Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı seçildiğinde, altı oklu partiye gönül verenler, ona çok anlamlı bir lakap takmıştı: Gandi Kemal...
Tıpkı “ortanın solu” söylemini geliştirdiğinde merhum Bülent Ecevit'e “Karaoğlan” dedikleri gibi.
* * * *
Karaoğlan Ecevit, üstün hitabet gücünün de etkisiyle kısa sürede ezilen yığınların sesi, umutsuzun umudu, topraksız köylünün babası, işçinin güvencesi, genci, yaşlısı, kadını ve erkeğiyle düzen mağduru geniş kitlelerin “Halkçı Başbakanı” olmuştu.
Onun iktidarında sömürü düzeni son bulacak, ulusal gelir hakça paylaşılacaktı.
Toprak işleyenin, su kullananın olacaktı.
Sait Faik hikayelerinin yoksulları, artık geleceğin güzel günlerini hayal ederek uykuya dalacaklardı.
“Halkçı Ecevit” sloganı öylesine benimsenmiş, insanlar “Karaoğlan”a öylesine inanmıştı ki, onu Türkiye solunun en yüksek oy oranıyla, yüzde 42 ile Başbakan yapmıştı.
“Halkçı Ecevit” slogan olmaktan çıkmış, adeta mutlu günleri müjdeleyen bir marşa dönüşmüştü.
* * * *
O günlerde yaşadığım, hâlâ hatırladıkça gözlerimi yaşartan iki olayı anlatmadan geçemeyeceğim.
İstanbul'un yoksul arka sokaklarından biri.
Gecenin bir yarısında kameraman arkadaşımla birlikte sabahçı kahvesinin ortasındaki inşaat merdivenine tırmanarak çatıdaki “bekar odası”na çıkıyoruz.
Uzun, upuzun bir oda.
Yaklaşık 50 ranzanın hepsi dolu.
Kirden simsiyah olmuş çarşafsız yataklarda sızıp kalmış insanlar, gök gürültüsünü andıran horultularla uyuyor.
Kimi inşaatlarda çalışan, kimiyse iş bulabilme umuduyla o zamanlar
taşı toprağı altın olarak bilinen İstanbul'a gelmiş çaresizlerin arasından geçerek, dipteki cılız ışığa doğru ilerliyoruz.
Üzerindeki toz toprak nedeniyle adeta gece lambasına dönüşmüş ampulün sarktığı yerde ne duruyor biliyor musunuz?
Omuzunda güverciniyle Ecevit fotoğrafının yer aldığı “Umudumuz Karaoğlan” posteri…
Ecevit, bekar odasının derin uykudaki garibanlarına gülümsüyor.
* * * *
Sarayburnu'nda, Amerikalı turist Sarai Sierra öldürüldü ya, işte tam oralar…
Aracımızla geçerken surların dibinde, mağaraya benzeyen bir oyuktaki hareketlilik dikkatimizi çekiyor.
Kameraman arkadaşımla birlikte iniyoruz.
Oyuğa yaklaşırken elinde bıçakla biri fırlıyor.
“Gidin ulan… Beni ve çocuklarımı buradan da mı edeceksiniz… Defolun yoksa vururum” diye bağırıyor.
Güçlükle ikna ettikten sonra bizi içeriye alıyor.
Bir de ne görelim:
Sapsarı saçlı, mavi gözlü dünyalar güzeli iki çocuk, korkudan faltaşı gibi açılmış gözlerle bize bakmıyor mu?
İçerisi buz gibi. Ayrıca duvarlarından şırıl şırıl sular akıyor.
Adam kameraya anlattığı acılarla dolu hikayesini şu sözlerle noktalıyor:
“Umudum Karaoğlan… Beni ve çocuklarımı bu karanlıktan aydınlığa, ancak Karaoğlan çıkarır!”
Umuda bakar mısınız?
Çıkarıyor da…
* * * *
Günümüz Türkiye'sinin koşulları çok farklı.
Ama gerçek olan şu:
CHP, AKP'ye benzeyerek oy almaya çalışan taklitçi parti görünümünden süratle uzaklaşmalı.
Çağdaş sosyal demokrat parti kimliğiyle, adaletsiz gelir dağılımının ezdiği yığınları, hakça paylaşım özlemlerini, dışlanan, ötekileştirilen kitleleri, padişah düzenine başkaldıranları, gelecekten umudunu kesmiş gençleri, işsizleri, seküler yaşam biçiminden asla vazgeçmeyecek olanları, Atatürk'ün laik demokratik Cumhuriyeti'ni, hukukun üstünlüğünü, herkes için adaleti, kısacası yeni bir çağ başlatan “Gezi Ruhu”nun mesajlarını sımsıkı kucaklamalı.
Bakın AKP'nin oyları dibe vurdu.
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçiminde mutlak oyların sadece yüzde 38'ini alabildi.
Yakında milletvekili genel seçimi var.
CHP çağdaş sosyal demokrat parti kimliğiyle ve yeni bir marşla iktidar yürüyüşü başlatmalı.
(UĞUR DÜNDAR'IN NOTU: Merhum Ecevit'in iktidarda niçin başarılı olamadığı, o dönemin kendisine özgü koşulları içinde değerlendirilmesi gereken, konjonktürel talihsizliklerle dolu ayrı bir yazı konusudur)
İstanbul beyefendisine veda
Beşiktaş'ın efsanevi Başkanı Süleyman Seba'yı kaybetmenin derin acısını yaşıyorum. Futbol camiasıyla ailesine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Mekanı cennet olsun. U. D.