Top
07/02/2024

Gol de atsa gol de yese umursamıyor...

1950 seçimlerine gidilirken DP’liler:

“Bu İsmet Paşa var ya İsmet Paşa; asker kaçağı” yalanını uydurarak:

Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İsmet Paşa’yı karalıyorlardı...

1954 seçimlerine gidilirken yalan söyleme sırası CHP’lilerdeydi...

Onlar da DP’yi kastederek:

“Bunlar var ya bunlar, köy enstitülerini kapattılar ki köy çocukları cumhuriyet sayesinde eğitim görüp memleketi yönetmesin” palavrasıyla, şehirli CHP’li ve DP’leri kandırıyorlardı...

Ne var ki canlarım.

İki tarafta yalan söylüyordu...

İki tarafın seçmenleri de genelde:

Eğitimsiz...

Cahil...

Sorgulamayı bilmediği için:

Bu yalanlara inanıyorlardı...

Evet, köy enstitülerini, 1940 yılında...

Dönemin CHP’li Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel açmıştı...

Ama...

1947’de, CHP’li Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer kapatmıştı...

DP’liler tarafından “asker kaçağı” iftirasıyla karalanan İsmet (İnönü) Paşa ise:

Kurtuluş Savaşı’mızın iki numarası...

İnönü Meydan Muharebelerinin kahramanı...

Lozan Barış Anlaşması’nın mimarıydı...

Bugüne geleyim canlarım...

Bugün:

Kökten laikçi...

Kürt düşmanı...

Bireyleri:

Giyim, kuşam ve yaşam tarzlarına göre sınıflandıran...

21.yüzyılın birinci çeyreği biterken:

“Toprak reformu” isteyen yazar ve siyasetçileri (sözde CHP’li özde MHP ya da İYİ Partili) hâlâ:

“Bunlar var ya bunlar (AKP’yi, DP’nin devamı gibi gösterip), köy enstitülerini kapattılar ki köy çocukları cumhuriyet sayesinde eğitim görüp memleketi yönetmesin” yalanını sürdürüyorlar...

Köy Enstitülerini CHP’nin kapattığını ise asla söylemiyorlar...

İktidara gelince...

Onlar artık İsmet Paşa ile uğraşmıyor...

Onlar bugün yeni yalanlar uyduruyorlar...

Meselâ...

14 Mayıs 2023 seçimleri öncesi...

Anayasaya rağmen aday olan Erdoğan, en güçlü rakibi Kılıçdaroğlu’nun bir videosuna:

Terör örgütünün dağ kadrosunu monte ettirdi:

“İşte Bay Kemal bu, teröristlerle kol kola halay çekiyor” 

iftirasını attı...

Canlarım...

Siyasetin iki güçlü kanadı...

80 yıl öncesinin yalancılarının torunları olarak...

Yalancılıklarını sürdürüyor...

Ve...

Yeni nesiller:

Doğruları bilmeden...

Bugünkü yalancılardan dinlediklerini ya da okuduklarını doğru zannederek:

Birbirlerine düşman oluyorlar...

Demokratik laik cumhuriyet...

Ve hukuk devleti:

Ve Kuvvetler Ayrılığı İlkesi...

Ve Bağımsız Yargı...

Ve insan hakları...

İki tarafın azgın azınlıklarının umurlarında bile değil...

İki tarafın makul çoğunlukları ise:

Tuttuğu takımın maçını izlemeye gelmiş sakin (Fanatik olmayan) seyirci gibi...

Takımı gol atsa da umursamıyor...

Gol yese de umursamıyor...

Günün sözü

“Yalan söylemek, vicdanı müebbet hapse mahkûm eden bir suçtur...”.

Devlet Bahçeli

KİM NE YAPABİLİR?..

Erdoğan, Antakya Spor Salonu’nda düzenlenen AKP Hatay İlçe Belediye Başkan Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada dedi ki:

“Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda

Hatay garip kaldı, mahzun kaldı...”.

Bu söylem:

Can Atalay kararında Anayasa Mahkemesi’nin değil Yargıtay’ın kararının kabulü...

Ve...

Erdoğan’ın anayasanın 101. maddesini ihlali kadar tehlikeli...

Her iki konuda da anayasayı ihlal eden Erdoğan, yerel seçimlerden sonra...

Bir KHK ile...

CHP ve DEM’in kazandığı bütün şehirlerin belediye başkanlarını:

“İktidarla uyum içinde çalışamayacakları ve şehirleri garip ve mahzun bırakacakları” gerekçesiyle görevden alıp...

Yerlerine kayyum atarsa:

Kim ne yapabilir?..

SÜRÜNEN PROFESÖR

Kasap kocasının dükkânına giden Kadın, müşteriye hizmet verdiğini görünce bir sandalyeye oturup, kocasının işini bitirmesini bekledi...

Kasap az önce kestiği eti tarttı...

Paketlemeden önce ayrıca ve fazladan kocaman bir parça daha sardı tartılı etin yanına...

“Saygılar efendim, emirlerinizi beklerim” deyip bekleyen yaşlı müşteriye verdi...

Yaşlı amca çıkıp gidince kadın, kocasına:

“Bu yaşlı amcaya neden bu kadar fazla saygılı davrandın?” diye sorduktan sonra ekledi, “Dikkat ettim de üstüne üstlük eti tartıdan aldıktan sonra kocaman bir parça et daha ekledin...”.

Kasap, “karıcığım” diye başladı konuşmasına, ‘bu muhterem kişi benim lisede öğretmenimdi, beni iki yıl üst üste sınıfta bırakınca belge aldım’ dedikten sonra devam etti, ‘okulu bırakıp bir kasap yanına çırak girdim, sonra da bildiğin gibi bu dükkânı açtım...’.

“Ne alâka?” diye sordu kasabın karısı:

“Ne alâka olur mu karıcığım?” dedi Kasap, “Eğer beni sınıfta bırakmasaydı hafazanallah liseden sonra üniversiteye gider belki de profesör olurdum” deyip derin bir iç çektikten sonra devam etti, ‘ve ailece sürünürdük...’.

Fıkranın müellifi:

Süründüğünü kabul eden muhalif bir profesör...

ANLATSA DA ÖĞRENSEK...

Murat Kurum:

“İstanbul’da deprem olursa ülke gider bayrak gider devlet gider” dedi...

Önce:

“İnşallah İstanbul’da deprem olmaz” diyeyim ama...

Depremleri dualarla önleyemeyiz ki...

Depremleri:

O ülkeleri yöneten siyasi ve bürokratik kadrolar da önleyemez...

Ama...

Önlem alırlar...

Hatay’da...

Kahramanmaraş’ta...

Adıyaman’da...

Malatya’da...

Gaziantep’te...

Adana’da...

Urfa’da...

Diyarbakır’da aynı gün deprem oldu...

Ülkemizi 21 yıldır yöneten siyasi ve bürokratik kadrolar önceden tedbir almak bir yana:

Defalarca imar affı çıkardıkları için:

Resmi 53 bin, gayrı resmi, 130 bin yurttaşımızı kaybettik:

Ülke gitmedi...

Bayrak gitmedi...

Devlet gitmedi de...

İstanbul’da deprem olursa:

Bu değerlerimiz neden gidecek?..

Hele bir anlatsa da öğrensek...

NEDEN GÖNDERİLDİ?..

Haber SÖZCÜ’de, Erdoğan Süzer imzasıyla yayımlandı...

Her seçim öncesi:

“Doğalgaz bulduk...”.

“Petrol bulduk” müjdesi veren TPAO’nun genel Müdürü Melih Han Bilgin:

Görevden alınmış...

Son seçimlerden önce de:

Karadeniz’de 710 milyar metreküp yerli doğalgaz...

Gabar’da 1 milyar varil petrol bulduğunu müjdelemişti...

Ya:

31 Mart seçimleri öncesi rakamları daha da artıracak:

Yeni bir genel müdür bulunduğu için...

Ya da:

Erdoğan bile kendisine inanıp doğalgazı bedava dağıtınca:

Enerji ithalâtı bütçesi perişan olduğu için gönderilmiştir...

DÜNÜN X’İ

abdullah naci

@abdullahnaci

Bunu unutmayacağız dediğimiz her şeyi unuttuk. Bunun hesabını soracağız dediğimiz hiçbir şeyin hesabını sormadık. Buna izin vermeyeceğiz dediğimiz her şeye izin verdik. Bunu bir daha yapmayacağız dediğimiz ne varsa yeniden yaptık. Bu yüzden iki yakamız bir araya gelmedi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp