Top
08/12/2023

Zihni yalanlarla bulandırılmış...

Biliyorsunuz...

“Misyon” görev...

“Vizyon” ise ileri görüşlülüktür...

İktidarın misyonu var...

Ama...

Vizyonu yok...

Misyonu ne?..

Yandaşları zenginleştirirken:

Kendi servetini de artırmak...

Vizyonu neden yok?..

Ülke ve halkın geleceğini plânlama gibi bir derdi olmadığı için...

Sanayici, ücretler maliyetleri olumsuz etkilediği iddiası ile fabrikalarını daha ucuza işçi çalıştırabilecekleri...

Ve...

Daha az vergi ödeyecekleri yoksul ülkelere taşırken...

İktidar, milli sermaye kaçışının ne kadar tehlikeli olduğunu:

Ya görmedi...

Ya da gördü ama:

Ciddiye almadı...

Gelir garantisi ile milyarlarca dolar toprağa gömülürken...

Yandaş müteahhitlere ödenecek olan milyarlarca öz kaynak:

Milli sanayicilere teşvik olarak ödenmedi...

2012 yılıyla birlikte Suriye adeta iç savaşa tahrik ve teşvik edildi...

O ülkeden Türkiye ekonomisine ucuz emek ithalatı başlatıldı...

İktidar:

Bunun toplumsal sorunlara yol açacağını...

Görmek istemedi...

Ülkeye oluk oluk gelen dövizler:

Milli ekonomide üretimi ve istihdamı artırıcı sektörlerde kullanılmadı...

İnşaatta, yol, köprü, otoyol yapımında kullanıldı...

İktidar:

Bu savrukluğun arz-talep dengesizliğine sebep olacağını...

Ve...

Bunun da beraberinde enflasyonu getireceğini:

Ya görmedi...

Ya da görmek istemedi...

Nitekim...

Gelişmiş ülkelerle birlikte diğer gelişmekte olan demokrasilerde de fiyat artışları başladığında...

O ülkelerin merkez bankaları faizleri yükseltirken...

İktidar, faizleri düşürdü...

“Faiz sebep enflasyon netice” garipliği ile düşürülen faizler...

Bankalardan mevduat kaçışını hızlandırdı...

Bu kaçış:

Hem dövize...

Hem de:

Mal ve hizmete olan talebi artırdı...

Ve...

Ulusal para, küresel rezerv paralar karşısında değer kaybetti...

Fiyatlar bir anda %100’ün üzerinde arttı...

Hayat pahalılığı yaktı, kavurdu...

Dijital teknoloji ile verimliğini artıran ülkelerle rekabet edebilmek amacıyla:

Daha vasıflı teknik personel yetiştirileceğine...

Kaynaklar:

Din adamı yetiştirmek için harcandı...

Sonuçta:

Ekonomisi felaketler yaşayan bir ülke haline gelindi...

Ve ne yazık ki...

Sabit sermaye ve küresel yatırımcı ekonomiyi terk etti...

Ve bu ahval ve şerait içinde iktidar halka:

Masal anlatıyor:

Ve...

Zihni yalanlarla bulandırılmış yoksul insanlar...

Refaha ulaştırıldıklarını zannediyor...

Günün sözü

“Vizyonun başı bulutlardadır ama ayağı yere basar. Vizyon bugünün hayalini, yarının gerçeği kılmak için ortaya konan beyinsel çabadır. Geleceğin gerçekliğini yakalama azmidir...”.

Faruk Türkoğlu

KÜÇÜK ADIMLAR

“Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı” sözünün sahibi David Lloyd George, Birleşik Krallık eski başbakanlarındandır...

Ve...

Başarı için ise şöyle demiştir:

“Eğer belli bir yol işaret ediliyorsa büyük adım atmaktan korkma. Bir uçurumu iki küçük sıçramayla geçemezsin...”.

İktidarda ya da muhalefette olsun Türk siyasetçisinin iki büyük eksiğinden biri:

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dehası olan büyük devlet adamı Atatürk’ün yolundan sapmak...

Diğeri ise:

Başarıya giden yolda atılması gereken büyük adımları atmaya korkmak...

Yani:

Hem küçük ve hem de fiktif adımların:

Plânlı, bilinçli ve cesaretle atılan adımlardan daha tehlikeli olduğunu görememek...

TEMENNİM O Kİ...

Esenler Belediye Başkanı ve İBB AKP Grup başkanı Tevfik Göksu; sosyal medyadan yaptığı açıklama ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu canlı yayında tartışmaya davet etti.

Umarım ve temenni ederim İmamoğlu bu daveti kabul eder...

Çünkü...

Davet sahibi, Meclis’teki alternatifidir...

İmamoğlu daveti, “muhatabım değilsin” diye çevirirse:

Korktuğu sanılır...

Oysa...

Göksu, hiçbir konuda ciddiye alınacak hiçbir fikri olmayan bir ad hominem tiptir...

İmamoğlu karşısında gösterebileceği tek becerisi:

Demagoji yeteneğidir...

BÖBÜRLENMESİN

İçten ve samimiyetle yapılan bir takdir...

Takdir edilen kişinin hayatını değiştirebilir mi?..

O halde gelin...

Bu sorunun cevabını bir örnekle verelim...

Yıllar önce Detroit’te bir öğretmen, öğrencilerinden biri olan Stevie Morris’ten, sınıfta kaybolan bir fareyi bulabilmesi için:

Kendisine yardımcı olmasını istedi...

Neden Stevie Morris?..

Çünkü Stevie’in, sınıfta hiç kimsede olmayan bir özelliği vardı...

Bu özellik:

Görmeyen gözlerinin yerine daha gelişmiş olan kulalarının işitme ve hissetme becerisiydi...

Stevie’in de yardımıyla öğretmen fareyi buldu...

Stevie’e, kulaklarının ne kadar güçlü...

Ve...

Bu yeteneğinin ne kadar değerli olduğunu anlattı...

Stevie belki de ilk kez bu kadar üst düzey bir takdirle karşılaşmıştı...

Bu takdir, Stevie’i, kulaklarını daha da geliştirme yönünde teşvik etti...

Stevie kim miydi?..

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük en güçlü seslerinden ve bestecilerinden biri olan Stevie Wonder’dı...

Ancak unutmayalım...

Takdir ve samimi iltifat ne kadar değerliyse...

Yağcılık ve yalakalık da o kadar aptalcadır...

Akıllı bir kişi:

Takdir ile yağcılığı birbirinden kolayca ayırabildiği için:

Takdir etmeyi de...

Tekdir etmeyi de bilen dostlar edinir...

Lütfen...

Muhasebe bilgisi, ekonomi bilgisinden çok daha güçlü olan birisine:

“Tanıdığım en müthiş ekonomistsiniz” demeyin...

Ki...

O da iki elini göğsüne vurup:

“Ben ekonomistim” diye böbürlenmesin...

GÜZEL HABER

Trendyol Süper Lig’in 15. haftasında Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında 9 Aralık Cumartesi günü oynanacak derbi maçta, sarı-lacivertli taraftar da tribünde yer alabilecek.

Futbol bir spor dalıdır...

Toplumda:

Karşılıklı sevgi, anlayış ve tahammülü sağlar...

Yarışmacılardan birinin taraftarlarının fiziken katılamadıkları bir yarış:

Demokratik ve hukukî değildir...

Bu karar:

İki ezelî rakibin yarışmasına meşruiyet kazandıracaktır...

ÖZÜR DİLEDİK...

Dalgınlık geçici...

Şaşkınlık kalıcıdır...

Hayatı boyunca Hızır Aleyhisselâm’ı beklemiş şaşkınlardan birine görünmüş Yüce kişi...

“Dile benden ne dilersen ama sadece tek hakkın var” demiş...

Şaşkın hiç düşünmeden dileğini söylemiş:

“Özür dilerim...”.

14 Mayıs’ta bize de göründü Hızır Aleyhisselâm...

Ve bize de:

“Dileyin benden ne dilerseniz ama sadece tek hakkınız var” dedi...

Ve biz milletçe:

Özür diledik...

28 Mayıs’ta ise:

Ne göründü ne güldü...

DÜNÜN X’İ

H.ÜMİT KARDAŞ

@umit_kardas

 

“Ismarlama kahramanlık... sözde yurtseverlik palavraları tiksindirir beni. Savaş ne kadar iğrenç ne kadar aşağılık geliyor bana! Böyle yürekler acısı bir işe girmektense, dilim dilim kesilmeye razıyım.” Albert Einstein

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp