O kadar çok kişi gitti, o kadar çok fotoğraf paylaşıldı ki, sanırım görmeyenler de görmüş kadar olmuştur… Şu günlerin en derin ve duygusal sergisi Yapı Kredi Kültür Merkezi'ndeki ‘İşte Benim Zeki Müren'… Bir kesitiyle de ‘Türkiye tarihi' ve de moda/kostüm şovu… Metinli bölümlere yapılan ışıklandırma kötü de olsa, içeriği, müziği ve kimi zaman kahkaha bile attıran fotoğraflarıyla etkileyici. Ne de olsa küratör Derya Bengi müzikli tarihimizi çok iyi biliyor.
ADAYIM NİYAZİ ERDOĞAN
Sergide Zeki Müren'in ‘Ay'da Yürüyen Prens' ve ‘Uzaydan Gelen Prens' gibi isimler verdiği, en hafifi 10, en ağırı 20 kilo olan şaşaalı kostümleri kadar, bu kostümleri tasarlama aşamalarıyla bazı çizimlerini de görebiliyoruz. En fazla dikkatimi çeken şeyse Müren'in ‘kumaş deseni tasarlaması'… Müren, 1965'te 3 büyük şehirde ‘kumaş desenlerinden oluşan' bir sergi açmış.
Bu desenler şimdi hem Beyoğlu'nda, daha geniş bir haliyle de Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi'nde ‘Mora Bayılırdım – Zeki Müren Desenleri' adıyla sergileniyor. Bugün için de dikkat çekiciler.
Bence bir Türk modacının bu desenleri günümüze taşıyıp kumaş haline getirmesi, bir ‘Sanat Güneşi kreasyonu' ortaya çıkarması lazım! Benim adayım Fatih'teki bir apartmanın minik deseninden muhteşem bir koleksiyon çıkarmış olan Niyazi Erdoğan. Müren'in moda dünyasında da alkışlarla yaşatılması şart. Not: Sergi 20 Aralık'a kadar; saygıyla gidiniz…
Instagram'a uygun restoran dizayn edilir :)
Her ne kadar çok yaygınlaşsa da, yemek fotoğrafı çekilmesine/paylaşılmasına herkesin çok bayıldığı söylenemez. Mesela geçtiğimiz yıllarda Michelin yıldızlı iki ayrı Fransız şef, Gilles Goujon (Restoranı: L'Auberge Du Vieux Puits) ile Alexandre Gauthier (Restoranı: La Grenouillere) isyan edip restoranlarında yemek fotoğrafı çekilmesini yasakladılar!
“Yemek fotoğrafı çekmek görgüsüzlüktür” diyen Goujon, sosyal medyada boy gösterdikçe kreasyonlarının sürprizinin kaçtığını ve entelektüel varlığının eksildiğini düşünüyor.
SOĞUTMAYALIM
“Yemek geldiğinde elinize telefonunuzu değil, çatal bıçağınızı alın” diyen Gauthier ise şöyle haykırıyor: Yemek soğuyor! Yaklaşık 15 yıldır hemen her yemeğimin fotoğrafını çeken ve paylaşan ben bile, masamda 30 saniyeyi geçen bir fotoğraf çekimi olursa sinirleniyorum: “Soğutmayalım”
Türkiye'nin iyi şeflerinden Maksut Aşkar, bu konuda dertsiz anlaşılan, hatta yaratıcı, iş kolaylaştırıcı… Uzun süredir üzerine çalıştığı Neolokal'i kasım ayı itibariyle SALT Galata içinde (İstanbul Karaköy) hizmete açan Aşkar, tabaklarına güveniyor olmalı ki, Instagram'ı da düşünmüş ‘fotoğraf çekilmesine kolaylık sağlayan' bir ışık sistemi yaptırmış restorana… İnsanları rahatsız etmeyen, ‘sahne ışığını' yiyene değil yemeğe yönelten çok güzel bir sistem. Çevrede muhteşem Altınboynuz manzarası; yemekler Türkiye'nin dört bir yanından gelen malzemelerle rengârenk; tabaklarsa ‘santimetre' inceliğinde yani en az 250 ‘like'…
Her şey bir yana, üzerine çok konuşulabileceğiniz yemeklerinden kısaca bahsedersek… Aşkar, son dönemde yükselen değeri, doğruyu iyi görmüş, ‘lokal' ürünün peşinde. Yerli, köylü, kırsal malzemeler, ilerici yöntemlerle modern tabaklamalar yapıyor. Her yemeğin, yağın, ekmeğin bir hikâyesi, o hikâyeleri anlatan kartları var. Hangi malzeme nereden geldi, nasıl bir döngüden geçti okuyor ya da dinliyorsunuz. Bir keşkek yapıyor, bir palamut rilette, bir katmerli tirit… Misss! Görsellik önemli de, aslolan lezzettir! Ona da 10 numara, yıldız yağmuru :)
En ‘içten' kampanya
Sokakta bir slip ‘çamaşır' çizimiyle birlikte “Pantolonunuzu nerede çıkaracağınız belli olmaz” yazılı afişler gördünüz mü?
Sloganın altında yazan icislerim.com adresini ziyaret edince gördük ki, endüstriyel tasarımcı Çağlar Alkan ile moda fotoğrafçısı ortağı Can Torun, insanı gülümseten zeki sloganları, yaratıcı kampanyaları, seksi ve kaliteli fotoğraflarıyla yurtdışından getirttikleri ‘don'ları satıyorlar. ‘Slip, trunk, Jockstrap, boxer ve tayt don' nedir, kimler giymeli, anlatıyorlar… Bi de ‘don'a ‘don' diyorlar! Bence yılın en ‘içten' kampanyası.
2014'ün en popüler tatlısı
Tartışmıyorum bile Türkiye'de trileçe! Aslen Güney Amerika kökenli olsa da, biz oradan aldığımız için sanırım Balkan tatlısı olarak biliyoruz; orada da çok yaygın çünkü… Adı da 3 sütten, İspanyolca ‘tres leches'ten geliyor; manda ya da keçi, inek ve koyun sütünden yapılıyor.
‘En iyi' trileçe nerede?
Biz de bir ara ‘En iyi nerede?' turları atıyorduk İstanbul'da… Gerçekten 3 ayrı süt kullanan az çünkü! Benim için sıralama şöyle: Beyoğlu Divan Brasserie, Büyükçekmece Roseberry Pastanesi, Balat'taki Köfteci Arnavut, Kemerburgaz Kardeşler Lokantası…
En yaratıcı ‘çakma'
Londra'daki Borough Market'in 1000'inci yılını (dile kolay!) kutlama etkinlikleri kapsamında bir ‘Real Apple Store' yani ‘gerçek elma dükkânı' açıldı.
Tarzı, beyazlığı aynı ‘Apple Store'lar gibi! Yalnız elma imgesi ‘yenmemiş'; iPhone, iPad ve iPod'ların yerinde de rengârenk elmalarla bilgi metinleri var.
