Karamsar bir yapımız olmamasına karşın geleceğe ilişkin umut beslememize engel olan durumlar birbirine eklenmektedir. İnanç ve soy ayrımcılığını gündeme taşıyan siyasal sorumlular, toplumu çıkarcılıkla da böldü. Yolsuzluk ve rüşvet olaylarıyla kayırma ve yandaşlık kötülükleri kesimleri birbirine karşı duruma getirdi. Kimsenin gözardı edemeyeceği ve yadsıyamayacağı gerçekler ülkemizin üzerine kara bulut gibi çökmektedir. Mağdurlara oynayan iktidarın yarattığı mağdurlar, yetkililerin rüyalarına girip korkutacak boyutlara ulaştı. Sosyal devletin anlamını siyasal sömürüyle tersine çevirenler bir tür nafaka- sadaka düzeni oluşturdular.
Adalet kavramının bozulduğu hukuksuz yargılamalar, Silivri ve Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Oda TV adlarıyla tarihteki yerini alacak, sorumluları ardıllarını bile güç duruma düşüren kanılarla anılacaklardır. Deniz Kurmay Albay Murat ÖZENALP'in Kocatepe Camii'ndeki cenaze töreninde yankılanan tepkiler, siyasal iktidara uzanan kınama sesleridir. Yargı bağımsızlığında 148 ülke arasında 85. sırada bulunmanın ağır üzüntüsü, iktidarın ve yargı ilgililerinin sorumluluğudur.
1 Mayıs kutlamalarını istemeyen, önleyen, engelleyen, önceki yıllardaki olumlu yaklaşımına karşın bu yıl korku ve kuşkuyla yasaklara başvuran iktidarla, kanunsuz emirleri veren ve dinleyen görevliler suçlu duruma düştüler. Anayasa'yı, Anayasa Mahkemesi'ni, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni dinlemeyen iktidar, istediği düzeni kurmak için seçim sistemini değiştirerek yasama organında nitelikle çoğunluğu ele geçirme çalışmaları yapmaktadır.
Önceki Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı N. Ergün “Yürütme ve yargı yasama önünde ceketini iliklemeli” diyerek (Milliyet gazetesi, 4/5/2014) partisinin anlayışını açığa vurdu. “Milli irade” Anayasa'nın üstünde değildir. Anayasa'ya göre yargılama yetisinin kaynağı ulustur. İktidarınki seçmen çoğunluğudur. Daha çok şey öğrenmeleri gerekir. Bay RTE'ın Adalet Bakanı'nın, Balyoz davası dosyasının kanun yararına bozma istemiyle Yargıtay'a gönderilmesi önerisine “ ..orda cemaatçi çoğunluk var” biçiminde verdiği yanıt hem bir bahane, hem de yargıyı karalamadır. Oysa “Onanarak kesinleşen kararlara karşı böyle bir yetkimiz yok. Kararın düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurulması gerekir, yeni delil olması ayrı” dese yeterdi.
Hukuksuzluk kalkışmaları
Yargıç ve savcı değişiklikleri, polis atamaları, üst düzey memurların görevden alınmaları yetmiyormuş gibi MİT yasası değişikliğiyle özel koruma düzenleri geliştirilmiştir. Anamuhalefet liderinin milletvekili olduğunu unutup ifade için çağrılmasından daha kötüsü ilgili savcının “Kılıçdaroğlu abartmış, kabartmış” içerikli savunmasıdır.
TOKİ yolsuzluk dosyası kapatılıyor. Kararsız dinleme ve silinmelerin soruşturulması, iktidarın cemaatle birlikte olup “ne istediler de vermedik” dedikleri dönemdeki olumsuz yaklaşımını düşündürmelidir. Sözlü emir-olur verenler, duruşları ve tutumlarıyla, göz yumarak, işlerine geldiği için susarak olanak tanıyanlar da saptanıp hesap sorulmalıdır. Adaletin duyarlık ve özeni, onun özgün değeridir. Yargı yetkili ve görevlileri bu değere yaraşır olmalıdır. Tartışılan iddianameler ve takipsizlik kararıyla bakanlar için Komisyon kurulması görüşmeleri ve Anayasa Mahkemesi önünde Adalet Nöbeti, yargı fırtınasının belirtileridir.
Çocuklara saldırılar nedeniyle gündeme getirilen idam tartışmaları, yürürlükteki kurallar ve Avrupa İnsan Hakları düzenlemeleri gereğince boşunadır. Libya, Suriye taşkınlıkları belirlenen siyasal iktidar, gündemdeki sorunları unutturmak için cumhurbaşkanı seçimi böbürlenmeleri yanında bu kez de cezaları ağırlaştırma sözleriyle yurttaşları inandırma çabasına girişmiştir. AKP'lilerin olumsuz Haşim Kılıç sohbetleri ve söylemleri, yitirilen deniz kurmay albay için toplumdan yükselen “Hukuk şehidi!” çığlığıyla değerlendirilmektedir.
Ukrayna ateşi giderek yayılır ve büyürken 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu'nun “Dünyada en özgür basın bizdedir” sözünün gülünçlüğü sorunların yöneticilerince ne kadar ciddiye alındığının kötü bir örneğidir. Bahanelerle karanlığa atılan gazeteci sayısının 35 olduğu açıklanırken Türkiye bu konuda 197 ülke arasında 134. sırada gösterilmektedir. Yasamadaki sayısal çoğunluğu iktidarı hukukdışılığa ve partizanlığa sürüklemektedir. Bu arada hukuksuzluktan ve adaletsizlikten öncelikle hukukçuların ve adalet görevlilerinin sorumlu olduğunu vurgulamak isteriz.
Simge
Yargının yürütmenin durdurulması kararlarına karşı “Gücünüz yetiyorsa gelin durdurun” diyerek kendi cumhurbaşkanlığı için Atatürk Orman Çiftliği'ndeki sarayı hızla tamamlatmaya çalışan günümüz başbakanı, yapının bir hukuksuzluk anıtı olarak yükselmesinin sorumlusudur. Dünya düzeyinde giderek yalnızlaşan siyasal iktidar olumsuzluklar şampiyonu sayılabilir.
Mayıs' ta DİSK'in İstanbul'da saptadığı “sırt çantalılar”la, Kulp'ta “Ne mutlu Türk'üm diyene!” özdeyişinin kaldırılmasının hesabını iktidar vermelidir. Kendilerini bu ulustan saymayanlar nasıl bu topraklara sahiplikten söz edebilir?