Top
16/08/2014

“Başbakan kim olsun?”

“Valla benim içimden geçen isim, Bilal…
Birincisi, devlette devamlılık esastır, devlet dediğin babadan oğula'dır.
İkincisi, hiç unutmam, 2005 senesinde Brüksel'deki NATO zirvesinde, ABD Başkanı Bush, İngiltere Başbakanı Blair ve bunun babası bir araya gelmişti, Bush parmağıyla bunu gösterip “çalışıyor mu bu” diye sormuştu, babası “çalışıyor” demişti, Bush da daha bi saniye önce çalışıp çalışmadığını bile bilmediği halde “çok akıllı bi çocuk” demişti, Blair de gülerek “tıpkı babası gibi” demişti.
Üçüncüsü, Bush'la Blair haklıydı, hakikaten çok zeki bi çocuk… Küçükken okuyacak parası bile yoktu, Remzi'nin bursuyla okudu. Şimdi, çalışarak kazandığı paralarını 48 saat sıfırlıyor, hâlâ 30 milyon avrosu kalıyor, zekasını düşün yani.
Dördüncüsü, milletvekili olmasına filan gerek yoktur, doğuştan milli egemendir, “23 Nisan” doğumludur. Seçim meçim yapılmasın, çocuk bayramı'nda makama oturtulsun, bi daha kalkmasın, ister assın ister kessin.
Beşincisi, vakıfçı olduğu için memlekete dair her mevzuya vakıftır… Babası ne zaman sıkışsa onu arar, telefon eder, Fenerbahçe'yi şöyle yap der, telefon eder, şu işadamını kucağa oturt der, telefon eder, çiftlik ne oldu diye sorar. Gerçi biraz yavaş anlar, ha bire anlamadım babacım der ama, olsun, o kadar kusur kadı kızında da olur, imam oğlunda da olur. Bilal'den şahane başbakan olur.

* * * *

Bilal olmazsa…
Hayırsever Rıza cuk oturur.

* * * *

O da maaşallah Bilal gibi zeka küpü, henüz 26 yaşındayken 86 milyar dolarlık altın ihracatı yaptı.
Ayrıca… Bakanların yarısı zaten emrinde.
Hayırsever olduğu için, seviyor bakanlarımızı. Kimine kol saati alıyor, kimine takım elbise alıyor, kimine çikolata kutusu gönderiyor. Bakanlarımız da onu seviyor. Mesela, içişleri bakanımız gerekirse önüne yatıyor.
Başbakanımız “yuh çekersen, tokadı yersin” diyor, vatandaşları yumrukluyor, yerlerde tekmeletiyor, Rıza da “hırsız var” diyeni, korumalarına yakalattırıyor, ağzını burnunu kırdırtıyor.
Tam halef-selef olsun.
Böyle başa böyle tarak olsun.

* * * *

Yok eğer, Rıza da uymazsa…
Müteahhit Cengiz olsun.

* * * *

Malum “tecavüz kaçınılmazsa, zevk almaya bak” derler, nasıl olsa milletin orasına koyacak, bari başbakan olarak koysun. Ahaliyi donuna kadar soymalarına rağmen, ahali itiraz edeceğine “soyuyorsa beni soyuyor, sana ne” diye kavga ediyorsa… “Gör bak, milletin orasına koyacağız” diyen müteahhit Cengiz'e törenle plaket veriliyorsa… Allah yardımcımız olsun, müteahhit Nihat da bu Cengiz'in başbakan yardımcısı olsun.
Çünkü n'aapsın bu şartlarda Nihat, koymazsa kabahat.

* * * *

Müteahhit Cengiz de olmazsa…
Sayın Apo olsun.

* * * *

Hatırlarsınız, tapesi sızmıştı, “Tayyip'in beni üçüncü kişi olarak konumlandırması tesadüf değil” demişti. Nedir devlet protokolü? Birinci kişi cumhurbaşkanı, ikinci kişi meclis başkanı, üçüncü kişi başbakan… E madem öyle, tesadüf olarak kalmasın, resmiyet kazansın, “Yeni Türkiye” protokolüne geçilsin. Apo tek başına başbakan olmasa bile, hiç olmazsa eşbaşbakan olsun.

* * * *

Yasin el Kadı, dışişleri bakanı olsun. Recep İvedik, kültür bakanı olsun. Orhan Gencebay, Bülent Ersoy, Hande Yener, Mustafa Sandal, Alişan, Cengiz Kurtoğlu, Berdan Mardini, Ece Erken, Şafak Sezer kabineye girsin, Burhan Kuzu gene bi şey yapılmasın, düz milletvekili kalsın, delirsin. Acun, hükümet sözcüsü olsun.

* * * *

Google'dan ayet sallayan, bakara makaracı Egemen Bağış'ı da Ekmeleddin'den boşalan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın başına getirdin miydi, tadından yenmez gari.”

* * * *

Okuduğunuz yazısı sansürlenince, değerli kardeşim Yılmaz Özdil istifayı basıp Hürriyet'ten ayrıldı.
Yılmaz gibi dimdik duran onurlu bir yazar için istifa, köşesinin gerçek sahipleri olan okurları ve onların gerçekleri öğrenme hakkı adına verdiği mücadelenin zorunlu aşamalarından biridir.
Geçmişte Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Özdemir İnce, Cüneyt Ülsever ve Oktay Ekşi gibi değerli dostlarım ve ben, o grupta maalesef aynı süreçleri yaşamak zorunda kaldık.
Türkiye'nin en çok okunan yazarının sansüre kafa kaldırıp ayrılması, medyamızın amiral gemisi Hürriyet için Titanic faciasıdır.
Hürriyet sansür ve teslimiyet buzdağına çarpmaktan kurtulamamıştır.
Yıllarca çalıştığım için çok üzülerek, içim yanarak söylüyorum:
Hürriyet artık Tayyip Erdoğan'ın yazmasına izin verdiği yazarların ancak otosansürle çalışabilecekleri “prangalı” bir gazetedir.
Geçmişin Hürriyet'i ile kıyaslandığında ise bırakın amiral gemisi olmayı, teslim bayrağını çekmiş ve ağır yarası nedeniyle su almaya başlamış sıradan bir teknedir.
Değerli kardeşimi bu alkışlanacak davranışı nedeniyle kutluyor, medyamızın yeni lideri SÖZCÜ ailesi olarak kendisini heyecanla beklediğimizi duyuruyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp