Top
31/01/2024

Güvenlik ikilemi yaratan politik kadrolar

İnsanlığın en büyük baş belâsı ne çevre ne açlık...

İnsanlığın en büyük baş belâsı:

Savaşlar...

Ne yazık ki...

Dünya üzerindeki hemen her devlet:

“Güvenlik ikilemi” sorunu yaşıyor...

Yani...

“Savaş tehlikesi...”.

Savaş tehlikesi yoksa bile:

“Falanca ülke (genelde komşudur) her an bana saldırabilir” kuşkusu iliklere kadar işlemiş...

İşte bu nedenledir ki...

Yani:

“Güvenlik ikilemi” sorunu olduğu içindir ki:

Silahlanma sürdürülüyor...

Örnek mi?..

Türkiye ile Yunanistan...

Yunanistan savunma harcamalarını her artırdığında...

Türkiye bunu kendisine:

“Tehdit” olarak algılıyor...

Ve:

Yatırım, istihdam, üretim ve halkın refahı için harcaması gereken kaynaklarını:

Silah satın alımı için harcıyor...

Aynı şey Yunanistan için de geçerli...

Türkiye savunma harcamalarını her artırdığında...

Yunanistan bunu kendisine:

“Tehdit” olarak algılıyor...

Yatırım, istihdam, üretim ve halkın refahı için harcaması gereken kaynaklarını:

Silah satın alımı için harcıyor...

İyi de...

Türkiye ve Yunanistan “NATO” üyesi değil mi?..

Reklâmlarda mücevher reklamı yapan Hürrem Sultan(!) gibi cevaplayayım:

“Evveeeettt...”.

İki NATO üyesinin birbiriyle savaşmasına izin ve imkân verilir mi?..

Sözleşmeye ve üyelik şartlarına göre:

“Verilmez...”.

Pekiiii...

Bu iki ülke...

Neden, “güvenlik ikilemi” yaşıyor?..

Soru, “bu iki ülke” olarak sorulursa cevabı başkadır...

“Bu iki devlet” olarak sorulursa başkadır...

Çünkü...

“Ülke” denildiğinde öncelikle:

O ülkenin halkı anlaşılır...

“Devlet” denildiğinde ise siyasal iktidar yani hükümetin...

Cevabı buna göre vereyim...

İki ülkenin (Halkların):

“Güvenlik ikilemi” sorunu yok...

İki devletin (İktidarların):

“Güvenlik ikilemi” sorunu var...

Demek istemem o ki:

Ülke halklarının makul çoğunluğu birbirleriyle dost...

Ülke halklarının azgın azınlığı ise:

Savaş ve savaş tehlikesinden geçindikleri için:

“Güvenlik ikilemi” sayesinde iktidarda kalıyor...

Silâh satın alımından elde ettikleri pay sayesinde:

Servet sahibi oluyorlar...

Güvenlik ikilemi yaratan politik kadrolar ve azgın azınlığın kullandığı iki argüman ise:

“Din ve ırk...”.

Ve:

100 yıl önce yaşanmış savaş...

Günün sözü

“İnsanlık tarihi boyunca savaşlar, para kazanılsın diye yapılır...”

Fuminori Nakamura

FARKINDA DEĞİL MİSİNİZ?..

Yazılarımı gazeteye göndermiş SÖZCÜ TV’yi izliyordum...

Serap Belovacıklı:

TİP Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin Meclis’te düşürüldüğü haberini verdikten sonra...

Ekrana:

Meclis’te, milletvekilliği düşen ya da düşürülen milletvekillerinin adlarının yer aldığı sayfayı getirdi...

Can Atalay’ın adının yanına şu not konmuştu bile:

“Anayasa’ya göre milletvekilliği düşmesi”.

Canlarım...

148 yıllık parlamentomuz...

Abdülhamit döneminde bile yapılmayanı yaptı...

Anayasayı çöpe attı...

Biliyorsunuz:

YSK, Can Atalay’ın milletvekilliğini onaylamıştı...

AYM de bir milletvekilinin Anayasaya göre Meclis’te olması gerekirken cezaevinde tutulamayacağı gerekçesiyle:

Atalay’ın görevinin başına geçmesi yönünde karar vermişti...

Yargı ve meclis el ele verdi:

AYM ve YSK kararlarını tanımadı...

Şimdi...

Bu skandal kararı alan Meclis’i yöneten:

Başkan’a...

Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için kürsüde konuşan ancak...

Anayasa’nın ilgili maddelerini değiştirerek okuyan:

İktidar meclis gurup Başkan Vekillerine...

Ve...

Atalay’ın milletvekilliğini düşüren milletvekillerine soruyorum:

Gelecekte (yaşarsanız):

Yassıada Mahkemeleri Başkanı Salim Başol ve...

Savcı Altay Ömer Egesel’den de daha kötü durumlara düşeceğinizin...

Sokaklarda yürüyemeyeceğinizin:

Farkında değil misiniz?..

BUNLAR HER ŞEYİ YAPAR

X’te (Twitter) konuşlanan “Sığınmacı, mülteci istemiyorum @mltecilergideck” isimli sosyal medya hesabı, Gönül Hanım’a (@Gonulje) şöyle saldırıyor:

“Ya sen PKK’lı aşağılık bir orr...sun. Senin karşı olduğun her şey kutsaldır. Bu saatten sonra MHP için ölürüm, öldürürüm...”.

Gönül Hanım...

Bu pislikler için insan öldürmek, sinek öldürmekten daha kolay...

Bunların altı tanesi (Evet, bunlar taneyle) bir gece yarısı saat 11’de evimi bastılar...

Kapıyı açsaydım:

Öldüreceklerdi...

Bunlar, iktidara tutunabilmek için...

Her türlü onursuzluğu...

Ve vahşeti:

Yaparlar...

ZAMANE VELİAHTLARI

Sultan Abdülmecit’in oğlu veliaht Murat Efendi, Paris gecelerinin ışıklarla pırıl pırıl aydınlanmış halini görünce şaşırır...

İstanbul’a döndüğünde, gördüklerini amcası padişah Abdülaziz’e şöyle anlattığı rivayet olunur:

“Ne kadar garip? Adamlar sanki güneşin ışıklarını gündüzden alıp saklamışlar ve gecelerin karanlığını gündüze çevirmek için kullanıyorlar...”.

O zamanın veliahtları:

“Avrupalılar bizi kıskanıyor” demeyi akıl edemedikleri için midir nedir:

Hayranlıklarını itiraf ederlermiş...

YOK ARTIK

Biliyorsunuz...

Banu Avar, seküler ve Atatürkçü AKP’lilerden olup 40 yıldır:

“Kürtler bölücü çünkü bağımsızlık istiyor” diye isyan eder...

Ne var ki...

Avar’ın “bölücüler, bağımsızlık istiyorlar” dediği Kürtler bir türlü Banu Avar’ı haklı çıkaramadılar...

Avar şimdi de şöyle bir paylaşım yaptı:

“Sıra ABD’nin bölünmesinde. Texas bağımsızlık istiyor. Bayrağı da bu...”.

Kürtler, Banu Hanım’ın:

“Bölücüler çünkü bağımsızlık istiyorlar” tahminini bir türlü doğrulatamadılar...

Birkaç gündür bağımsızlık isteyen Teksaslılar...

Nasıl olup da ABD’yi bu kadar hızlı bölecekler:

Merak ediyorum...

Yani canlarım...

Erdoğan fanatikleri bile...

Mahcup olmamak için...

Avar’ın bu paylaşımını yapmakta...

Bu kadar acele etmediler...

AZGIN AZINLIKLARIN DEDELERİ

Azgın azınlık Türk Müslümanlarının tahrik cümlelerinden biri şöyle:

“Bu Yunanlılar var ya bu Yunanlılar; Kurtuluş Savaşı’mızda, hamile kadınlarımıza tecavüz edip karınlarındaki bebekleriyle birlikte öldürdüler...”.

Azgın azınlık Yunan Hıristiyanlarının tahrik cümlelerinden biri ise şöyle:

“Bu Türkler var ya bu Türkler; işgal ettikleri atalarımızın mirası Anadolu’muzu ve Trakya’mızı ellerinden almak için yaptığımız savaşta, hamile kadınlarımıza tecavüz edip karınlarındaki bebekleriyle birlikte öldürdüler...”.

Bu tahrik cümlelerinin doğru ya da yanlışlığını tartışmak geri zekâlılıktır...

Akıl ise şu gerçeği asla unutmaz...

Türklerle Yunanlıların savaşı 9 Eylül 1922’de Türklerin zaferiyle son buldu...

11 yıl sonra...

Yani 1933 eylülünde...

9 Eylül 1922’de, Yunanistan Başbakanı Venizelos İstanbul’da, Türkiye Cumhuriyeti devleti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in (1935’te Atatürk soyadını aldı) konuğuydu...

Oysa...

9 Eylül 1922 günü:

Gazi Mustafa Kemal, Türk ordularının...

Venizelos ise Yunan ordularının başkomutanı idi...

Ne iki lider “hamile kadın” konusunu andılar...

Ne de:

O günün dostluk ve barış yanlısı politikacıları ve medyası:

O hamasi ve düşmanlıkları kaşıyıcı sözleri hatırlattılar...

Peki...

İki lider dostça buluşup sohbet ederken:

“Hamile kadınlarımıza tecavüz edip karınlarındaki bebekleriyle öldürdüler” diyenler yok muydu?..

Tabii ki vardı...

Kimler miydi?..

Bugün aynı cümleyi kullanmaktan bıkmamış:

Azgın azınlıkların dedeleri...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp