Top
28/09/2012

Bükemediği eli öpüyor!

Sevgili okuyucularım, şu güzel ülkemizde bize neler yaşattıklarını hep birlikte görüyoruz. Terör her gün can alıyor. Şehit cenazesi kaldırılmayan gün yok.
Size soruyorum, bir gün olsun iyi ve mutlu bir haber duyuyor musunuz? Bir kez olsun güne güzel, keyifli başlıyor musunuz?
Bu hükümet Suriye olayında sadece Türk milletine değil, dünyaya rezil oldu.
Zamlar birbiri ardına patlıyor. Sırada elektrik ve doğalgaz zamları var. En son yapılan zamları ne zaman açıkladıklarına bakınız:
Tam da Balyoz kararlarının açıklandığı saatlerde! Böylece zamlar gargaraya geldi, yeni şehit haberleri de Balyoz'un gölgesinde kaldı. Cingözlüğün bu kadarına pes!
Son olarak Tayyip ekranlara bir kez daha çıkıp konuştu:
Terör örgütüyle görüşmeler yeniden başlayacakmış. Bu amaçla Abdullah
Öcalan'ın kardeşini İmralı'ya gönderip kendisiyle konuşturmuşlar, o da kabul etmiş.
Bunları kendisi itiraf etmeseydi, başkalarından duysaydım inanmazdım.
Bu yaptıkları, hükümetin terör karşısında ne kadar aciz ve çaresiz
kaldığının göstergesidir. Daha önce de benzer görüşmeleri Oslo gibi yerlerde
yapmışlardı. O Kürtçülerle pazarlık masasına Tayyip adına oturan da, Hakan Fidan isimli bugün MİT Müsteşarı olan emekli astsubay idi.
* * *
Tayyip ve hükümeti terör konusunda çuvalladı. Bu rezaletin sorumlusu tamamen kendisidir ve kaldırılan her şehit cenazesinin sorumluluğu da onun omuzları üzerindedir.
Bu işler öyle palavra sıkmakla olmaz.
Dünyaya rezil olduk, teröristlerle aynı masaya oturup pazarlık etme, rica ve minnet etme aşamasına geldik. Türkiye Cumhuriyeti bunların sayesinde işte bu alçaltıcı
durumlara düştü.
Din sömürüsü, türban sömürüsü, imam hatip sömürüsü!.. Bunlar ne yazık ki
teröre çare olmadı!
Tayyip, PKK ile baş edemedi, çuvalladı.
İşte bu yüzden şimdi Oslo benzeri pazarlık ve örgüte yalvarma toplantılarına yeniden başlanacağını söylüyor, Apo'dan icazet alabilmek için onun ayağına kardeşini gönderip onayını alıyor. Şunu da iyi biliniz, kredi notu yeniden yükseltilen Apo, İmralı'da krallar gibi ağırlanıyor. Bir dediği iki edilmiyor. Kendisine sevdiği özel yemekler çıkarılıyor, bol bol havalandırma izni veriliyor, emrinde bir sürü uzman doktor hazır tutuluyor.
Aman ne olur ne olmaz, “Sayın Öcalan(!)”ın gönlünü hoş tutsunlar! Onu darıltmasınlar,
küstürmesinler ki, şimdi kurulacak pazarlık masası için örgütüne olumlu direktifler versin!
* * *
Tayyip'in kendisini küçük düşürmesi beni hiç ırgalamaz. Ama hepimizin
gördüğü tek şey, devletimizi ve milletimizi küçük düşürdüğüdür.
Kendisini adeta bir “İlah (!)” olarak gören bu şahıs, PKK'nın önünde eğilip
bükülmektedir.
Türk Ordusu'nun komuta kademesini kendi yargısı aracılığı ile safdışı bıraktı. Kolu kanadı
kırılan, morali bozulan, aynı şeyin yarın kendi başına da geleceğinden, Tayyip mahkemelerinde yargılanıp hapis cezası alacağından endişe eden bir ordunun komutanları, terörle özgürce mücadele edemez.
Şimdi Tayyip'in geldiği, içine sürüklendiği şu acı tabloyu bir atasözümüz ne güzel açıklıyor:
Bükemediğin eli öp!
Tayyip işte onu yapıyor. Bükemediği eli öpüyor.
Ama o el sadece PKK'nın eli değil.
Aynı zamanda Barzani'nin eli! Nice asker ve polis şehitlerimizin katili teröristleri Kuzey Irak'taki üslerinde barındıran onursuz ve eli kanlı bir aşiret reisi…
Ve bu herif, pazar günü yapılacak AKP kongresine Tayyip'in özel onur konuğu olarak davet edildi. Orada alkışlandığını, belki de nutuk attığını görünce hiç şaşırmayın.
Katilimiz iktidar partisinin kürsüsünde Tayyip'e övgüler düzecek. Artık sözün
bittiği yerdeyiz.
Vah yazık sana Türkiye Cumhuriyeti, ne günlere kaldın!.. Kimlerin elinde kaldın!

Çalışma Bakanı'nın kızı!

Sevgili okuyucularım, ülkede hepimizin gözleri önünde bunlar olurken, bir de hiç bilmediğimiz, ruhumuzun bile duymadığı işler oluyor. İşte size bir örnek: Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in kızı Zeynep Çelik, okumakta olduğu Acıbadem Üniversitesi'nden yatay geçişle Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi'ne alındı. Hacettepe İngilizce Tıp, üniversite giriş sınavında en yüksek puanlı öğrencileri alır. Genelde, sınavı ilk bin kişi içerisinde kazananlar burasını tercih eder. Çok önemli bir olaydır.
Yatay geçiş işi çok zordur. Kuralları AKP'nin arka bahçesi olan YÖK belirler ve sonra da üniversitenin ilgili organlarında karar alınması gerekir.
Burada teknik ayrıntılara girmeyeceğim ve sizlere olayın özünü kısaca anlatacağım.
Zeynep Çelik isimli öğrenci, o seçkin fakülteye yatay geçiş koşullarını taşımıyordu.
Ancak Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü'ne seçilen Murat Tuncer iktidarın adamıydı ve o makama Bay Abdullah Gül tarafından seçilmişti. Kadrosu üniversitede görünüyordu, ancak Sağlık Bakanlığı'nda görev yapıyordu…
Ve Rektör Bey'e bu öğrenci için bir çözüm bulması (!) rica edildi.
* * *
Yatay geçiş için öğrencinin üniversiteye belli bir süre içerisinde bizzat başvuruda bulunması gerekiyordu. Başvuru süresi bitti. Rektörlük, bu sürenin bitiminden bir hafta sonra 24 Ağustos günü Üniversite Senatosu'nu acele toplantıya çağırdı. Bu toplantılar çarşamba günü yapılırdı. Başka bir günde toplantı açıldı. Toplantılar kameraya alınırdı, bu kez alınmadı! Daha önce Tıp Fakültesi Yatay Geçiş Komisyonu toplanmış ve bu
konuda başvuruda bulunan 13 öğrencinin istemlerini reddetmişti. Bunlardan biri de Zeynep Çelik'ti.
Üniversite Yönetim Kurulu ve yeni kadrolardan oluşan Senatosu bu kararı hiçe saydı ve Zeynep Hanım'ı Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi'ne almaya karar verdi.
Bütün kurallar ve yönetmelikler değiştirildi, daha önce var olan kararlar değiştirildi ve bütün bu yapılanlar sonrasında Zeynep Çelik, Türkiye'nin en yüksek puanla girilen fakültesine haksız bir biçimde ve kendisinden çok daha yüksek puan almayı başarmış olan yaklaşık 200 bin öğrencinin hakları çiğnenerek kabul edilmiş oldu. Üniversite sınavında kendisinden daha yüksek puan almış nice öğrenciler vardı ama geçerli yatay geçiş kuralları nedeniyle bunların Hacettepe Tıp'a girmesi mümkün değildi.
* * *
Zeynep hanım bu yolla bir taşla iki kuş vurmuş oldu.
İlki, Türkiye'nin en yüksek puanla girilen ve herkesin kazanma özlemiyle yanıp tutuştuğu Hacettepe İngilizce Tıp öğrencisi olmayı başardı! İngilizce Tıp Fakültesi için bu olanak,
puanı, -taban puanın çok daha altında olduğu halde- kendisine sağlandı.
İkincisi, okumakta olduğu üniversiteye her yıl ortalama 40 bin liralık öğrenim ücretini ödemekten ailesini kurtarmış oldu! Bu olayın bütün belgeleri ve alınan kararlar elimde.
Hacettepe Rektörü Murat Tuncer şimdi bu konuda neler olduğunu, üç yıldır izin verilmeyen yatay geçiş için geçerli kuralların başvuru tarihlerinden sonra bile nasıl apar topar değiştirilip altüst edildiğini, üniversite seçme sınavlarında çok daha yüksek puan alan öğrencilere nasıl haksızlık edildiğini açıklamakla yükümlüdür.
Acaba babası Çalışma Bakanı olmasaydı, bu kararlar Zeynep Çelik için yine alınır mıydı?
Eğer üniversitelere, tıp fakültelerine bile siyaset sokulduysa, işler siyasi torpille yapılıyorsa, vay bizim halimize.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp