Top
06/11/2023

Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği 13. seçim

28 Mayıs'tan iki hafta sonraydı.

Gündemde İmamoğlu'nun değişim çağrısı vardı.

CHP'de potansiyel lider adayları arasında adı geçtiği için Özgür Özel'i aradım.

Özel, aday olmayı arzuluyordu.

Fakat ‘Kılıçdaroğlu'na vefasızlık' diye yorumlanacağından çok endişeleniyordu.

Özel, 12 Haziran'da Sözcü'de, bu köşede yayınlanan söyleşimizde, aday olabileceğinin işaretini verdi.

“Sorumluluk almaktan kaçmayacağım. Ama fedakarlıktan da geri durmayacağım… Olmam gereken yer neresiyse orada olacağım. Genel başkan adaylığı ise genel başkan adaylığı…”

Özel, açıklamalarıyla “Ben de varım” dedi.

Sonra İmamoğlu ile yakınlaştı.

15 Haziran'da yine bu köşede, İmamoğlu – Özel işbirliğini AK Parti'nin kuruluşu yıllarındaki Erdoğan – Gül birlikteliğine benzettim.

Özel, 17 Ağustos günü bana “İmamoğlu ile ortak bir hayalimiz var” diyerek, yol arkadaşlıklarını ilan etti.

Ne yazdıysam doğrulandı.

Özel, ilk söyleşisinden 146 gün sonra önceki gün yapılan 38. Olağan Kurultayı'nda CHP'nin liderliğine seçildi.

Kılıçdaroğlu, girdiği 13. seçimi de yitirdi.

‘HALK' PARTİSİ, HALKA DİRENİR Mİ?

Böyle bitmeyebilirdi.

Seçimden iki gün sonra, 30 Mayıs'ta, “Babalara yakışan oğulların önünü açmaktır” başlıklı bir yazı yazarak, Kılıçdaroğlu'nun çekilmesi gerektiğini ifade ettim.

O gün toplumdaki beklentinin gereğini yapsaydı belki partililer ve seçmenleri “Gitme” diyecek, yerel seçim sonrasına kadar kalmasını isteyecekti.

İmamoğlu'nun değişim çağrısı boşa düşebilirdi.

Ancak Kılıçdaroğlu, varlıklarını ona borçlu bir avuç kifayetsiz parti yöneticisi ve belediye başkanının yarattığı tantanayı halkın sevgisi sandı, sanmak istedi.

‘Piro' yüzünü sokağa dönebilseydi görecekti ki…

CHP seçmenleri, 28 Mayıs'tan sonra evlerinden cenaze çıkmış gibiydi.

Kimilerinin yası beş aydır sürüyor.

Duygusal kopuş başladı.

Muhalif kanallar reyting, muhalif gazeteler okurlarını kaybetti.

Kılıçdaroğlu, önceden ayarlanmış evleri, kahveleri ve taksi duraklarını ziyaret ederek, aslında bir tepki olmadığını yansıtmak istedi.

Oysa attığı tweetlerin altındaki yazıları okusa binlerce “İstifa!” çığlığıyla karşılaşacaktı.

‘Halk' Partisi halka direndi.

Kılıçdaroğlu, koltuğunu koruyabilmek için çeyrek yüzyıl sonra İstanbul'u kazanmış İmamoğlu'nu itibarsızlaştırılmasına seyirci kaldı. Kendisini eleştiren gazetecilere, belediyelerden para alıp yazı yazmakla suçladı. “Para alanları açıkla” denildiğinde sustu.

28 MAYIS SONRASINI YÖNETEMEDİ

28 Mayıs'tan sonra, yenildiğini kabul etmedi. Neredeyse “Ben kazandım” diyecekti.

Özeleştiri vermeye asla yanaşmadı.

Dağıttığı 39 milletvekilinin sorumluluğunu üstlenmedi.

O kadar ki “Listeleri son anda gördüm” dedi.

Ümit Özdağ'la gizli bir protokol imzaladığı, İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık ve MİT'i verdiği ortaya çıktı. Bu gerçeği partisinden ve ortaklarından sakladı. Sorulduğunda gerçek dışı bilgiler verdi.

Twitter bio'sunda Erdoğan'la fotoğrafı bulunan karanlık tiplere ve Atatürk'e “maymun” diye hakaret edenlere danışmanlık dağıttı, CHP Genel Merkezi'nde makam odası verdi.

Trollere paralar saçıldı.

Bu troller parti içi mücadele için finanse edildi.

Kılıçdaroğlu yanlıları bir sosyal demokrat partiye yakışmayacak ne varsa yaptı.

YIKIM İSTANBUL'DA BAŞLADI

İmamoğlu'nun İBB'yi AK Parti'ye teslim eden adam olmamak için genel başkan adaylığından vazgeçmesini fırsat gördüler.

İstanbul il kongresinde aday gösterdikleri Cemal Canpolat, AK Parti tarafından kullanılacağını bile bile İmamoğlu'na saldırdı. İmamoğlu'nun delegeler ikna etmek için belediyede iş verdiğini iddia etti. İçişleri Bakanlığı ve savcılığa ihbar niteliğindeydi bu konuşmalar.

Kılıçdaroğlu yanlıları CHP'yi ellerinde tutmak için İstanbul ve Türkiye'yi vermeye hazırdı.

İl kongrelerinde mezhep kartı çekildi.

Alevi-Sunni karşıtlığı kışkırtıldı.

Kılıçdaroğlu, kazanabileceği kongreyi kaybetti.

İmamoğlu kazandı.

İstanbul'un 192 delegesiyle değişimcilerin eline geçmesi, daha önce Ankara ve İzmir'den tulum çıkarmış Kılıçdaroğlu yanlılarını yıkıma uğrattı. İstanbul zaferi, ondan sonraki il ve ilçe kongrelerinde seyri değiştirdi.

Karadeniz boydan boya değişimci oldu.

Ardından Ege ve İç Anadolu…

Kılıçdaroğlucular'ın kazandığı illerde delegeler tavır değiştirdi.

ÖZEL'İ HAFİFE ALDILAR

Kılıçdaroğlu, Canpolat'a dövdürmeyi başaramadığı İmamoğlu'na kurultayda divan başkanlığı teklif ederek, etkisiz kılmak istedi. Böylece İmamoğlu, fiili önderi olduğu değişim adına kurultayda konuşma yapamayacaktı.

İmamoğlu, divan başkanlığını kabul ettikten saatler sonra Özel ile fotoğraf verdi.

Bu da CHP Genel Merkezi'nin oyununu bozdu.

Başta Özel'i hafife alan, kurultayı çantada keklik diye düşünen Kılıçdaroğlu yanlıları, kurultaya 10 gün kala kaybetme ihtimalini gördü.

VEDA KONUŞMASI YAPMALIYDI

Kılıçdaroğlu, kurultayda vefa değil, veda konuşması yapsaydı, yine de sırtlarda uğurlanırdı.

Ancak kurultayı kazanmak için yerel seçimi ateşe atmayı göze alarak Akşener'i, İmamoğlu'nu, Özel'i ve değişimcileri “kendisini arkadan hançerlemekle” suçladı.

Giderken, yakarak gitmek istedi.

Nasıl Canpolat'ın konuşması İstanbul'u kaybettirdiyse…

Kılıçdaroğlu'nun hançeri de genel merkezin elinden gitmesine yol açtı.

Halbuki hayat, Kılıçdaroğlu'na merhametli davranarak ikinci bir fırsat sundu. 18 oy farkla kaybettiği ilk turdan sonra çekilebilir, Özel'in elini havaya kaldırabilirdi.

Öyle yapmadı.

Çevresini saran ve kendisini eşsiz bir yıkıma sürükleyen kliğe kanarak, çekilmekten vazgeçip ikinci turda da yarıştı.

18 olan fark, 276'ya çıktı.

Ve sonucu beklemeden, arabasına binerek, evine gitti.

Özel'in elini kaldırmak, 28 Mayıs'tan beri yan yana yürüdüğü, değişimin önderi İmamoğlu'na düştü.

TOPLUM KREDİ AÇACAK

CHP, şimdiden sonra iki genç siyasetçinin fiili eş başkanlığıyla Türkiye'nin ikinci yüz yılına giriyor. CHP'den ümitlerini kesenlerin yas evinde düğün bayram var. Sanki kurultay değil, seçim kazandılar.

Özel'e CHP içinden ve dışından şans verilecektir.

Partilerine küstükleri için “Oy vermeyeceğim” diyenler kararını değiştirecektir. Memleket'e, TİP'e, Zafer'e ve HDP'ye savrulanlar geri dönecektir. İYİ Parti, ittifak için kredi tanıyacaktır.

CHP'deki yarılmadan kaynaklı başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirler almayı uman Cumhur İttifakı'nın bütün hesapları alt üst… Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK Partililerin Kılıçdaroğlu'nu merkeze alan ezberleri çöpe gitti.

Şimdi Özel-İmamoğlu'nun önünde, tüzüğü demokratikleştirerek, önseçimi getirmek, temsiliyette kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve milletvekilliğini üç dönemle sınırlamak görevi duruyor.

Ardından İstanbul ve Ankara'yı yeniden kazanmak, ellerindeki büyükşehirleri korumak, belki Balıkesir'i, Manisa'yı, Denizli'yi ve Bursa'yı almak; seçimden birinci parti olarak çıkmak var.

Kılıçdaroğlu'nun 13. seçim mağlubiyeti, CHP'nin AK Parti karşısındaki birinci zaferi olabilir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp