Top
27/01/2024

Ey kalite lütfen çık artık ortaya...

Muharrem İnce’nin basın toplantısında yaptığı açıklamaları okudum...

Meselâ şu sözlerin sahibi Muharrem İnce idi:

“CHP, İsveç’e evet deyince nasıl ittifak kuracağım, her gün DEM’lenirse nasıl kuracağım?..”.

Bu açıklamayı yapan Muharrem İnce ile...

2018 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde tanıdığım...

Ve hatta destek verdiğim Muharrem İnce...

Aynı kişi olsa bile...

Aynı “karakter” olamaz...

Çünkü bu İnce...

2018 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde...

Edirne’ye giderek...

Kürt Siyasi Hareketi’nin lideri konumundaki Selahattin Demirtaş’ı:

Edirne Cezaevi’nde ziyaret etmiş...

Bir mitinginde de...

Dün; “Dersim diye bir yer yok” diyerek inkâr ettiği “Dersimspor” formasıyla poz vererek:
DEM’lenmişti...

Yani bu İnce...

2018 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde...

ABD’ye hayran...

NATO’ya medyun...

Kürt Siyasi Hareketi’ne meftundu...

Yani bu İnce...

2018 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde...

Çok özgürlükçüydü...

Muasır medeniyetler yolundan ayrılmayacağını taahhüt ediyordu...

Peki...

O gün neden öyleydi?..

Çünkü...

Adları sürekli değişse de...

Dünya kamuoyunda “Kürt Siyasi Hareketi” olarak bilinen partilere oy veren seçmenlerin oylarına ihtiyacı vardı...

Çünkü...

O günlerde ABD ve NATO karşıtlığıyla tebarüz eden Erdoğan’a karşı...

Kendisi adına yararlı olan:

ABD ve NATO’nun yanında durmaktı...

Ama dün anladım ki:

2018 cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinin:

“Demokrat...”.

“Özgürlükçü...”.

“Kalıcı barıştan yana...”.

“Muasır medeniyetler yolundan asla dönmeyecek...”.

“NATO’cu” siyasetçisi gitmiş yerine:

Bahçeli’nin solumsu olanı gelmişti...

Neredesin ey kalite?..

Lütfen çık artık ortaya da: Şu vasat altıları daha iyi tanıyalım...

Günün sözü

“Ne adaletsiz bir dünya; kimi günahları ile yükseliyor, kimi kaybediyor iyilikleriyle...”.

Shakespeare

GÜNCELLEME ŞART

Erdoğan, 2018 yılı mart ayında...

Dünya Kadınlar Günü etkinliği kapsamında yaptığı açıklamanın bir yerinde...

Şöyle demişti:

“İslâm’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar aciz bunlar...”.

Erdoğan, Mecelle Kanunnamesi’nde yer alan bir maddeyi hatırlatıyordu:

“Ezmanın tagayyürüyle ahkâm da tagayyür eder...”.

O gün Erdoğan’a hak vermiş...

O görüşüne süreklilik ve etkinlik kazandırması gerektiğini söylemiştim...

Yani:

yüzyılın gerçek dindarlığının:

“Hz. Muhammed Mustafa (S.A.S.) efendimiz buyurmuştu ki” diye söze başlayıp...

1400 yıl önceki hükümlere uymak değil...

Aksine:

“Zamanları değiştiğine göre hükümler de değişmeli” diyebilmek olduğunu belirtmiştim...

Diğer yandan aynı şekilde Mustafa Kemal Atatürk’ün “altı ok” hedefi ve “milliyetçilik” tanımı da gözden geçirilmeliydi...

yüzyılın yeni dünya düzenine, teknolojisine ve ekonomik anlayışına uygun hale getirilmeliydi...

Yani:

Atatürk’e gerçekten saygı duymak...

Onun 100 yıl önceki her söylemini doğru bulmak amacıyla:

“Büyük Önder demişti ki” diye söze başlamak değildi...

Atatürk’e saygı duymak:

Kendi döneminde şartlar gereği “demokrasisi” olmayan cumhuriyeti:

“Demokratik, laik cumhuriyet” olarak sürdürmek olmalıydı...

Sözümün özü canlarım...

Çocuklarımızın, gelecek nesillerimizin:

Gelişmiş Batı uygarlıklarına kul-köle ve hizmetçi olmalarını istemiyorsak:

Hz. Muhammed’i de Atatürk’ü de güncellemeliyiz...

ZİHNİNİZİ DEĞİŞTİRİN...

Ünlü filozof Schopenhauer:

“Dünya benim tasarımımdır” demişti...

Çünkü Filozof’a göre:

“Zaman ve mekân bakımından dünya, kişinin algılaması ve tasarımına göre; zihinde oluşur...”.

Filozof İmparator (Romalı) Marcus Aurelius şunu söylemişti:

“Hayatınızın mutluluğu, düşüncelerinizin kalitesine bağlıdır...”.

Yani canlarım:

Ne düşünüyorsanız:

O’sunuz...

Dünyayı değiştiremezsiniz...

Lütfen: Zihninizi değiştirin...

NE YAPACAK?

SÖZCÜ’den alıntıladığım bir haber şöyle:

Merkez Bankası (TCMB) dün 250 baz puan artışla politika faizini yüzde 45’e yükseltirken, son haftalarda TL mevduat faizlerindeki düşüş dikkat çekiyor.

12 Ocak haftasında yüzde 51,05 olan üç aya kadar vadeli ortalama TL mevduat faizleri, geçen hafta 1,07 puan düşüşle yüzde 49,98’e geriledi.

TL mevduat faizleri 6 hafta sonra tekrar yüzde 50’nin altına gerilemiş oldu.

22 aralık haftasında yüzde 52,60 ile 21 yılın zirvesini gören üç aya kadar vadeli TL mevduat faizleri, sonrasındaki dört haftada düşüş serisi gösterdi.

Canlarım...

Bugünden sonra, Erdoğan’ın geçmişte ne dediğinin hiçbir önemi yok...

Ne dediyse dedi...

Bugünden sonra önemli olan:

Bundan sonra ne diyeceği de değil...

Bugünden sonra...

Bundan sonraki bu olumlu gelişmelere karşı:

Ne yapacağı önemli...

DİJİTAL TEKNOLOJİ

Canlarım...

Sadece İslâmiyet’te değil...

Her din ve inançta zehirlenmeler, çürümeler olur...

Sadece İslâmiyet’te değil...

Her din ve inançta:

Aşırılık var...

Karşı inanca nefret ve şiddet var...

Teknolojik gelişmeler bu “orta çağ” karanlığını aydınlatmaya yetmiyor...

Peki, ne yapacağız?...

Bu durumun kendi kendine düzelmesini mi bekleyeceğiz?..

Elbette hayır...

Dijital teknolojiyi:

Dedikodu yapıp ona buna iftira atmak amacıyla değil...

İnsanî gelişmişliği...

Kalıcı barışı...

Ve eş zamanlı olarak:

Ekonomik büyüme eşliğinde:

En az eşitsizliği gerçekleştirmek amacıyla kullanacağız...

BU KADAR LÂFI NEDEN ETTİM?

Soru:

Demokrasi düşünce özgürlüğü müdür?..

İfade özgürlüğü mü?..

Cevap:

Elbette ifade özgürlüğüdür...

Çünkü...

Kişi, aklından geçenleri, inandıklarını ifade edemezse:

Ne düşündüğünü kim bilecek?..

Biri kalkar:

“Her türlü özgürlüğün genişletilmesinden yanayım” der...

Bu cümle bir kişinin ifadesidir...

Ama...

Bu açıklamanın sahibinin:

Gerçekten de söylediği gibi düşündüğünü göstermez...

Bir başkası çıkar:

“İktidarın bazı yorum ve analizleri yasaklaması hakkıdır çünkü analizler sakıncalı düşünceler içermektedir” demesi de...

O kişinin gerçekten öyle düşündüğünün göstergesi değildir...

O kişi de iktidarın şerrinden korunmak için öyle söylemekte olup...

Gerçekte:

İfade özgürlüğünden yana olabilir...

“Her türlü özgürlüğün genişletilmesinden yanayım” diye konuşup yazan biri...

Pekâlâ:

Baskıcı, otoriter bir rejime destek verip diğer taraftan takiye yapmış olabilir...

Bu tür iki yüzlülükler:

Anti demokratik...

Baskıcı...

Despot rejimler için söz konusudur...

Ve...

Despotizm...

Baskıcı otorite:

Kişilik ve düşüncede ahlâkî çürümeler yaratır...

Bu kadar lâfı neden mi ettim?..

“Ey kalite lütfen çık artık ortaya...” başlığıyla yayımlanan yazımda anlattım...

ARKA TARAF

İstanbul’da minibüs şoförlüğüne başlayan Hüsmen, direksiyon başında, son yolcunun gelmesini bekliyordu...

Adamın biri minibüse doğru yürürken Hüsmen’e seslendi:

“Beyazıt’a yer var mı şoför efendi?..”.

“Var be agacım ama en arkada” diye cevapladı Hüsmen...

“Ben arkada gidemem” diye itiraz etti yolcu...

Hüsmen kızdı:

“Niye be ya?.. Arka taraf Beyazıt’a gitmiyo mu?..”.

GÜNÜN DÖNEĞİ

2014 yılında:

“CHP Dersim halkından özür dileyecek mi?” diye soran bir gazeteciye:

“Biz bir Dersimliyi genel başkan yapmışız, daha büyük özür mü var?” cevabını veren ...

Muharrem İnce dün ise:

“Bizim Dersim diye bir vilayetimiz yoktur” diyerek “Günün Döneği” sıfatını hak etti...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp