Top
01/03/2024

Bu uygulama Türkiye’de iş yapar mı?..

Ekonomi bilimi pozitif değil sosyal bilimdir...

O nedenle, toplumun:

Eğitimi, moral yapısı ve ahlâk anlayışıyla da çok ilgili olduğu gibi...

Parasının gücüyle de alâkalıdır...

Krize giren ülkelerin krizden çıkışları, toplumun yapısına olduğu kadar:

Ulusal parasının gücüne de bağlıdır...

Sermaye hareketlerinin serbest...

Paralarının rezerv para statüsünde olduğu ülkeler:

Küresel krizden:

Neoklasik ekonomi teorisi kökenli para politikalarıyla çıkamadıklarını öğrendiler...

Yani:

Vergi toplamadan...

Bütçe açıkları vererek kamu harcaması yapılmamalıydı...

Modern para teorisine göreyse tam tersi geçerliydi:

Kamu önce harcama yapmalı...

Sonra bu harcamaların yarattığı gelirden ve işlemlerden vergi almalıydı...

Nitekim, 2008’de başlayan küresel kriz sonrasında ABD, Euro Bölgesi, Japonya ve İngiltere gibi ekonomilerde:

Modern para teorisi yaklaşımı uygulandı...

Yani:

Bütçe açığı verildi...

Para basıldı...

Merkez bankaları, piyasada daha önce kurumlar tarafından satın alınmış bulunan hazine tahvilleri ve bazı kurum tahvillerini satın aldılar...

Bu yolla piyasaya likidite verdiler...

Görüldü ki:

Genişleyen para hacmi:

Korkulacak ölçüde enflasyon yaratmadı...

Devletin vergi gelirleri arttı...

Üstelik:

Ekonomi harekete geçti...

Ekonomileri durmadığı için tek haneli rakamları aşmayan enflasyon oranlarının zararı hissedilmedi...

Ve...

Durum normale döndüğünde:

Yeniden likidite kısıtlamasına gidildi...

Böylece, modern para teorisinin:

“Önce harcama yapıp sonra vergi alma” ilkesini bir ölçüde yaşama geçirdiler.

“Bir ölçüde” diyorum çünkü...

Teorinin öngörüsü parasal genişlemeden çok mali genişleme idi...

Bu uygulama, şu ana kadar, teoride öngörüldüğü gibi sonuçlar verdi ve enflasyon yaratmadı...

Bu uygulama Türkiye’de iş yapar mı?..

Bugünkü Türkiye’de yapmaz...

Zira: TL çok güçsüz ve itibarsız...

Hukuk devleti olma özelliği bitik...

Yargı bağımsızlığı sıfırlanmış...

Günün sözü

“Ekonomide stagflasyon tehlikesi varsa piyasaya likidite verilir; normal zamanlarda ise kontrollü para politikası uygulanır...”.

Maynard Keynes NERDEN İCAP ETTİ?

Tarihte en feci ihanetlerden birinin bir peygambere yapıldığını biliyorsunuz...

Bilenlere hatırlatmak...

Bilmeyenlere öğrenmeleri için kısaca anlatayım...

Hristiyan din tarihine göre, Son Akşam Yemeği’nde Hz. İsa, havarilerine:

“İçinizden biri bana ihanet edecek...” der...

Ve...

Yemekten bir süre sonra...

Havarilerden Judas Iscariot: Romalı askerlerle 30 gümüş lira karşılığı anlaşır ancak...

Romalı askerler İsa’yı tanımadıklarını söyleyince:

“Yanağını öpeceğim kişi İsa’dır” der...

Askerler İsa’yı, Judas’ın da bulunduğu havarileriyle kıstırınca Judas:

İsa’nın yanına giderek yanağından öper...

Ve tabii ki:

Romalı askerler böylece İsa’yı yakalar...

Judas’ın orta doğu ve yakın coğrafyadaki adı:

“Yahuda” olarak telaffuz edilir...

Nereden mi icap etti?..

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üzerinden 9 ay geçti...

Her gün...

Siyasetçiler arasından...

Seçim döneminde:

Kendi genel başkanlarına ve...

Partilerine ihanet edenler çıkıyor ortaya da ondan...

BUNU SÖYLEMEME SANIRIM İZİN VERİRLER

Diktatörler, despotlar, totaliter liderler tarih boyunca...

Halkı baskı altına almak için, önce:

Basını ya satın aldılar...

Ya da baskıladılar...

Tarihin en acımasız diktatörlerinden Hitler...

Muhaliflerini susturmak ve hapse atmak için...

En ağır ceza kanunlarını çıkarttı ama...

Yine de:

Mahkemelerden kurtulabilenler oldu...

Onları da gizli polis Gestapo, toplama kamplarında çürüttü...

Veya:

Yok etti...

Bu arada Hitler, kendi uşaklarına:

Gazete bastırıp zorla dağıttı...

Peki...

Sonunda ne oldu?..

Her zaman olan oldu:

Bütün bu tedbirlerden sonra, ortaya...

Gazetelerin en etkilisi:

“Fısıltı Gazetesi” çıktı...

Hitler’in belki hiç işlemediği suçlar...

Hiç yapmadığı vicdansızlıklar ve ahlâksızlıklar bile:

Fısıltı gazetesi aracılığıyla yayıldı...

İktidarda kalabilmek için her türlü baskıyı kurmaktan çekinmeyenlere hatırlatayım...

Baskı ve zulüm hiçbir diktatörü, despotu ya da totaliteri iktidarda tutmaya yetmedi...

HANGİSİ MÜSTEHCEN?

Nazi Almanya’sında, gece elektrik direğine yaslanmış birine, bir başkası yavaşça yaklaştı bir kâğıt uzattı:

“Hitler’e karşı bir bildiri verebilir miyim” diye sordu...

Adam eline aldığı kâğıdı evirip çevirdikten sonra hayretle:

“İyi ama” dedi, “bu kâğıtta hiçbir şey yazmıyor...”.

Diğeri açıkladı:

“Onlar anlarlar...”.

Almanların ünlü kabare komedyenleri halk mizahını çok geliştirdiler.

Nazi zulmünün en ağır zamanında komedyen Karl Valentin sahneye çıktı ve şöyle dedi:

“Hiçbir şey söylemiyorum...” sonra devam etti, “Bunu söylememe sanırım izin verirler...”. 

Başka bir gün sordu: 

“Evvelce imparator vardı. O gün neydi? Sıkıntı... Sonra Weimar cumhuriyeti geldi. O gün neydi? Sıkıntı... Sonra Nasyonel Sosyalizm geldi... Bugün ne? Çarşamba...”.

Neyse...

Bizimkiler nihayet:

“Sıkıntı var ama geçecek” diyerek:

“Sıkıntı var” demeyi yasak olmaktan çıkardılar...

İKİ ÜLKE FARKI...

Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, evinde yemek yaparken kendini görüntülemiş, sosyal medya hesabından paylaşmış...

Bir anda Danimarka ayağa kalktı...

Neden?..

Başbakan, çiğ tavuk ve soğanı aynı tahtada doğramış da ondan...

Zira...

Çiğ tavuk çok kolay öldürücü virüs üretirmiş ve...

Bu virüs yiyeceklerden kolayca yayılırmış...

Başbakan, iki kesim işlemi arasında tahtayı pek güzel bir şekilde yıkadığını açıkladı...

Ama...

İnanmayanların sayısı, inananların sayısından çoktu...

Oysa...

Başbakan’ın devleti soyduğu iddia edilseydi:

En sıkı muhalifleri bile inanmazdı...

Çünkü:

Danimarkalı siyasetçinin kültüründe:

Devlet malına tecavüz etmek yok...

Ama...

Başbakan’ın çiğ tavuk doğradığı tahtada...

Tahtayı yıkamadan veya yıkadıktan sonra soğan da parçalaması...

İnsanî bir hata...

Yani:

Yapılabilir...

Ama...

Tüm insanlık için zararlıdır...

O halde: Yapılmamalıdır...

Sorum şu:

Az gelişmiş bir ülkenin başbakanı veya cumhurbaşkanıyla ilgili:

“Devletin malını, parasını, arsasını çaldı; aynı tahtada çiğ tavuk ve soğan doğradı” haberi duyulsaydı...

Halk hangi iddiaya inanırdı?..

Neden?..

DÜNÜN X’İ

Cem Ceminay

@ceminaycem

 

Murat Kurum’u o kadar çok ordan oraya dolaştırdılar ki adam sonunda nerde olduğunu hatırlamamış ‘’Şimdi biz neyin açılışını yapıyoruz?’’ diye yanındakilere soruvermiş bu hızla devam ederlerse ‘’Ben hangi kentin belediyesine başkan adayıydım?’’ diyecek ona göre hazırlıklı olsunlar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp