Top
15/05/2020

İlk kurşun!…

15 Mayıs 1919…

Saat sabahın 7.30'u…

İzmir halkını emperyalistlerin işgaline karşı direnişe çağırırken “Burayı Yunan'a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle de kozumuzu paylaşacağız” diyen Hukuk-u Beşer Gazetesi'nin yurtsever başyazarı Hasan Tahsin, koyu renk takım elbisesini giymiş olarak  Konak Meydanı'nın Kordonboyu tarafında
bekliyor.

Çok geçmeden Yunan gemileri, Pasaport Limanı'na çıkarma yapmaya başlıyor…

İzmir'in Rumlarıyla yerli işbirlikçi hainler, işgalcileri, ellerindeki Yunan bayraklarını sallayarak ve coşkulu alkışlarla karşılıyorlar.

★★★

Yunan askerlerinin İzmir mahallelerine dağılmak üzere yürüyüşe geçtikleri sırada, Hasan Tahsin kalabalığın arasından sıyrılıp en öne geçiyor ve hançeresini yırtarcasına bağırıyor:

 “Olamaz, olamaz! İzmir'e böyle ellerini kollarını sallayarak giremezler!..”

Kordonboyu bu sesle yankılanırken, Hasan Tahsin silahını çıkararak düşmana ilk kurşunu sıkıyor.

İki işgalci onun kurşunlarıyla yıkılırken, düşman da süngüleriyle, henüz 31 yaşındaki büyük kahramanı şehit ediyor.

★★★

Hasan Tahsin'in tabancasından çıkan ilk kurşun, sadece İzmir'de değil, Anadolu'nun her yanında direnişin işaret fişeği oluyor.

Örneğin Demirci Efe olayı duyar duymaz yerinden fırlayarak “Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer” diyor.

Onu diğer efeler ve direnişçiler izliyor.

Böylece Ege'nin şanlı kurtuluş destanı o ilk kurşunlarla yazılmaya başlanıyor…

★★★

Bugün vatansever gazeteci Hasan Tahsin'in emperyalistlerin süngüleriyle şehit edilişinin 101'inci yıldönümü.

Onu ve tüm şehitlerimizi sevgi, saygı, rahmet ve minnetle anarken, yazımızı bir başka basın şehidi Uğur Mumcu'nun adeta günümüz gazetecilerine ders niteliğindeki şu unutulmaz sözleriyle noktalayalım:

“Gazeteciysen boyun eğmeyeceksin, boyun eğeceksen gazeteciyim demeyeceksin!..”

Hava şehitleri!..

Onlar, “Sarışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde, gerekirse vatan, Cumhuriyet ve görev uğrunda hayatımı seve seve feda eyleyeceğime…” diyerek yemin ettiler ve bu güzel vatan için şehit olmayı şeref bildiler.

★★★

Bugün 15 Mayıs…

Yakın geçmişe kadar bugün, “Hava Şehitlerini Anma Günü” olarak biliniyor ve bazı resmi etkinlikler düzenleniyordu. Son yıllarda bütün kuvvetlerin anma günleri (Hava, Kara, Deniz) tek bir tarihte yapılmaya başlandı.

İstanbul Fatih'teki ilk Hava Şehitleri Anıtı…

Geçenlerde bilim dünyamızda “Hocaların Hocası” olarak anılan, değerli beyin cerrahı Prof. Dr. Cengiz Kuday'ın bu konudaki bir yazısını okudum ve çok etkilendim.

Küçük bir bölümünü sizlerle de paylaşmak istiyorum:

★★★

“Bu satırların yazarı için ‘Hava Şehitlerini Anma Günü'nün ayrı bir anlamı var ve o nedenle hep duygu yüklü geçer.

Her yıl 15 Mayıs'ta henüz 3 yaşını süren çocukluğun sisli hatıralarına dönerek o zamanlar anlam veremediği evdeki kalabalığı anımsar… Bir de bandonun çaldığı Chopen'in ‘Cenaze Marşı'nı…

Annesini siyahlar giymiş olarak görür gibi olur. Yıllar bedenini büyütürken ve pilot babasının en uzun yolculuğunun aslında sonsuza doğru uzandığını anlarken, bir parçası hep çocuk kalır Kütahya'daki Hava Şehitliği'nde…

Çünkü Türk Hava Kuvvetleri'nde görev yapan pilot babası, 2 Kasım 1945 günü görev uçuşunda şehit düşmüştür.…

★★★

Halen yaşadığı İstanbul'da ise, her yıl 15 Mayıs günü saat 10.30'da, Fatih-Saraçhane'deki ilk Hava Şehitleri Anıtı'na gidip tek kişilik bir anma töreni yapar.

Kaideye bırakılan bir çiçek ve çevredekilerin ilgisini çekmeden, sessizce söylenen birkaç saygı ve minnet dolu sözden ibaret bir tören…”

★★★

“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde, gerekirse vatan, Cumhuriyet ve görev uğrunda hayatımı seve seve feda eyleyeceğime” diyerek yemin eden tüm şehit vatan evlatlarının aziz hatıraları önünde saygı ve minnetle eğiliyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp