Top
20/01/2019

Efsane ne zaman dönecek?..

Hepimizin tiryakisi olduğu o güzelim yazılarının sonuncusunu 30 Aralık günü yazdı.
Okurları haklı olarak merak ediyor, neden yazmadığını soruyorlar.
Önceki gün değerli dostum Bekir Coşkun'la uzun uzun konuştum. Sağlığının iyi olduğunu ve tedavisinde son aşamaya gelindiğini söyledi. Eşi Andree ile birlikte önümüzdeki hafta, bu amaçla İstanbul'a gideceklerini, okurlarıyla bir an önce buluşmayı çok istediğini anlattı. En geç bir hafta içinde yazılarına başlamayı umduğunu da sözlerine ekledi.
Onunla konuşurken, gözlerimin önüne o unutulmaz gün batımı anısı geldi.

★★★

Beşinci mevsim eylülü yaşıyor, yaza veda etmeye hazırlanıyorduk…
Çanakkale'deki Özgürlük Parkı'nda, binlerce konuğun katılımıyla yaptığımız coşku dolu Halk Arenası'ndan İzmir'e dönüyorduk.Ayvalık'a yaklaşırken, programın yayın koordinatörü Atilla Köprülüoğlu dostuma “Cunda'ya, sevgili Bekir Coşkun'a uğramadan buradan geçmek olmaz” dedim.
Ve hemen direksiyonu Cunda'ya kırdık…

★★★

İlk kez geldiğim Cunda'daki yazlığın önünden palmiyeli bir yol geçiyor, yolun ardında büyüleyici güzellikte masmavi bir koy uzanıyordu. Son tatilciler kumsaldaki şezlonglarda güneşleniyorlardı. Eylül havası mis gibi deniz kokuyordu. Andree ve Bekir'i beklediğimiz verandada derin nefesler alarak limonata tadındaki akşamüstünün keyfini çıkarıyorduk.
O anda bir ruh hekimi arkadaşımın uykuya dalmakta zorluk çeken hastalarına söylediklerini hatırladım.
“Gözlerinizi kapayıp, denize uzanan bir yaz bahçesinde olduğunuzu hayal edeceksiniz. Hafiften rüzgar esecek ve siz, bir yaprak gibi hamakta sallanırken, uzaklarda bir yerde sevdiğiniz şarkılar çalacak. Hem müziğe hem de esintiyle oluşan dalgaların kumsala sürtünürken çıkardığı hışırtıya kulak vereceksiniz. Dalgalar gelecek, dalgalar gidecek… O ses hep devam edecek… Ve hiç fark etmeden uykuya dalıvereceksiniz…”

★★★

Tam dalmak üzereydim ki köpekleri Postal sevinçle havladı. Meğer koşarak gelen Andree'yi görmüş. Komşularından biriyle kıyıda sohbet ediyorlarmış.
Habersiz ziyaretimiz nedeniyle özür diledikten sonra Bekir'i sorduk.
“Akşam çok ağrısı vardı. Gözlerini kırpmadan sabahladı! Şimdi uyuyor. Hemen kaldırayım” dedi.
Uyandırmamasını, amacımızın sadece sağlığıyla ilgili gelişmeleri sormak ve ona en güzel dileklerimizi iletmek olduğunu söyleyip izin istedik.
Ama melek kalpli Andree, davetsiz konuklarını bırakmaya niyetli değildi.
“Siz lütfen biraz oturun ben hemen geliyorum” diyerek içeri girdi…

★★★

Kaşla göz arasında demli çayımız, kahvemiz, lezzetini hiçbir zaman unutmayacağım enfes börek ve keklerimiz hazırdı.
Çaylarımızı yudumlayıp yazılarını ne kadar özlediğimizi konuşurken Bekir geldi.
Hasretle kucaklaşıp öpüştük…
Hiç kilo vermediği gibi, hasta dedirtecek bir görünümü de yoktu.
O da bazı gecelerin çok ağrılı geçtiğini ve hiç bitmeyecekmiş gibi geldiğini anlatıyordu.

★★★

Bize güzel haberleri de vardı:
Türkiye'nin en değerli hekimleri, Amerika'daki son tedavi yöntemlerini uygulayacaklar, akciğerindeki küçük ama ağrısı büyük tümörü en kısa sürede yok etmek için ne gerekiyorsa yapacaklardı.

★★★

Andree'nin eşsiz konukseverliği ve Bekir'in şakalarıyla dolu doyumsuz sohbetimizin biteceği yoktu.
Güneş, Cunda'nın arkalarına doğru devrilince, yolumuzun uzun olduğunu belirterek izin istedik.

★★★

Doktorları, gerek Bekir'in azmi, gerekse onu çok seven dostları ve değerli okurlarının desteğiyle bu hastalığı yeneceğine inanıyorlardı. Nitekim uygulanan yöntem olumlu etkisini göstermekte gecikmedi. Tümör küçüldü, küçüldü ve belli belirsiz bir hale geldi.
Böylece o hiç bitmeyecekmiş gibi gelen uzun, upuzun, acı dolu, uykusuz geceler sona erdi ve Bekir, geçen mart ayında, hafızalarımıza adeta mıh gibi yerleşen kendine özgü, kısa, çarpıcı ve ironi dolu yazılarına yeniden başladı.

★★★

Şimdi tedavinin son aşamasındalar. Doktorları o minicik kalıntıyı da yok etmeye kararlılar.
Hiç merak etmeyin, efsane bu kez daha sağlıklı dönecek.
Onu ve yazılarını öylesine seviyorum ki her zaman, “Gerekiyorsa Allah, benim ömrümden alıp sevgili Bekir'e versin” diyorum!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp