Top
01/05/2016

Sağlık Bakanlığı’ndan eşi görülmedik vefasızlık!..

Kırıkkale'nin Sulakyurt İlçesi'ndeki devlet hastanesine 84 yaşındaki Şerife Nine'nin adı verilecekmiş! Zira Şerife Cesur, tedavi için gittiği hastanenin acil servisine çamurlu ayakkabılarını çıkararak girmiş!..
Karşı mıyız? Asla… Hatta bunun örnek bir davranış olduğuna inanıyor ve destekliyoruz.
Ama… Şerife Nine'nin evine giderek elini öpeceğini açıklayan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na, Emine Anne'nin yaşadığı acıları ve Bakanlığın ona reva gördüğü vefasızlığı da hatırlatmak istiyoruz.

*  *  *

9 Temmuz 1994…
Saatler 18.00'e yaklaşırken, o yıl İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nü birincilikle bitiren 22 yaşındaki Alper Çizgenakat, ağırlıkları kuşanıp, nefes tutma eğitimi için Çeşme'deki yazlıklarının havuzuna atlıyor.
Daha önce denizde nefesle 27 metre derinliğe rahatça dalabilen Alper, su altında kalma süresini 4 dakikaya çıkarabilmek amacıyla girdiği havuzda, ne yazık ki beyin kanaması geçiriyor.
Ağabeyinin dipte hareketsiz durduğunu tesadüfen gören kız kardeşi Müge, çığlık çığlığa daldığı havuzdan Alper'i yarı baygın çıkarıyor.
O yıllarda, Çeşme'de bırakın tam teşekküllü hastaneyi, çoğu kez külüstür bir ambulans bile bulunmuyor.
Sağlık ocağına başvuran hastalar, genellikle en yakındaki Urla Kemik Hastanesi'ne, kritik durumdakiler ise Ege veya 9 Eylül Üniversitesi'ne sevk ediliyor.
Güçlükle nefes alabilen Alper de babasının kullandığı özel araçla 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne götürülüyor.
Eğer Çeşme'de ilk müdahaleyi yapacak imkan olsa, belki de kurtarılabilecek hayatı, yolda kaybedilen süre nedeniyle anneciğinin kollarında eriyip gidiyor.

*  *  *

Hastanedeki sağlık ekibinin olağanüstü çabalarına, sürekli kalp masajı yapmalarına karşın, 6 yaşında piyano çalmayı öğrenen, amatör dalgıçlığın yanı sıra kayak, binicilik ve yelken sporlarını da başarıyla yapan, ağırbaşlı ve saygılı davranışlarıyla çevresindeki herkesin sevgisini kazanan Alper kurtarılamıyor.
Yaşasa bir hafta sonra yapılacak diploma töreninde birinciliğini kutlayacak olan Alper'in kısacık yaşamı, Çeşme'deki ihmal edilmişliğin kurbanı oluyor.

*  *  *

Ailesinin evlatlarının bitimsiz acısını yaşadığı günlerin birinde, anne Emine Hanım'ı dönemin İzmir Valisi Kutlu Aktaş arayıp “Sizinle bir projeyi konuşacağım” diyerek makamına davet ediyor. O güne kadar birçok okul yaparak, eğitime unutulmaz katkılar sağlayan Milli Eğitim Vakfı Gönüllüler Derneği üyelerinden biri olan Emine Hanım, yine bir okul ihtiyacını konuşacaklarını düşünerek hemen Valiliğe koşuyor.
Kutlu Bey “Bu kez okul değil, hastane yapacaksınız. Hem de Çeşme'de! Hiç durmayın, başka Alper'leri kurtarabilmek için hemen başlayın” diyerek, evlat acısıyla kahrolan anneye hayatının en ulvi görevini veriyor.

*  *  *

Böylesine anlamlı bir görev verilir de durulur mu?
Aynı grup Emine Hanım'ın önderliğinde hemen kolları sıvıyor. İzmir'in gönül zengini ne kadar hayırseveri varsa seferber oluyor. Bağış kampanyası öylesine müthiş bir boyut kazanıyor ki, Emine Hanım'ın bir cihazın alımı için telefon ettiği kişiler, soru sorma gereğini bile duymadan sadece “Ne kadar paraya ihtiyaç olduğunu” soruyorlar. Sonra da en kısa sürede banka hesabına yatırıyorlar. Böylece Valiliğin dört duvar halinde teslim ettiği bina, kısa sürede 25 yataklı ve tam teşekküllü bir hastane haline getiriliyor.
Alper'in vefatının üzerinden 4 ay bile geçmeden, 31 Ekim 1994 günü yapılan açılışta Emine Hanım'ı, İzmir'in efsanevi valisi Kutlu Aktaş'ın, herkesin gözlerini yaşartan bir sürprizi bekliyor.
Hastaneye Alper'in adı veriliyor…

*  *  *

O gün bu gündür Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi hem yerli halka, hem de yazlıkçılara sağlık hizmeti sunuyor. 25 yataklı olmasına karşın, personelin büyük özverisi sayesinde 100 yataklı hastanelerle yarış edebilecek kaliteye ulaşılıyor. Öyle ki, 24 saat nöbet tutan bir doktorun, birkaç saatlik
bir uykunun ardından gönüllü olarak yeniden görevine döndüğü günler yaşanıyor.
Bu arada hastanenin ekipmanları yenileniyor, eskiyen mobilyalar değiştiriliyor, bölümler son teknoloji ürünü cihazlarla donatılıyor.
Tüm atılımlar bu güne kadar toplamı 30 milyon TL'yi aşan hayırsever bağışlarıyla yapılıyor.
Bunlardan biri var ki anlatırken Emine Hanım'ın gözleri yaşarıyor:
“Hastaneye morg yapılacak. Bunun için 120 bin lira gerekiyor. Bir adam geldi. Kılık kıyafetine baksanız, yardım yapmaya kalkarsınız, öyle biri. Örneğin pantolonunda kemer yerine ip bağlamış! ‘Duydum ki morg yapacakmışsınız' diye söze girdi. Ben ‘Evet ama çok para lazım' deyince, ne kadar olduğunu sordu. Ben de söyledim. 
Güldü ve başladı anlatmaya: ‘Benim annem ölü yıkar, babam da ölü gömerdi. Anneciğim eve geldiğinde ‘Daha güzel bir yer olsa da mevtaları daha güzel yıkasam' diye ağlardı. Ben çok şükür iş güç sahibi oldum. 
Çocuklarımı okuttum. Şimdi sıra annemin vasiyetini yerine getirmeye geldi. Bana bu fırsatı verin…”
Çeşme'nin Dalyan Köyü'nden hayırsever Ahmet Deniz, annesi Hamide Deniz'in anısına güzelinden bir morg yaptırıyor. Malzemenin en iyisini, işçiliğin en mükemmelini kullanarak hazır hale getirdiği morg açılırken “Ne mutlu bana, şimdi anneciğimin ruhu şad olmuştur” diyor.

*  *  *

Vali Kutlu Aktaş'ın görevi verirken söylediği gibi Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi gerek sahip olduğu cihazlar, gerekse hekim ve sağlık personelinin özverili çabalarıyla bugüne kadar birçok insanın hayatını kurtarıyor.
Bu arada hastane kapasitesini 75 yatağa yükseltmek için TOKİ, yeni ve depreme dayanıklı bir bina inşa ediyor. Yeni binanın tefrişini de yine Emine Hanım'ın önderliğindeki “Çeşme Alper Çizgenakat Hastanesi Gönüllüleri”, yaklaşık 2 milyon TL'yi bulan bağışlarla yapıyor. Eski binadaki tüm cihazlar, yenisine taşınıyor.
İlkindeki gibi, bu açılışta da Emine Hanım'ı bir sürpriz bekliyor.
Ama kötü bir sürpriz!..
Zira “Alper Çizgenakat” adı, hastaneden çıkarılıyor!..

*  *  *

Acil servise girerken çamurlu ayakkabısını çıkarttığı için Şerife Nine'nin adını Sulakyurt Devlet Hastanesi'ne veren Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu acaba bu eşi görülmedik vefasızlık ve Emine Anne'nin çektiği acılar konusunda ne düşünüyor?..

UĞUR DÜNDAR'IN NOTU: 
Bugün Vefa Lisesi'nin kuruluş yıldönümü. Eski ve yeni mezunlar okulun bahçesinde bir araya gelecek ve anılarını paylaşacaklar. Elimdeki yanığın tedavisi sürmeseydi, ben de İzmir'den yola çıkıp, Boza Günü'ne koşacaktım. İnşallah seneye katılırım. Tüm Vefalıları sevgi ve muhabbetle selamlıyor, üzerimde emeği olan değerli öğretmenlerimi sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Çünkü “Uğur Dündar”ı onlara borçluyum…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp