Top
13/01/2024

Şimşek ve Erkan hangi model ekonomist?

Arap dil bilgini Ahfeş, kendisini dinleyecek kimse bulamayınca...

Dersi, keçisine anlatırmış...

Ve...

Zaman zaman keçinin başına bağladığı ipi çekerek:

Söylediklerini onaylatırmış...

Bizim deyimler sözlüğümüzde...

Her fikri, başını sallayarak kolayca kabul eden yalakalar için:

“Ahfeşin keçisi gibi başını sallamak” deyimi kullanılır...

Sözü:

Bizim Ahfeşlere getireceğim...

Ama önce...

Hepsi için değil...

Bazı “çok ünlü” ekonomistlerle ilgili bir çift söz etmek istiyorum...

Canlarım...

Ekonomi ana bilim değildir ancak:

Ana bilim olarak kabul edilen sosyolojinin bir dalıdır...

Haliyle:

Bilimdir...

Ne var ki...

Ekonomi öğrenimi görmüş kimileri:

Bilim insanı olmayı tercih ederlerse:

Mesleklerini çok para kazanabilmek...

Büyük servet sahibi olabilmek için yapamayacaklarını bilirler...

Çünkü...

Bilim ahlâkı ya da akademik ahlâk:

Her türlü meslekî anlayışın önünde gelir...

Zira...

Bilim ahlâkı:

Prestij sahibi, ünlü bir ekonomist olmaktan daha çok...

İnsanlığın yararına çözümler üretmeyi önceler...

Böyle olduğu içindir ki:

Profesyonel ekonomistler ve finansçılar...

Kendi önermelerine...

Ya da...

Kendi modellerine uymayan kanıtları:

Görmezden gelirler.

Örneğin:

Erdoğan’ın ekonomimizi felç eden...

Her beş yurttaşımızdan birini sürünmeye mahkûm eden:

“Faiz sebep enflasyon neticedir” tezi:

Bu iddia:

Prestijli ve ünlü bir Saray görevlisi olmayı:

Bilim insanı olmaya tercih eden bir profesyonelin...

Erdoğan’ı da ikna etmeyi başardığı:

Bilim dışı bir uydurmadır...

Bu uyduruk iddianın üreticisi danışman:

Ya yeni görüşlere açık olmayan bir dogmatik...

Ya da:

Erdoğan’ın ekonomi konusundaki bilgisizliğini istismar eden bir oportünisttir...

Erdoğan daha 4.5 yıl, tek başına ülkemizi yönetme hakkı olan bir Cumhurbaşkanı...

Keşke dogmatik...

Ya da oportünist danışmanlar yerine:

Ekonomi bilimindeki değişimi ve yenileşmeyi yakından takip eden gerçek ekonomistlere danışmayı tercih etse...

NOT:

Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan da (Ne yazık ki) dogmatik siyasetçi olmayı tercih ettiler...

Günün sözü

“Bilim organize edilmiş bilgi, bilgiler de organize edilmiş hayattır...”.

Immanuel Kant

DURUN BAKALIM

Otoriteye karşı duruşu anlatan Parmaklıklar Arkasında isimli filmi izlediğimde henüz, 1970 yılıyla bile tanışmamıştık...

“Otoriteye karşı gelmek” suçlamasıyla cezası alan ve hapse konulan Paul Newman kaçma girişiminde başarılı olamayınca...

Hapishane müdürü tarafından fena şekilde dövülüyordu...

Müdür, elindeki copla Newman’a vurduktan sonra şöyle diyordu:

“Buradaki sorunumuz, iletişim eksikliği...”.

İktidarla muhalefet arasındaki sorunun iletişim eksikliğinden kaynaklandığı...

İP Milletvekili Can Atalay’ın AYM kararına rağmen hapiste tutulmasıyla:

İyice gün yüzüne çıktı...

İktidar, ünlü filmdeki hapishane müdürünü...

Muhalefet ise:

Baskılar ve iftiralar karşısında kaçmaya çalışmaktan başka yapabileceği hiçbir şeyi olmayan:

Paul Newman’ın rolünü oynuyor...

Durun bakalım ne olacak?..

MAHCUP EDERLER

Siyasette vefa olur mu?..

Olmuyor ama:

Olmalı...

DEVA, Gelecek Parti, Saadet Parti ve Demokrat Parti yöneticileri...

Mecliste grup kurmalarını borçlu oldukları CHP’ye vefa örneği göstererek...

Büyük şehirlerdeki seçimlerde:

CHP’li adayları desteklemeli...

Böylece:

Kendi seçmenlerinin gönlünü alırlarken...

14 Mayıs seçimlerinde kendilerine güvenmeyen CHP’li seçmenlerin kimilerini ise:

Mahcup etmiş olurlar...

DURUM VAHİM

AYM, yerel mahkeme tarafından:

“Milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle verilen erişim engeli kararlarının:

“İfade özgürlüğü hakkının ihlali” olduğuna hükmetti.

AYM, gelişmiş demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi:

Özgürlükleri genişletmek istedikçe...

İktidar ortakları daha çok baskı ve hatta:

“Muhalefetsiz demokrasi” talep ediyorlar...

Peki:

Bu durum daha ne kadar sürecek?..

Kesin tarih veremem...

Ama...

Yakın zamanda bitmezse...

Ülke olarak bizim biteceğimizi söyleyebilirim...

SEÇİMLERDEN SONRA

Türkiye İstatistik Kurumu’nun Kasım ayı verileri açıklandı:

Ülke çapında istihdam edilenlerin sayısı 236 bin kişi azaldı...

Bunlar en iyi günlerimiz...

Henüz “Enflasyonla mücadele politikaları” devreye sokulmadı...

Asıl felâketi:

Seçimlerden sonra göreceğiz...

Biliyor muydunuz?..

İngiltere Kralı V. George’un, 1914 yılında...

Kuzeni (İkisi de İngiltere Kraliçesi II. Victoria’nın torunuydular) olan Almanya İmparatoru /Prusya Kralı II.Wilhelm’e:

“Kuzen enseyi karartma, İngiltere ile Almanya arasında savaş olması imkânsız” dediğini...

Ama...

Aynı yıl İngiltere’nin Almanya’ya savaş ilan ederek...

Birinci Dünya Savaşı’nı başlattığını:

Biliyor muydunuz?..

Ne alâka mı?..

Hiiiççç...

Aklıma geldi yazdım...

DÜNÜN X’İ

Cemre Birand

@Cemrebirand1

 Rabia Naz’ın babası sabah 4’lerde, gece yarılarında kızının intihar değil, öldürüldüğünü ispatlamak için didinip duruyor. Savcıya ceza verildi, dosyayı açmak için ne bekliyorsunuz? Sizin kızınız olsa yeri göğü inletirdiniz. Bir garibanın kızının da aynı hakkı yok mu?

Her kriz sonraki krizin...

Canlarım...

Dünyada, Türkiye’den başka:

2014’te bir başkanlık seçimi ile yerel seçim...

2015’te 2 tane genel seçim...

2017’de referandum...

2018’de bir genel seçim daha...

2019’da yerel seçim...

2023’te bir daha genel seçim yapılmış...

Ve 2024’te:

Bir yerel seçim daha yapılacak...

Hem liberal demokrat...

Hem başkanlık sistemi uygulanan bir başka ülke yok...

Zira...

10 yılda 9 seçim sandığını hiçbir ekonomi kaldıramaz...

Yani:

Bu kadar çok seçim yapılan bir ülke...

Bir de...

Seçim kazanabilmek için halk dalkavukluğu yapan iktidarlar tarafından yönetiliyorsa:

Krizlerden çıkamaz...

Ya da...

Her çıkılan kriz...

Aynı siyasi zihniyet ve sıklıkla yapılan seçimler nedeniyle:

Bir sonraki krizin habercisidir...

Çözüm:

Öncelikle anayasada yapılacak değişiklikle:

Devlet Başkanı, parlamento ve yerel seçimler dört yılda bir:

Bir hafta arayla yapılır...

Başkan ölür, istifa eder ya da düşürülürse:

Seçime kadar yerine yardımcısı devam eder...

Ahlakı çürütür

Adam dar gelirli...

Genç ve güzel karısıyla tek odalı bir evde kıt kanaat geçinmeye çabalıyorlar...

Adam bir akşamüzeri eve geldiğinde kadının kolunda...

Ünlü bir markanın saatini görünce...

Biraz öfke...

Biraz da hayretle...

O ünlü ve mutlaka çok pahalı saati nasıl alabildiğini soruyor...

Kadın sakin...

Gülümsüyor:

“Yarım saat verdim, bir saat aldık” diyor...

Az gelişmiş ülkelerde...

Yüksek enflasyonun...

Ahlâkı nasıl çürüttüğünü gösteren bir fıkra anlatmak istedi canım...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp