Top
17/06/2015

IŞİD’li teröristlerin sırıtarak yaptıkları sus işareti, AKP için sözün bittiği yerdir

Günlerdir gözümün önünde hep o görüntüler…
Kadınlı erkekli binlerce sivil, Suriye sınırımızdaki tellere dayanmış, son bir umutla Türkiye'ye geçmelerine izin verilmesini bekliyor.
Can havliyle gelenler arasında yaşlılar, kucakta götürülen hastalar, hatta bir eliyle henüz yürüyemeyen kardeşini, diğeriyle de koca bir çuvalı kavramış, ha düşürdü, ha düşürecek minicik çocuklar var.
Kameralar umutla kederin birlikte yerleştiği yüzlerden yakın çekimler alırken bir kaçışma başlıyor.
Çünkü ellerinde otomatik tüfeklerle IŞİD'li teröristler görünüyorlar.
Yerinden yurdundan olmayı
göze almış çaresizleri otomatik
tüfeklerle dürterek, korkutarak
geri döndürüyorlar.
Zavallılar bir örneği ancak kâbuslarda yaşanacak dehşet sahneleri arasında geldikleri gibi gidiyorlar.
Sırtlarındaki yükleriyle umutsuzluğa, belki de ölüme doğru koşuyorlar.
Benimse hafızama, bunlar gibi bir yığın acı verici fotoğraf karesinin yanı sıra, IŞİD teröristlerinin sırıtarak “sus” işareti yapmaları ve Mehmetçiğin bakakalması yerleşiyor.
İşaret çok anlamlı mesajlar gönderiyor.
IŞİD'çiler o “sus” işaretiyle, Türkiye'yi yönetenlere adeta “Sakın karışmayın, sesinizi çıkarmayın, eserinizi seyretmekle yetinin” diyor.
* * *
2012 yılında Suriye'ye gidip dönen yandaş bir gazeteci ‘'Libya'da, Mısır'da diktatörleri deviren
mücahitler, şimdi Suriye'de cihat için çarpışıyorlar!'' deyince,
köşemde şu yorumu yapmıştım:
“Yani din uğruna savaşıyorlar.
Aynı dinden kardeşlerini
öldürüyorlar.
Geçmişte yaşananlardan, tarihin ibret verici örneklerle dolu sayfalarından hiç ders almıyorlar.
30 Ağustos'un, emperyalizmin vahşi ve sömürgen oyunlarını bozan bir destan olduğunu bilmeye
yanaşmıyorlar!
Sadece ölüyorlar, öldürüyorlar.
Tarihin “Emperyalizm için
Cihat” sayfasını, Müslüman kanıyla yazıyorlar…”
* * *
Sevgili okurlarım,
Emperyalizmin yazdığı her küresel senaryonun yerel figüranları vardır.
Türkiye'yi yönetenler de ne yazık ki emperyalizmin Ortadoğu'yu bölüp parçalamak için yazdığı son senaryonun gönüllü uygulayıcıları oldular.
Bir gece “Kardeşim Esad” diyerek yattıkları yataklarından, ertesi
sabah “Düşmanım Esed” söylemiyle kalktılar!
Kuzey Afrika'daki yalancı baharı gerçek sanıp, Suriye'de Beşar Esad'ın 2 ay içinde devrileceği ve yerine Müslüman Kardeşler (İhvan) yönetiminin geleceği hayalini kurdular!
Coğrafyamızın en büyük devleti olarak barış çabası sergilemek yerine, kendilerini esir alan ham hayalin peşinden koşup, yangına körükle gittiler.
Ülkeyi kan gölüne çeviren emperyalizmin maşalarının, yani küresel cihatçıların arkasında durdular.
Her türlü lojistik yardım ve destekle yetinmeyip, onlara silah bile yolladılar.
Ama asıl sahip çıkılması gereken, iki ateş arasındaki Türkmenleri ise ölüm kalım mücadelesinde yapayalnız ve çaresiz bıraktılar.
* * *
Lafı uzatmak istemiyorum.
Esed gidecek, İhvan gelecek”
diye diye, istikrar içindeki Suriye'yi parçalayıp “IŞİD'i devlet, sınırımızın yaklaşık 500 kilometrelik bölümünde de PYD'yi komşumuz yaptılar.
Böylece “Müslüman Kardeşler” hayalinin peşinden koşarken, ağır bir stratejik enkazın altında kaldılar.
Bu arada PYD'nin güçlenmesine yol açan sürece yaptıkları eşsiz
katkı nedeniyle İsrail'den büyük
alkış aldılar!
“Yalancı Arap Baharı”nın,
ürpertici kışa dönüştüğünün
farkına bile varmadılar!
Müslüman kanıyla emperyalizme bir cihat daha kazandırdılar…
* * *
Güçlenip palazlanmasında büyük pay ve sorumluluk sahibi oldukları IŞİD'li teröristlerin sırıtarak yaptıkları “sus” işaretiyle de, stratejik çöküşte sözün bittiği yere vardılar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp