Top
01/02/2024

Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi...

Hukukun en temel ilkelerinden biri (mealen) şöyledir:

“Zanlı olarak yargılanan kişi, kesin hüküm kuruluncaya kadar masum sayılır, tüm memnu haklardan faydalanabilir...”.

Türkiye hukuk sisteminde kesin hüküm, 12 Eylül 2010 referandumuna kadar şu sırayla oluşuyordu:

Yerel mahkeme kararı:

“Suçlu” dedi...

İstinaf:

“Evet suçlu...”.

Yargıtay:

“Evet suçlu...”.

Ve...

Karar kesinleşiyordu...

Hüküm giymiş kişi:

Kararda da belirtilmişse:

Memnu haklardan yararlanamıyor ancak.

AİHM’ne başvuruda bulunabiliyordu...

12 Eylül 2010 referandumuyla kabul edilen değişiklikle AYM iç hukukta:

“Son hak talebi mercii” olarak kabul edildi...

Yani...

İç hukuka göre bir hükmün kesinleşmesi ve AİHM’ne başvuru için AYM kararı beklenmeliydi...

Can Atalay, tutuklu olarak bulunduğu cezaevindeyken...

TİP’ten milletvekili adayı oldu...

Yerel mahkemenin verdiği “hapis cezası” diğer iki temyiz mahkemesi tarafından da onaylandığı halde...

Başvuruda bulunduğu AYM henüz o kararları onaylamamıştı...

O nedenle YSK, Atalay’ın milletvekilliği adaylığını...

Ve...

Yeterli oyu aldığı anlaşıldıktan sonra da:

Milletvekilliğini onayladı, mazbatasını verdi...

Ama...

Yargıtay ve Yasama:

YSK kararını uygulamadı...

AYM ise Atalay’ın başvuru talebini henüz karara bağlamamıştı...

Yani, TİP milletvekilinin cezaevinde tutulması:

Milletvekilinin:

“Seçilme...”.

Seçmenlerinin ise:

“Seçme haklarının gaspı” idi...

İşte o süreçte AYM, Can Atalay’ın avukatları tarafından yapılan hak talebini görüştü:
“Hak ihlali” olduğuna karar verdi...

Ne var ki...

Anayasamızın:

“Anayasa Mahkemesi kararları; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” diyen 153. Maddesi:

Yerel mahkeme ve Yargıtay ilgili dairesi tarafından uygulanmadı...

Gerekçe ise şöyleydi:

“Anayasa Mahkemesi adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz mercii olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da değildir.”

Doğru mu?..

Doğru...

Ancak...

AYM, yerel mahkeme ve temyiz mahkemelerinin kararlarını bozmamıştı...

Bir milletvekilinin “hakkım ihlal edildi” talebini incelemiş ve:

“Başvuran kişi haklı zira hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı yok, haliyle hak ihlali vardır, haklarının iadesi gerekir” demişti...

Yani canlarım...

Meclis henüz hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmadığı (Masum olduğu) halde:

Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürdü...

Yani: Yanlış yaptı...

Aysu Bankoğlu

 KABUL EDİLEBİLİRDİ AMA

Kürsünün önünde toplanan muhalif milletvekilleri...

Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararı okuyarak:

“Anayasayı ihlal” ettiğine inandıkları Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ’ı protesto ediyordu...

Protestoculardan biri de:

CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu idi...

Bankoğlu’nun vicdan duygusu, siyasî nezaket duygusundan üstün gelmiş olmalıydı ki:

Elindeki Anayasa kitapçığını Bozdağ’a fırlattı...

Halen Adalet Bakanlığı koltuğuna oturan Yılmaz Tunç, Bankoğlu için şöyle dedi:

“Meclis Başkanvekilimize kitapçık atılması, milli iradeye büyük bir saygısızlıktır...”.

Tunç’un söyledikleri doğru mu?..

Elbette doğru...

Ancak...

Adalet Bakanı, Meclis Başkanvekilinin...

Hakkındaki yargı kararı kesinleşmemiş bir kişinin milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin bir başka yargı kararını okuyarak:

Anayasayı ihlal ettiğini de söyleseydi:

O zaman haklı olduğu bile kabul edilebilirdi...

Ne olacak şimdi?..

Atalay’ın avukatları henüz iç hukuk sürecinin tükenmediğini...

Çünkü...

AYM’nin karar vermediğini ileri sürerek bir kez daha “hak ihlali” talebinde bulunacaklar...

AYM, yine aynı kararı verecek (Vermek zorunda çünkü değişen bir şey yok).

Ve...

Karar bu defa doğrudan Meclis’e gönderilecek...

Meclis, AYM kararının uygulanmasına (Anayasa madde 153) hükmedecek...

Can Atalay tahliye edilip Melis’teki görevine başlayacak...

Ya böyle olmazsa...

Örtün ölelim...

ŞANS MI KARAKTER Mİ?

Wimbledon’un siyahî ilk şampiyonu Arthur Ashe, başarısını Tanrı’ya borçlu olduğunu söyleyince bir gazeteci:

“O halde Tanrı bu hastalık için neden sizi seçti?” diye sorduğunda...

Çok bilinen cevabını vermiş...

Bir bakıma:

Kendisini Wimbledon şampiyonu yapan Tanrı’ya kırgın olmadığını anlatmıştı...

17 yaşında Beşiktaş A takımında oynayan ve harikalar yaratan Batuhan Karadeniz ise yok oldu gitti...

Onunla ilgili okuduğum son habere göre:

Hapsi isteniyormuş...

Neden?..

Eski sevgilisi medya fenomeni Aleyna Eroğlu’na otelde şiddet uygulamış da ondan...

Ne alâka mı?..

Söyleyeyim:

Başarıda şans ve tanrı faktörü; kişinin karakter faktöründen sonra gelir...

Arthur Ashe başarısını önce disiplinli çalışmasına...

Sonra Tanrı’ya borçluydu...

Hastalığı ise (HIV/AIDS):

Disiplinsiz yaşayışına...

Batuhan’ı 17 yaşında Beşiktaş A takımında oynatan:

Disiplinli çalışması ve kişisel yetenekleriydi...

Batuhan’ı dünya yıldızı olacakken en alt kümelerde futbol oynamak zorunda bırakan ise:

Şanssızlığı değil:
Karakteriydi...

SHERİDAN VE BAHÇELİ

Devlet Bahçeli’nin, eski başbakan ve dışişleri bakanlarımızdan Ahmet Davutoğlu’na yönelik: “Aşağılayıcı” ve “hakaret” içeren konuşmasını dinleyince...

İngilizlerin hitabet ve espri yeteneğiyle ün salmış Whig Partisi Milletvekili Richard Brinslay Sheridan’ı hatırladım...

Sheridan’ın hoşlanmadığı bir milletvekili, Genel Kurul salonundaki kürsüde konuşmasını bir türlü bağlayamayınca su içmek için durakladı...

Sheridan ayağa kalktı...

Meclis Başkanı’na:

“Konuşmacı konusunun dışına çıkıyor” diye seslendi...

Başkan, nereden bu kanıya vardığını sordu...

Sheridan cevap verdi:

“Sayın Başkan, bir yel değirmeninin su ile çalışmakta direnmesi, konusunun dışına çıkması demektir...”.

Devlet Bey’in yanında:

Rakiplerini kırmadan dökmeden...

Ve...

Zekâ ürünü esprilerle, düşmanlarını bile dosta çevireceğini söyleyebilecek:

Efendi, saygın, esprili birileri yok mu?..

SON HABER Mİ?

SÖZCÜ’de yayımlanan haberlerden biri şöyle:

İstanbul’da yüksek kâr vaadiyle mağdurlardan para topladığı iddia edilen emekli banka müdürü Müjgan D.’nin aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı.

Mağdurlar arasında birçok iş adamının bulunduğu öğrenildi.

Mevlâna der ki:

“Tavus kuşu gibi azametli, kaz gibi hırslı, horoz gibi şehvete düşkün olmak ve karga gibi olmayacak ümitlere düşüp, uzun ömre tamah etmek aklın çarmıha gerilmesidir...”.

Seçil Erzan ve mağdurlarının o kadarla sınırlı olmadığını söylemiştim...

Bu haberin de son haber olmayacağından eminim...

DÜNÜN X’İ

Mahfi Eğilmez

@mahfiegilmez

“Çin’de hukuk mu var da o kadar yabancı yatırım çekiyor?” diye soran bir grup var.

Hukukun Üstünlüğü Endeksinde Çin 97., Türkiye 117. sırada.

Yani hukuk açısından küçümsediğiniz Çin, hukukun üstünlüğü sıralamasında bizden 20 sıra ileride.

Günün sözü

“Yasama, yürütme yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hakimdir...”.

Jean-Jacques Rousseau

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp