ATATÜRK ve İNÖNÜ aydınlığını yaşayan ulusumuzun günümüz iktidarındaki karanlıkla karşılaşması gerçekten ağır üzüntü vermektedir. Ulusal ilkelerde, yaşamsal değerlerde verilen ödünler geleceğimize ilişkin tehlikelerin büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Ulusal Kurtuluş Savaşı verilerek sağlanan kazanımlar bir bir elden çıkarıldığı gibi ilke, kavram, anlam, kurum, kuruluş, yapı olarak yıkıma uğramamış hiçbir değerimiz kalmadı. Günümüz Başbakanı'nın adını söylemekten kaçındığı Türk Ulusu, kimi dayatmalar, kimi ödünler, kimi bilgisizlik ve yetersizliklerle bölünme savları ve çıkışlarının hedefi durumuna geldi.
İnsan hakları ve özgürlükler düzeni demokrasiyi siyasal bağlamda yaşama geçiren erkler ayrılığı ötelenmekle kalmadı, en sağlıklı ulusal güvence olan yargı bağımsızlığı ve laiklik iktidarın el atmaları ve yanlış uygulamalarıyla yıkımla karşılaştı. Bilimin ocağı üniversitenin özerkliği, yansız bilgilendirme aracı medyanın yandaşlığı, demokratik kitle örgütleriyle kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına yönelik baskılar, katlanılmaz boyutlara ulaştı. Aşırı ve orantısız polis gücüne dayanan iktidar, yurttaşlara acılar çektirdi.
Muhalefet partileri sözcülerinin eleştirilerindeki nitelemeler, adlandırmalar, sertlikler, iktidarın neden olduğu durumlardır. Duyguları ve düşünceleri siyasal ipotekli, çıkarcı, gösterişçi, ikiyüzlü, dönek, yalaka, yavşak yazarlarla sözcülerin iktidar övgülerindeki cıvıklık tiksindirirken, muhalefetin karşılıkları ve eleştirileri ilgiyle izleniyor. Bırakınız tartışmayı, konuşulmayacak, görüşülmeyecek, el sıkışılmayacak insanlarla bir arada bulunmanın sıkıntısından kurtulmak için kimi televizyon programlarını bile izlemiyoruz. İktidarın sevdiği gerilimi biz sevmiyoruz.