakınmaların yoğunlaşması da bu yüzdendir.
Avukatlar Günü
Türkiye Barolar Birliği ile kimi Baroların kutladığı “5 Nisan Avukatlar Günü” Konya Demokrat Hukukçular Derneği'nin çağrılısı olarak Konya Esnaf ve Sanatkârlar Odası Konferans Salonu'nda “Hukukun Üstünlüğüne Saygı” konulu bir konuşma-söyleşi yaptık. Çiçeklerle renkli, içtenlikli gülüşlerle sıcak, aydınlık Konya ortamında avukat, öğrenci, sendikacı genç kadın ve erkeklerin katıldığı toplantıyı açan Dernek Başkanı Avukat Tarkan BÜYÜKOKTAR'ın konuşmasının ilgili bölümlerini toplumsal yararı gözeterek, katıldığımızı belirterek olduğu gibi sütunumuza alıyoruz:
“…Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü. Bugünü gerçek bir bayram ve şölen tadında kutlamayı elbette isterdik. Bugünü avukatların adliyelerden yaka paça gözaltına alınmadığı bir ortamda kutlamayı elbette isterdik. Bugünü, hakimlerimizin ve savcılarımızın aynı okulu bitirdiği arkadaşlarını, hukukçu meslektaşlarını dışlamadığı, ikinci sınıf olarak görmediği bir zihniyetle kutlamayı elbette isterdik. Bugünü hâkimlerimizin ve savcılarımızın adliye koridorunda karşılaştıkları zaman görmezden gelmedikleri, kafalarını çevirmedikleri hukukçu meslektaşları olarak kutlamayı elbette isterdik. Bugünü, adliye kafeteryasında hâkim ve savcılarımızla aynı masa etrafında sohbet ederek kutlamayı elbette isterdik… Bugünü mahkemelerde yargının üçlü sacayağının aslî unsuru olarak görülerek, algılanarak kutlamayı elbette isterdik. Bugünü, duruşma salonlarında, mahkeme kalemlerinde, icra dairelerinde saygı duyulan, yargının olmazsa olmazı olarak görülen bir meslek kurulu olarak kutlamayı elbette isterdik.
Bugün kutlama değil… Direniş günüdür… Bugün avukatlara, hukukla savaş içerisine giren zihniyetle mücadele günüdür… Avukatları insan yerine koymayanlarla hesaplaşma günüdür. Vatandaştan müvekkile, hâkiminden savcısına, kalem personelinden kolluk gücüne kadar… Avukatları aşağılayan, aşağılamak için fırsat kollayan anlayışı kırmak adına kavga günüdür. Elbette biz avukatlara mesleğimize yakışır bir şekilde davranan; hâkimlerimiz, savcılarımız ve adliye personelimiz de var. Onlara teşekkür ediyorum ve onları tenzih ediyorum. Ve zaten onlar da kendilerini biliyorlar.
Meclis'in büyük bir çoğunluğu meslektaşımız olmasına karşın Meclis'e gidenler mesleklerini unutuyorlar. Ta ki Meclis'teki görevleri bitip, mesleklerine geri dönünceye kadar. Siyasî davalar başta olmak üzere, birçok dosyada savunma hakkına yapılan kısıtlamalar, mesleğimizin ifasını imkânsız kılmaktadır. Soruşturmanın gizliliği kararları, çoğu zaman son derece keyfi ve savunma makamını etkisiz kılmak amacıyla verilmektedir. Siyasi saiklerle açılan ve her yıl binlerce mezun veren hukuk fakülteleri mesleğimizin en önemli kamburlarındandır. Yeterli donanıma ve öğretim üyesi kadrosuna sahip olamayan Hukuk Fakülteleri, meslek saygınlığı anlamında bizleri zora sokacak işlerin meydana gelmesine sebep oluyor, meslek ahlâkının, anlayışının yozlaşmasına yol açıyor.
Hukukun da, adaletin de olmazsa olmazı olan avukatlar da bağımsız olmalıyız. Herhangi bir baskı altında olmamalıyız. İster siyasal iktidardan, ister güç odaklarından ve isterse meslek örgütümüzden. Bu anlamda bir baskı nereden gelirse gelsin sessiz kalmamız düşünülemez. Dolayısıyla mesleğimiz için, hukuk için dik durmalıyız. Baskılar karşısında boyun eğmemeliyiz.
Bekir Bozdağ Yüksek Kurulu hâline gelen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile yargının bağımsızlığından nasıl söz edersiniz? Verdiği kararın gerekçesi, kararı veren hakimi bile tatmin etmezken; kararı veren hakim bile ‘istendiği gibi olmadı' diyorken yargı bağımsızlığından söz edemezsiniz. Hukuksuzlukları kedilere mâl edip, kedileri kuşların üzerine salarken yargı bağımsızlığından söz edemezsiniz. Etseniz de ancak yargının hukuktan bağımsız olduğunu söyleyebilirsiniz. Bu anlamda hukuk, siyasal iktidarlar tarafından kullanılan silah olmamalıdır. Hukuk, güç odaklarının elinde oyuncak olmamalıdır. Hukuk, farklı düşünenleri cezalandırma aracı, sindirme aracı olmamalıdır. Hukuksuzluklar yaşanırken biz hukukçulara düşen susmak değildir. Dilsiz şeytan olmak değildir, bize düşen…
Hukuksuzluklar karşısında yandaşlık adına susmak, hukuksuzluğu savunmak hukukçuluk değildir, tetikçiliktir. Böylesi kaos ortamlarında, hukuksuzlukların, hukukî garabetlerin havada uçuştuğu bir ortamda biz hukukçulara düşen görev hukukun yanında yer almaktır. Hukuktan yana tavır almaktır. Adaletten yana tavır almaktır.”