Yaklaşık yarım asırdır gazetecilik ve TV haberciliği yapıyorum.
Hayatımda böylesine heyecansız bir başka seçim yaşamadım.
Bu tespitimi oyumu kullandıktan hemen sonra, kamuoyuyla paylaştım.
Yerel yönetim seçimlerinde en az yarım saat beklediğimiz sandığımızda oyumuzu 5 dakika içinde kullandığımızı, bu nedenle katılımın düşük olacağını söyledim.
Nitekim katılım oranı yüzde 74'te kaldı.
Yaklaşık 15 milyon seçmen sandığa gitmedi!
* * * *
Seçim gecesi Halk TV'deki programımızdan sonra, yazlığımızın bulunduğu yöreye döndüm.
Pazar günü otellerdeki doluluk oranının yüzde kaça indiğini merak ediyordum.
Hemen araştırmaya başladım.
Meğer 5 yıldızlısından tutun da, pansiyonlara varıncaya kadar tüm oteller, pazar günü doluya yakınmış!
Bir otel yetkilisi dostum, misafirlerinden birine seçimlere katılıp katılmayacaklarını sorunca “Ne seçimi? Plaj güzeli mi?” cevabını almış!
* * * *
Heyecansız ve katılımı düşük seçimde Başbakan Erdoğan, 55 milyon seçmenden 20 milyon oy alarak Cumhurbaşkanı seçildi.
Eğer sandığa gitmeyen 15 milyonun 500 bini zahmet buyurup oyunu Ekmeleddin İhsanoğlu için kullanmış olsaydı, Tayyip Erdoğan ilk turda seçilemeyecekti!
Peki bunun faturası tümüyle seçmene mi çıkarılmalı?
Kuşkusuz hayır.
Ülkede Cumhurbaşkanı'nın seçildiğinden habersiz, “seçim” denildiğinde aklına sadece “plaj güzeli” gelen, sorunlara duyarsız, “adam sende”ci, tuzu kuru kesimi bir kenara bırakıyorum.
Geniş kitlelerdeki heyecansızlığın sorumlusu olarak seçmeni değil, muhalefeti görüyorum.
Bu değerlendirmeyi yaparken, kamuoyu araştırma (!) şirketlerinin “Tayyip Erdoğan açık ara kazanacak” algısını yaratabilmek amacıyla peş peşe yayınladıkları yandaş anketleri… Erdoğan'ın devletin tüm gücünü ve imkanlarını kullanarak yaptığı yoğun propagandayı… Anlı şanlı iş adamlarının ona Horhor Çeşmesi gibi para akıttıkları gerçeğini de unutmuyorum.
* * * *
Aylar öncesinden açıkladım.
Cumhurbaşkanı adayım, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu idi.
Adı sonraları gündeme gelen CHP'li Emine Ülker Tarhan'ın, Atatürk'ün makamına layık bir isim olduğunu, sağ kesimden Abdüllatif Şener'i de seçmenin ilgisini çekecek değerli ve saygın bir “çatı adayı” gördüğümü hem bu köşede, hem de diğer platformlarda paylaştım.
Ama olmadı, CHP ve MHP, Ekmeledddin İhsanoğlu ismi üzerinde karar kıldı…
Bir yanda tanıdığımız, Çankaya'ya çıktığı takdirde neler yapacağını tahmin ettiğimiz Tayyip Erdoğan, diğer yanda ise her fırsatta Anayasa'ya, Atatürk'ün laik demokratik Cumhuriyet'ini sahipleneceğini söyleyen, devletimizin üniter yapısını ve bayrağımızı koruyacağına söz veren Ekmel Bey vardı.
Ona hemen destek vermedim. Çünkü başlangıçta çekincelerim, endişelerim mevcuttu.
Halk TV'de uzun bir canlı yayın röportajı yaparak, kendisine yöneltilen tüm iddiaları çok net olarak sordum.
Daha sonra da yaşayan en büyük Atatürkçü olduğuna inandığım, dünyaca saygın bilim insanı Muazzez İlmiye Çığ ve bilge diplomat Şükrü Elekdağ'ın da görüşleri doğrultusunda Prof. İhsanoğlu'nu desteklemeye karar verdim.
Kararımın bugün de arkasındayım. Tayyip Erdoğan'a karşı Ekmeleddin İhsanoğlu'nu desteklemekle doğru yaptığıma inanıyorum.
CHP ve MHP teşkilatlarının yalnız bırakmalarına, iş adamlarının korkup köşe bucak kaçmalarına karşın Prof. İhsanoğlu seçim yarışının mağlubu değildir.
Seçimin mağlubu CHP ve MHP'dir.
* * * *
Yerel yönetim seçimleri sürecinde de yazdık.
CHP yönetimi bir an önce aynaya bakıp kendisini sorgulamalı.
Partideki erozyonu, seçmendeki umutsuzluk ve güvensizliği durduracak radikal önlemleri süratle almalı.
Parti vitrininde halktan kopuk, toplumda hiçbir karşılığı bulunmayan her dönemin yıpranmış isimleri yerine, güven veren, laf yerine iş üreten, birikimli ve gerçekten halkçı portreler olmalı.
Hepsinden önemlisi CHP, AKP'ye benzemekten vazgeçip, çağın gerektirdiği sosyal demokrat kimliğine dönmeli.